Çarşamba

 

İbn Teymiye ve Muhammed ibn Abdülvehhab taraftarı bir hocanın konuşmasını dinledim. Ona bazı sorular yöneltmek isterim:

1. İbn Teymiyeci ve Muhammed ibn Abdülvehhabçı kişiler,

“Şefaat ya nebiyyallah!”

diyen, evliyaullahtan birine

“Ya veli!”

diyen Müslümanları küfürle, şirkle suçluyorlar da, niçin kendi ülkelerinin kralına

“Celâletü’l-melikü’l-muazzam”

diye hitab ediyorlar? Celalet, Meliklik, azamet Cenab-ı Hakk’a ait değil midir?

2. İbn Teymiye’ye ve Muhammed ibn Abdülvehhab’a kalacak olursa bu dünyada pek az Müslüman çıkar. Çünkü onlar, kendileri gibi düşünmeyen, İslam’ı ve Kur’an’ı kendileri gibi yorumlayıp anlamayan Müslümanları şirkle suçlamaktadır. Onların yüz milyonlarca Müslümanı tekfir etmeleri, şirke kaçmakla suçlamaları doğru mudur?

3.

Suudî Arabistan’da şu anda bir tek kabir ve kabristan mevcut değildir.

İbn Teymiyeciler ve Muhammed ibn Abdülvehhabcılar bütün mezarlıkları ve kabirleri düzlemişler,

sadece Resulullah Efendimizin türbesini yıkamamışlardır.

Onlara göre kabir yapmak, kabirlerin başında Fatiha suresini dua maksadıyla okuyup sevabını oradaki ölüye bağışlamak şirke kadar varan bir günahtır. Bu görüş doğru mudur? Niçin Suudî Arabistan dışındaki bütün İslam ülkelerinde kabir yapılmaktadır?

4. İbn Teymiyeciler ve M. ibn Abdülvehhabçılar tasavvuf ve tarikat evliyası için

“Onlar şeytan evliyası”

derler. Abdülkadir Geylanî, Şah Muhammed Bahaüddin Nakşibend, İmamı Rabbanî, Hasan Şazelî ve onlar gibi kibar-ı evliyaullaha yapılan bu hakaret doğru mudur?

5.

Onlar müteşabih ayetleri ve hadîsleri lügavî ve zahirî mânalarıyla yorumlayarak Allah’a mekan, el, yüz, ayak isnad ederler; O’nun gökte olduğunu söylerler.

Bu inançlar İslam’ın tenzih akidesine uygun mudur?

6. Onlar geçmiş asırlarda, kendileri gibi inanmayan, kendi fırkalarına mensup olmayan Müslümanlara müşrik ve kâfir muamelesi yapmışlar; onların kanlarını dökmüşler, mallarını ganimet olarak almışlardır. Siz buna cevaz veriyor musunuz?

7.

1925’te İslam dünyasında iki ülkede tasavvuf tarikatları yasaklanmış, tekke ve zaviyeler kapatılmış, dervişlerin toplanıp zikrullah yapmaları önlenmiştir.

Bu ülkelerin

biri Türkiye, ötekisi Suudî Arabistan

‘dı. Siz bu yapılanları tasvib ediyor musunuz?

8. Onlar mevlid okumayı, Resulullah Efendimiz için, Delail–i Hayrat kitabını okuyarak salavat getirmeyi de yasaklamışlardır. Siz de aynı görüşte misiniz?

9. Onların kurmuş olduğu, sergilediği siyasî, iktisadî, kültürel, sosyal dünya nizamı örnek bir nizam mıdır. İslam’ın öngördüğü sistem bu mudur?

10. Onların hâkim olduğu ülkede bir âilenin saltanatı hüküm sürüyor. Büyük bir kokuşma mevcut, Zâhiren çok dindarlar, namaz kılıyorlar, kadınları tesettüre mecbur ediyorlar, lakin

üst tabaka gizlice içki içiyor, bir sürü kebair ve haksızlık irtikab ediyor; lüks, israf, sefahat, tüketim çılgınlığı, şehvet ibtilası almış yürümüş

, İslam’ı yüceltmek, ülkeyi imar etmek, halkı müreffeh kılmak, insanlığa hakikat nurlarını ulaştırmak için harcanması gereken

milyarlarca dolar birkaç bin kişinin zimmetine geçmiş, nefs-i emmarelerinin tatmini yolunda ziyan edilmiştir.

Siz bunlara ne diyorsunuz?

11. Duyduğuma göre siz orada, onların yardımı ile tahsil yapmış, onlardan paralar, almışsınız. Bu yardımların şükran borcu olarak da onların görüşlerini, itikadını müdafaa ediyor, propagandanlarını yapıyorsunuz. Yüzlerce büyük ve muteber İslam âlimi onları tenkit etmiş, yanlışlıklarını ortaya koymuş, yollarının ve meşreblerinin bozukluğunu isbat etmiştir. Bu tenkit ve uyarılara niçin kulak asmıyorsunuz?

12. Terazinin bir kefesine ibn Teymiye’yi ve Muhammed ibn Abdülvehhab’ı öbür kefesine ise ondört asır zarfında gelip geçmiş ehl-i sünnet ve cemaat ulema ve meşayihini koysak, sizce birinci kefe mi ağır basar, ikinci kefe mi? Vicdanınıza sorun bir kere.

13. Son otuz kırk yıl içinde yüz binlerce Amerikalı ve Avrupalı ihtida ederek İslam ile şereflenmiştir. Bunlar İbn Teymiye’nin ve Muhammed ibn Abdülvehhab’ın irşad ve aydınlatmasıyla mı, yoksa ehli sünnet ulema ve meşayihinin ruhaniyet, irşad ve aydınlatmasıyla mı Müslümanlığı kabul etmiştir?

14. Peygamberimiz

“Benden sonra ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır”

buyuruyor. Siz bu yetmiş üç fırkadan birine mensupsunuz. Hadisin devamında

“… Bunların hepsi ateştedir, biri müstesna, o da benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir”

deniliyor. Siz, fırak-ı dalleden bir fırkaya bağlanmış olmadığınızdan emin misiniz. Yoksa ümmetin yüzde doksan beşinin sapıtmış olduğunu, sadece sizin küçük fırka ve hizbinizin doğru yolda bulunduğunu mu sanıyorsunuz?

15. Osmanlı devletine ve hilafetine savaş ilan eden, ehl-i sünnet Müslümanlarını şirkle suçlayıp kanlarını heder, mallarını helal kabul eden

ibn Teymiyeciler ve Muhammed ibn Abdülvehhabçılar Amerikalıların himayesinde ayakta durabiliyorlar.

Osmanlı Müslümanları Amerikalılardan daha mı kötüydü?

16. Onların ülkesinde fikir hürriyeti yok, istişare-şûra yok, tenkit hakkı yok, devlet büyükleri ve idareci sınıfın hatâlarını söylemek ve yazmak yok. Bu idare ve sistem sizce islamî midir?

Muhterem hocam, konuşmanızda pek ateşliydiniz. Asıp kesiyor, kasıp kavuruyordunuz. Celalli bir üslubunuz vardı. Samimi bir Müslümansanız elbette benim yukarıdaki sorularıma da açık cevaplar vereceksiniz. 13 Ocak 2000