“İç Düşman”
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
1. Bir vatandaş vergisini veriyor, askerlik hizmetini yapıyor; vatanını, milletini, devletini seviyorsa, o kesinlikle iç düşman ilan edilemez.
3. Bir ülkedeki çoğunluğu iç düşman olarak görmek, hataların en affedilmezidir.
4. Türkiye Müslümanlarının tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, millî kültürlerini muhafaza etmek ve geliştirmek istekleri, onların en tabiî, en temel haklarındandır. Hiçbir bahane ile bu haklar kısıtlanamaz.
5. Bir ülke, bir halk, bir devlet için esas olan tarihî devamlılıktır. Her toplumun tarihî ârıza ve kazalardan kurtulmak için meşru yollardan çalışmaya hakkı vardır.
6. Halkın büyük bir kısmını, aydınların bazısını iç düşman olarak görenler devlet ile düzen veya sistemi özdeşleştirenlerdir.
7. Çağımızda hiçbir medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, temel insan haklarına bağlı ve saygılı sisteminde resmî ideoloji diye birşey yoktur. Resmî ideolojiler ve tarihî ârızalar mâzide kalmıştır.
10. Her ülke halkı, atalarından miras kalmış eski kitapları, belgeleri, mezar taşlarını, tarihî eser kitabelerini okuyup anlamak hakkına sahiptir.
12. Vatandaşların farklı ve başka olmak ve düşünmek hakları vardır. Bu haklar Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi metinlerle tanınmıştır. Hiçbir sistem bu hakları çiğneyemez.
13. Hiçbir grubun, lobinin, zümrenin, gizli derneğin, azınlığın; adalet ve nasafet prensiplerine aykırı olarak ülkenin rantlarına el koymaya hakkı yoktur. Vatandaşların bu gibi haksızlıklara karşı direnme, tenkit ve protesto etmek hakkı vardır.
14. Türkiye’de ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların; ABD’de, İngiltere’de, Kanada’da, İsveç’te ve diğer medenî ülkelerde olduğu kadar hakka, hürriyete, serbestliğe ve güvene hakları vardır. Bu haklar hiçbir ideolojik bahane ile sınırlandırılamaz.
17. Laik bir sistemde devlet ve hükümet dine, din işlerine, ibadete müdahale edemez. Bu işler, devletin dışında, devletten bağımsız bir “Cemaat Teşkilatına” bırakılır. Din işlerine karışan bir sistem laik değil, “Devlet dini” sistemidir.
18. Hiçbir, “din işlerinden sorumlu” devlet bakanı “Yürüyerek onbeş dakikada gidilen bir caminin yakınına başka cami yaptırtmayacağım” diyemez. Buna hakkı yoktur. Kahvehaneleri, lokantaları nasıl böyle keyfî bir şekilde kısıtlayamıyorlarsa mâbetleri de kısıtlayamazlar.
19. Hiçbir devlet başkanı, “Kur’ân’da birkaç yüz ayetin hükmü kalmamıştır, onların yerini pozitif hukuk almıştır…” şeklinde konuşamaz.
20. Medenî ülkelerde fikir, görüş, kanaat, tenkit suçu yoktur. Yeter ki, hakaret olmasın, yeter ki, âdil kanunlara aykırı olarak suça teşvik olmasın, yeter ki, fikirler şiddeti teşvik etmesin, şiddeti kışkırtmasın.
23. Japon devleti kimonoyu, Hint devleti sariyi nasıl yasaklamıyorsa, Müslüman bir ülkenin devleti de başörtüsünü yasaklayamaz.
25. Mesaisini aksatmamak ve gösteriş yapmamak şartıyla hiçbir memur ve çalışan, belli zamanlarda eda edilmesi gereken ibadetlerini yerini getirmekten alıkonamaz. Onları engellemek laiklik değil, anti-laikliktir. Gerçekten laik bir sistem, ibadet hürriyetini tanır ve onu engellemez.
26. Hiçbir sistem ve derin devlet, kendi saltanatını devam ettirebilmek için halkı “Sağcı solcu… Sünnî Alevî… Türk Kürt… Dinci laik… Şucu bucu…” diye parçalayıp, bunları birbirine düşman edip ülke birliğini sarsmak hakkına sahip değildir. Sağlıklı bir düzen ve sistem sosyal barış, toplumsal uzlaşma için çalışmakla, birleştirip kaynaştırmakla mükellef ve vazifelidir.
28. Din öncelikle bir vicdan ve nasip meselesidir. Ancak, din sadece vicdan işi değildir. Dinî inançlar vicdanlara hapsedilemez.
01 Mayıs 2004