Pazar

 

Beyaz bir kurum anket yaptırmış, ülkemizdeki başörtülü kadınların sayısında azalma varmış!.. Bu anketi, herhalde, “birileri” morallerini yükseltmek için yaptırdılar. Bundan birkaç yıl önce bir muhalefet lideri “Üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılırsa üç sene içinde bütün Türkiye başörtülü olur…” şeklinde bir lâf etmişti.

Ülkemizde gerçek demokrasi, gerçek din ve inanç hürriyeti, gerçek laiklik olsa; gerçekten kısa bir zamanda Türkiye kadın ve kızları başörtülü ve tesettürlü olurlar.

Onlar

bunu çok iyi biliyorlar ve insan haklarına, hukuka, millî kimlik ve kültüre aykırı yasak ve tabuları ısrarla sürdürüyorlar.

Hürriyet gazetesinde okudum: Almanya’nın bir şehrinde Kıbrıslı Şeyh Nazım’a bağlı Hassan Dyck adında mühtedi (SonradanMüslüman olmuş) bir Alman, Euskirchen civarındaki Kall-Sotenich köyünde bir “Osmanlı Dergâhı” (Osmanische Herberge) kurmuş ve dinî, tasavvufî, sosyal, kültürel faaliyetler yapıyormuş. Bu dergaha bağlı Müslüman erkekler sakal bırakıyor, başlarına taylasanlı Nakşî tacı geçiriyor, cübbe ile geziyorlarmış, kadınlar da başlarını örtüyormuş. Her perşembe dergahta zikir gecesi yapılıyormuş. Tabiatıyla her şeyden önce namazlarını eda ediyorlarmış…

Alman şeyhin hanımı da, sonradan Müslüman olmuş bir Almanyalıymış, beş çocukları varmış, onları Müslüman olarak yetiştiriyorlarmış, verdikleri din eğitimine, Kur’ân derslerine Alman devleti karışmıyormuş. Bakınız gerçekten demokrat, gerçekten din ve inanç hürriyetini tanımış bir ülkede Müslümanlar ne kadar serbest.

Bizde olsa:

(1) Dinî-Tasavvufî dernek, dergah kurulamaz. Yasaktır!

(2) Sarıkla, cübbe ile gezilemez. Yasaktır!

(3) Bir grup Müslüman bir araya gelip yatsı namazından sonra zikrullah yapamaz. Yasaktır!

(4) Bir Müslüman aile, küçük çocuklarını 12 yaşlarından önce Kur’ân kursuna veya dershanesine göndererek din eğitimi aldıramaz. Yasaktır!

Kısaca dört yasak yazdım, hepsini saymaya kalksam bir kitap yazmak gerekir. Beyaz Türklerin, din hürriyetini kısıtlamak konusunda binbir bahaneleri vardır. Mesela

“Atatürk tekkeleri kapatmıştı, binaenaleyh açılamaz…”

derler. Bu Beyaz’lara sormak gerek: Atatürk Mason localarını yani tekkelerini de kapatmıştı. Sonra 1947’de açıldılar… Bunu tabiî buluyorsunuz da dinî-tasavvufî tekkelere niçin karşısınız? Çok demokrat, çok eşitçi olduğunuz için mi? “Türkiye laiktir, dolayısıyla tekke mekke açılamaz…” Bu da başka bir kuruntu… Almanya laik değil mi? Orada teokrasi mi var?

Bir kısım güçlü ve egemen Beyaz’ların siyaseti şudur:

(1) Laiklik bahane edilerek din hürriyeti kuşa çevrilecektir.

(2) Laiklik bahane edilerek Müslümanların İslâm Kolejleri açmalarına izin verilmeyecektir. (Halbuki

Laik Fransa’da hayli Katolik lisesi var.

Orada laikliğe aykırı olmuyor, bizde oluyor!)

(3) Laiklik bahane edilerek başörtülü Müslüman kızların yüksek tahsil yapmaları önlenecektir. Böylece onlar cahil ve diplomasız bırakılacaktır.

(4) Laiklik bahane edilerek, yaz tatillerinde 12 yaşından küçük İslâm çocuklarının din ve Kur’ân dersleri alması yasaklanacaktır.

(5) Laiklik bahane edilerek, Müslümanların en tabiî temel haklarından olan “dernek kurma hakkı ve hürriyeti” Müslümanlardan esirgenecektir. Masonlar Mason tekkesi açabilecekler ama Müslümanlar tasavvuf tekkesi açamayacaklardır.

Beyaz TürklerAtatürkçü geçiniyorlar. Binde biri dışında kesinlikle değildirler. Olsaydılar, çok önemli bir Atatürk İnkılabı olan Mason localarının kapattırılması devrimine ihanet etmezlerdi.

Son günlerde beyaz gazetelerde İslâm ve Müslümanlar aleyhinde agresif üsluplu haberler görülüyor. Neymiş bir din dersi kitabında abdestin sağlığa yararlı olduğu yazılıymış, bu ise hurafe ve safsata imiş… İslâm dininde hangi emir, yasak, öğüt, hüküm varsa bunların hepsi de insanların maddî ve manevî sağlığına yararlıdır.
Birkaç Beyaz ateistin hurafe demesi bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Peygamber dini tebliğ etmeye, insanları İslâm’a çağırmaya başladığı zaman da Arap müşrikleri, güneş gibi parlak İslâmî gerçeklere

“öncekilerin hurafeleri”

demişlerdi.
İslâm dininde hiçbir hurafe yoktur. Kur’ân ayetleriyle, Peygamber hadisleriyle, icma ile sabit olan herşey doğrudur, güzeldir, iyidir.

Oruç tutmak sağlığa yararlıdır. Namaz kılmak yararlıdır. Abdest almak yararlıdır. Asıl hurafeler, İslâm dininin dışındadır.

Birkaç misal (örnek) vereyim:

(1) Sabatay Sevi’nin Mesih olduğu iddiası hurafedir.

(2) Darvinizm, Neo-Darvinizm, Evrim teorisi çok büyük bir hurafedir.

(3) Materyalist dünya görüşü hurafedir.

(4) Birtakım siyasî, sosyal, felsefî ideolojiler serapa (baştan sona) hurafedir.

Hurafeci Beyaz’lar Birinci Cihan Savaşı sırasında Çanakkale cephesindeki birtakım olağanüstü hadiselere hurafe diyorlar, bunlara inanan Müslümanları hurafeci olmakla suçluyorlar. Evet, o savaş esnasında birtakım harikulade hadiseler görülmüştür. Bunlara inanmak asla hurafe değildir.Müslüman olmayan, bir kısmı Allah’a bile inanmayan, Kur’ân düşmanlığını, Peygamber düşmanlığını uygarlık sanan kişilerin hurafe demeleriyle harikalar hurafe olmaz.

Mübarek Ramazan geldi ve 11 ay boyunca cumalarda zaten dolup taşmakta olan camilerin cemaati daha da artacak, halk sokaklarda, caddelerde, meydanlarda cuma namazı kılacaktır. Beyaz’lar bu kalabalıktan da rahatsız olacaklardır.

Nitekim olmaktadırlar. Namaz kılmak laikliğe aykırıymış… Pöh! Cuma namazlarında cemaatin cami dışına taşması laikliğe aykırıymış… Pöh! Bilhassa güneydoğu halkının radikal İslâm’a yani dindarlığa kayması tedirginlik vericiymiş… Pöh!

Namaz kılmak hurafe, oruç tutmak hurafe, abdest sağlığa faydalıdır demek hurafe, Çanakkale’de manevî ve ruhanî olağanüstü hadiseler olmuştur, görülmüştür demek hurafe….

Yahu bu adamlar akıllarını hurafe ile bozmuşlar. Dinimize dahl eden bari Müselman olsa…25 Eylül 2006