Perşembe

Yorumum:

Ruh ve akıl sağlığı bozulmuş…

Muhterem efendim,

Bendeniz de emekli bir subayım. Beni de atmak istemişler ama buna ramak kala aldığım bir istihbaratı değerlendirip kendi isteğimle malûlen emekli hakkımı kullanarak emekli olmuş, haklarımı kaybetmemiş, az da olsa bir emekli maaşım olmuştu…

Ümraniye’de ikamet ediyorum. Burada tanıştığım bir Kara Kuvvetleri’nden YAŞ mağduru subayın akıl ve ruh sağlığının bozulduğunu farketmiş, durumu babasına sormuştum. Babası doğulu ve babayiğit bir adamdı. Kör testere ile kesilse gözünden yaş akmayacak cinsten bir adamdı. Hüngür hüngür ağlamaya başladı… Beni de ağlattı tabi..

 

Vatandaşlar, insanlar, düşünürler, gazeteciler, yazarlar, din adamları, muhalifler, azınlıklara mensup olanlar, aykırı fikirliler… velhasıl hiç kimse düşüncelerinden, inançlarından, yazdıklarından, konuştuklarından dolayı mahkemeye verilmesin, ceza yemesin, hapishaneye atılmasın…

Yani inanç, fikir, görüş, tenkit hürriyeti olsun. Eyvallah böyle olsun ama hürriyetin sınırları var ve bazı şeyler hürriyet çerçevesi içinde mütalaa edilemez.

1. Hürriyetin kaynağı

evrensel insan hakları ile ilgili metinler, anayasa maddeleri ve kanunlardır.

Bir de millî kimlik vardır. Bunlar aynı zamanda onun sınırlarını da tespit ederler.

2.

Âdil olmayan hiçbir kanun ve nizam bu konuda muteber değildir.

Hürriyeti sınırlayan bütün kanun ve nizamların âdil yâni adalete uygun olması gerekir.

3. Bu memleketin yakın tarihinde halkımız, okur-yazarlarımız, aydınlarımız, dindar vatandaşlar; inançları, fikirleri, görüşleri yüzünden haksız olarak, adaletsiz şekilde, zulmen baskıya uğramış ve cezalandırılmıştır.

4. Mesela

1930’lu yıllarda Ezan-ı Muhammedî okunması yasaklanmıştır.

Bu yasak din ve inanç hürriyetine aykırıydı. Bir halkoylaması ile millete de sorulmamıştı. Müslümanların bu yasağı tenkit etmeleri mümkün değildi. Etmeye kalkanlar feci ve ağır şekilde ezilmiş, cezalandırılmış, sürülmüştür. Hattâ,

Şapka Kanunu dolayısıyla, hiçbir eyleme karışmadığı, sadece Şapka Kanunu’ndan önce şapka ile ilgili dinî bir risale yayınlamış olduğu için, büyük din âlimi İskilipli Âtıf Efendi idam edilmiştir.

Erzurum’da

Şalcı Bacı diye tanınan bir bohçacı İslâm hanımı da yine Şapka Kanununu tenkit ettiği için İstiklâl Mahkemesi kararıyla
asılarak
öldürülmüştür.

5. Yakın tarihimizde,

Müslüman çoğunluğun inanç ve fikir hürriyetinin ayaklar altına alınmasını
protesto etmeyen
bir takım gazeteciler, fikir adamları, sözde aydınlar şimdi kalkmışlar, bir gazeteci meslektaşlarının tutuklanmış olmasını
fikir hürriyetinin çiğnenmesi olarak gösteriyor, çeşit çeşit tiyatrolar oynuyor.

Tutuklanan gazeteci, gerçekten fikirleri ve inançları ve görüşleri yüzünden mi içeriye alınmıştır? Hayır hayır hayır… Bin kere hayır.

Tutuklu kişi, fikir ve görüşlerini her zaman serbestçe, hem de aşırı şekilde ve şoke edici bir şekilde savunmuş ve yazmıştır.

Ona isnad edilen suçlar fikir, inanç, görüş, tenkit hürriyeti çerçevesinde mütalaa edilemez.

Bu kişi: Demokratik sistemi kaldırıp yerine faşist bir düzeni zorla getirmek için çalışanlara, darbecilere, zorbalara destek vermiştir.

Onlar ne istiyorlardı, neler yapmışlardır?

1. Onlar, bu milletin oylarının, seçtiklerinin kıymeti yoktur.

Halk yüzde 90 ile seçse bile onun dediği değil, bizim dediğimiz olacaktır

demişlerdir.

2.

Onlar yakın tarihimizde
Sivas olaylarını, Başbağlar köyü katliâmını, İstanbul Gazi Mahallesi olaylarını ve ölümlerini
ve daha bir sürü fesat hareketini planlamakla, kışkırtmakla suçlanıyor.

3. Onlar Türkiye halkını

Türk – Kürt, Alevî – Sünnî, lâik – dinci, sağcı – solcu

diye

birbirine düşman kamplara ayırmak

ve kendi gayr-i meşru emelleri uğrunda sosyal barışı ve mutabakatı dinamitlemekle suçlanıyor.

4.

Onlar illegal teşkilât kurarak binlerce vatandaşı yargısız infaz edip öldürmekle, bunların bir kısmının
cesetlerini kuyulara atmakla
suçlanıyor.

5. Onlar

PKK’yı kurdurtmakla ve manipüle etmekle

suçlanıyor.

6. Onlar

PKK terörünün ve çatışmalarının gölgesinde, tozu dumanı içinde uyuşturucu kaçakçılığı, silâh ve cephane kaçakçılığı yapmakla

suçlanıyor.

Velhasıl onlara isnad edilen suçlar fikirle, inançla, görüşle, tenkitle ilgili değildir. Yakın tarihimizde bir yığın faili meçhul cinayet işlenmiştir.

Gazeteci Uğur Mumcu’yu bunların öldürttüğü iddia edilmektedir.

Mumcu, PKK’yı kimlerin kurdurttuğunu, kimlerin onun gölgesinde uyuşturucu, silah kaçakçılığı yaparak milyarlarca dolar vurduğunu öğrenmişti ve yazmaya hazırlanıyordu.

Halkın oylarıyla iktidara gelmiş olan

Erbakan hükûmeti,

bunların anayasaya, kanunlara, insan haklarına, demokrasiye aykırı baskısı ve teditleri ile yıkılmıştır. Ortada fikir ve görüş hürriyeti ile ilgisi olmayan birtakım

çetecilik hareketleri

vardır.

Yakın tarihimizdeki darbeler yüzünden Türkiye gerilemiş ve kirlenmiştir.

Şimdiki çeteler de yeni bir darbe yapma hazırlıkları içindeydiler. Bu gibi hareketlere karışan, bunları destekleyen, bunlara yataklık eden bir gazetecinin tutuklanmasını, fikir hürriyeti çiğneniyor diye protesto etmek insaflı ve aydın kişilere yakışmaz.

Bendeniz Müslüman bir gazeteci olarak sırf düşünce, inanç ve görüşlerimden dolayı tutuklanmış, hapiste yatmış, mahkemelere gidip gelmiş bir vatandaşım.

Bugün, fikir hürriyeti diye yaygara kopartan, ortalığı velveleye veren hürriyet Don Kişot’ları beni niçin savunmadılar, benim için
“Biz onun fikir, görüş ve inançlarını paylaşmıyoruz ama fikir ve inanç hürriyeti konusunda ona yardımcı oluruz”
demediler?

Türkiye’de, çoğunluğu oluşturan Müslümanlara,

en az İngiltere veya Norveç gibi

medenî ve demokrat ülkelerdeki kadar fikir, din, inanç, görüş, tenkit hürriyeti verilmelidir.

Fikir, görüş hürriyeti diye yaygara kopartan mâlumlar ve mâhutlar, asla samimî değildir.

Onlar bu ülkede, miadı dolmuş, çağı geçmiş, fosilleşmiş; devlete, ülkeye ve halka yük olan bir ideolojinin hâkim olmasını, Müslüman çoğunluğun ezilmesini istiyor. Allah onlara fırsat vermesin.

Ümmet Şuuru

Otomobilin penceresinden duvardaki afişin ancak başlığını okuyabildim. Mahiyeti, toplantının yeri, saati hakkında bilgi edinemedim. Başlık

“ümmet şuuru”

idi.

Bu sütunlarda kaç defa yazdım, uyardım.

1. Müslümanlar, mü’minler Ümmet denilen bir birlik ve topluluk meydana getirirler.

2. Mü’minleri Yüce Allah ümmet yapmıştır.

3. Ümmet iman kardeşleri birliği demektir.

4. Her Müslümanda ümmet şuuru olmalıdır.

5. Ben ümmet mümmet kabul etmem, ümmet geridir, geriliktir gibi lâflar edenler dinden çıkar.

6.

Adam tarikat diyor, cemaat diyor, vakıf diyor, hocaefendi diyor ama ümmet demiyor.
Bu adamda bozukluk vardır.

7. Ümmet içinde çeşitlilikler, farklılıklar olabilir ama bunlar hep teferruattadır, meşrebtedir, asla usûlde, temelde değildir.

8.

İslâm ümmeti, çeşitlilik içinde sarsılmaz bir vahdet

(birlik)

teşkil eder.

9. Ümmet içinde ırk, lisan, coğrafya ayırımı yapılmaz.

Üstünlük takva iledir.

Takva da ilimle, irfanla, hikmetle olur. Kim bu hususlarda önde ise o üstündür ve kerimdir.

10. Müslümanlara

ümmet şuuru

(bilinci) aşılanmalıdır.

11. Kendi şeyhine ve cemaatine saldırılınca kızıp köpüren, dehşetli tepki gösteren; Peygamber Efendimize saldırılınca ses çıkartmayan ümmet şuursuzları sapık ve dengesizdir. Onlar parçayı bütünle özdeş gören mantıksız, beyinsiz, vicdansız ve akılsız kimselerdir.

12. Ümmetin başlıca özellikleri ve hasletleri şunlardır: İman etmiş olanlardan müteşekkildir. Namaz kılarlar. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yaparlar. Yeryüzünde adaletin hakim olması için çalışırlar.

13. Maddî ticarete, şahsî menfaat ve nüfuza, cemaat ve tarikat asabiyetine âlet edilmemek, din sömürüsü yapılmamak şartıyla

“ÜMMET-İ MUHAMMED”

adıyla küçük boy (cebe girebilsin) üç aylık bir dergi çıkartılmalı, bunda Ümmetin ne olduğu ve İslâm’ın esasları yazılmalı, her nüshasından en az bir milyon adet basılmalıdır. Bu süreli yayının (periyodik, mevkute) masraflarını ihlâslı ve hayırsever zenginler vermelidir. İçindeki yazılar için telif ücreti ödenmemelidir. Dergi ücretsiz dağıtılmalıdır.

14. Ben Müslümanım ama ümmeti kabul etmiyorum, ümmet devri kapanmıştır diyenlerin küfre düşmelerinden korkulur. Ben fetva veremem. Müftü derecesinde bulunan sahih inançlı ve icazetli gerçek fakihlere sorulmalı.

15. Peygamberi

tekzip ve inkâr eden kâfirler

de ümmettir ama onlar

ümmet-i dâvettir.

Ümmet şuuru toplantısını yapan Müslümanları tebrik ediyor, hayırlı başarılar diliyorum. 20 Mart 2009