Hürriyet Gazetesi artık dine ve dindarlara çatmayı bıraksın
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 31 Aralık 2018
Cuma
Hürriyet gazetesi dine ve dindarlara çatmadan edemiyor. Çok kötü bir alışkanlık. Zararlı, huzur bozucu, toplumsal barış ve mutabakatı tahrip edici bir alışkanlık.
da, her gün
bir gazete olur mu? Olmaz… Çünkü orada Budistler çoğunluktadır, Budizm kültürü hakimdir. Gazetecilerin, Budist olmasalar bile Budizm ve Budistler ile barış içinde yaşamaları gerekir.
Başta sayın
olmak üzere
bu gerçeği nasıl anlatacağız? Alkolizmin, uyuşturucu ibtilasının, sigara alışkanlığının tedavisi var. Müslüman bir memlekette mütemadiyen
(durup dinlenmeden, devamlı olarak)
bir tedavisi vardır elbette. Buna bir tür rehabilitasyon tedavisi diyebiliriz.
Başta, 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi olmak üzere insan haklarıyla ilgili hangi metinde lâiklik kelimesi ve kavramı geçmektedir?
Lâiklik bir değer midir?
İnsan haklarıyla ilgili metinlerde lâiklik yoktur ama din, inanç, vicdan, düşünce, ibadet, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır.
Hürriyetçilerin taraftar olduğu çağdaş bir ortamda ateist olma hakkı ve hürriyeti vardır, lakin dindarlara agresif şekilde çatma, düşmanlık etme hürriyeti yoktur.
İslâm’ı değil de, Avrupa medeniyetini örnek alan Hürriyetçiler, orada çok geniş bir din hürriyeti olduğunu niçin görmüyorlar veya görmezlikten geliyorlar.
Bizde de bütün üniversitelerde ve yüksek okullarda
kesinlikle serbest olmalıdır. İngiltere’de ve daha nice Avrupa ülkesinde olduğu gibi okullarda da serbest olmalıdır. Fransa’da
bizim için bir örnek ve emsal olamaz, çünkü kötü bir istisnadır. Müslüman kadın doktorlar, kadın avukatlar, kadın hakimler (isterlerse) Avrupa’dakiler gibi başlarını örtebilmelidir. Batı medeniyetindeki uygulama böyledir.
Fransa’da Katolik Kilisesine, özel okullar açmak izni verilmiştir ve orada devlet bu okullara bütçesinden yardım yapmaktadır. Bizde de dinî cemaatler, tarikatlar İslâm okulları açabilmeli ve devlet onlara yardım etmelidir. Böyle bir şey kesinlikle lâikliğe aykırı değildir. Çünkü lâikliğin anavatanı olan Fransa’daki uygulama böyledir.
Danimarka’da olduğu gibi bizde de Büyük Millet Meclisi’ne, başları örtülü kadın milletvekilleri girebilmelidir.
dünyayı bilen bir kimsedir.
“Gazetelerimde agresif din düşmanlığı yapılmasına razı değilim”
Hürriyet’in, din konusunda sosyal barışı, toplumsal mutabakatı koruyucu ve güçlendirici yayın yapması gerekmez mi?
Bir vatandaşın
olması nasıl bir hak ve hürriyet ise
öyledir.
Bunu niçin kabul edemiyorlar?
(ölünce tabutunun Teşvikîye Camii’nin taşına konması)
nasıl hakları ve hürriyetleri varsa, musalli
(beş vakit veya Cuma namazını kılan) Müslümanların da hakları vardır.
Bağnazlık çemberlerini ve zincirlerini kırsınlar, ufuklarını genişletsinler.
Yılda bir kere benim gibi ılımlı ve toleranslı Müslümanlarla konuşsunlar. Çağırsınlar, yemek falan gerekmez, bir çay kahve yeter. Oturup sohbet edelim…
Dindar olduğumuz için bizi niçin dışlıyorlar? Ülkenin dominant unsurunu oluşturan Müslümanları tehdit ve tehlike olarak görmek ne kadar yanlış… Niçin çeşitliliklerimizi kabul edemiyoruz. Niçin barış, anlayış içinde yaşayamıyoruz? Hürriyetin, din ve dindarlar aleyhindeki yayınlarına son vermesini, halkla barışmasını istiyoruz… Müslüman Türkiye’de İslâm ve Müslümanlarla savaşmanın yel değirmenlerine saldırmak kadar boş, yersiz, gülünç olduğunu ne zaman anlayacaklar?
Sabah namazını kılmak üzere Sultanahmet Camii’ne gidiyorum. Her taraf bomboş. Bu vakitte, dev şehrin bu büyük camiinin civarı böyle mi olmalıydı?.. Otomobil sayısı çok arttı. Yirmi milyonluk İstanbul halkının beş-on bin kişisi bu tatil sabahı güzelce giyinip otomobilleriyle niçin buraya gelmemişler? Biz Müslümanlar, insanın yaratılış hikmet ve gayesinin Allah’a ibadet/kulluk olduğunu bilmiyor muyuz?
Caminin bahçesine girerken duvar üzerinde kırmızı ışıklı, yürüyen yazılı bir alet gördüm. Böyle ilanlar, ışıklı yazılar bu ulu mabede hiç mi hiç yakışmıyor.
İçeriye girdim. Gayet az cemaat vardı. Farz kılınırken bir saf bile dolmamıştı.
Baş imam Emrullah hoca oradaydı. Rahatsızmış, sesi kısık olduğu için namazı müezzinlerden biri kıldırdı.
Dostlardan üç kişi, bir de ben, hem kahvaltı edeceğiz, hem sohbet… Sultanahmet’te açık yer yok. Eyüp Sultan’a gittik. Eyüp Camii’nde Pazar sabahları büyük cemaat oluyor. Yol kenarları park etmiş otomobillerle dolu. Diyarbakırlı vatandaşlarımıza ait bir kebapçıda güzel bir kahvaltı yaptık. Memleketin, Müslümanların halinden bahs ettik.
Haftada hiç olmazsa bir, Pazar günleri halkı camilere gitmeye alıştırmak gerek. Bu hizmeti kimler yapacak? Diyanet mi, cemaatler mi, din hocaları, tarikat şeyhleri, Müslüman yazarlar, üstadlar, ağabeyler mi? Kim veya kimler yapacaksa acele etsinler.
Beyazıt Camii’nde de sabah namazlarında bir miktar cemaat oluyormuş. Suat Hoca’nın gayret ve himmeti ile… İki üç çiçekle bahar olmaz, yaz olmaz. Müslümanlar, sabah namazları başta olmak üzere camileri, vakit namazlarında, cumalarda olduğu gibi doldurmazlarsa kesinlikle kurtulamazlar. Vakit namazlarında böyle olunca cumalar nasıl olacak?.. Cemaat sokaklara, caddelere, meydanlara taşacaktır.
Dinsizler bunu istemezler, çok rahatsız olurlar… Bu kadarcık rahatsız olsunlar artık. Bu memleket Müslüman. Namaz kılmak Müslümanlığın temel şartlarından. 10 Mayıs 2008