1. Bir vatandaş vergisini veriyor, askerlik hizmetini yapıyor; vatanını, milletini, devletini seviyorsa, o kesinlikle iç düşman ilan edilemez.

2. Devlet başka şeydir; düzen, sistem, idare şekli başka şeydir. Düzeni değiştirmek için yasal yollardan, şiddete başvurmadan çalışmak, kesinlikle devlet düşmanlığı değildir. Tam aksine, devlete yapılan bir iyilik olarak mütalaa edilebilir.

3. Bir ülkedeki çoğunluğu iç düşman olarak görmek, hataların en affedilmezidir.

4. Türkiye Müslümanlarının tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, millî kültürlerini muhafaza etmek ve geliştirmek istekleri, onların en tabiî, en temel haklarındandır. Hiçbir bahane ile bu haklar kısıtlanamaz.

5. Bir ülke, bir halk, bir devlet için esas olan tarihî devamlılıktır. Her toplumun tarihî ârıza ve kazalardan kurtulmak için meşru yollardan çalışmaya hakkı vardır.

6. Halkın büyük bir kısmını, aydınların bazısını iç düşman olarak görenler devlet ile düzen veya sistemi özdeşleştirenlerdir.

7. Çağımızda hiçbir medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, temel insan haklarına bağlı ve saygılı sisteminde resmî ideoloji diye birşey yoktur. Resmî ideolojiler ve tarihî ârızalar mâzide kalmıştır.

8. Bir ülkeyi, bir toplumu, bir devleti ayakta tutan temel unsurlardan biri yazılı-edebî lisandır. Her toplum kültür dilini korumak, onun yozlaştırılmasını önlemek hakkına sahiptir. Bu hak hiçbir şekilde kısıtlanamaz.

9. Hiçbir güç, hiçbir bahane ile millî tarihi tahrif edemez, gerçekleri gizleyemez, birtakım tarihî mitler, masallar, mavallar uyduramaz. Hiçbir sağlıklı toplumun, biri gerçek, diğeri düzmece ve mitolojik iki tarihî yoktur.

10. Her ülke halkı, atalarından miras kalmış eski kitapları, belgeleri, mezar taşlarını, tarihî eser kitabelerini okuyup anlamak hakkına sahiptir.

11. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti evrensel bir değer ve haktır. Bu hürriyetler hiçbir bahane ve gerekçe ile kısıtlanamaz, zincirlenemez.

12. Vatandaşların farklı ve başka olmak ve düşünmek hakları vardır. Bu haklar Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi metinlerle tanınmıştır. Hiçbir sistem bu hakları çiğneyemez.

13. Hiçbir grubun, lobinin, zümrenin, gizli derneğin, azınlığın; adalet ve nasafet prensiplerine aykırı olarak ülkenin rantlarına el koymaya hakkı yoktur. Vatandaşların bu gibi haksızlıklara karşı direnme, tenkit ve protesto etmek hakkı vardır.

14. Türkiye’de ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların; ABD’de, İngiltere’de, Kanada’da, İsveç’te ve diğer medenî ülkelerde olduğu kadar hakka, hürriyete, serbestliğe ve güvene hakları vardır. Bu haklar hiçbir ideolojik bahane ile sınırlandırılamaz.

15. Anne ve babaların, henüz reşid olmamış çocuklarına özel din eğitimi verdirmek hakları vardır. Bu haklar kaldırılamaz, kısıtlanamaz.

16. Hiçbir toplum ve kesim, millî giysileriyle gezmekten ve dolaşmaktan men edilemez. Japonya’da, isteyen Japon erkek ve kadınları nasıl kimono giymekten, kimono ile dolaşmaktan alıkonmuyorsa…

17. Laik bir sistemde devlet ve hükümet dine, din işlerine, ibadete müdahale edemez. Bu işler, devletin dışında, devletten bağımsız bir “Cemaat Teşkilatına” bırakılır. Din işlerine karışan bir sistem laik değil, “Devlet dini” sistemidir.

18. Hiçbir, “din işlerinden sorumlu” devlet bakanı “Yürüyerek onbeş dakikada gidilen bir caminin yakınına başka cami yaptırtmayacağım” diyemez. Buna hakkı yoktur. Kahvehaneleri, lokantaları nasıl böyle keyfî bir şekilde kısıtlayamıyorlarsa mâbetleri de kısıtlayamazlar.

19. Hiçbir devlet başkanı, “Kur’ân’da birkaç yüz ayetin hükmü kalmamıştır, onların yerini pozitif hukuk almıştır…” şeklinde konuşamaz.

20. Medenî ülkelerde fikir, görüş, kanaat, tenkit suçu yoktur. Yeter ki, hakaret olmasın, yeter ki, âdil kanunlara aykırı olarak suça teşvik olmasın, yeter ki, fikirler şiddeti teşvik etmesin, şiddeti kışkırtmasın.

21. Medenî, demokrat, insan haklarına saygılı bir sistem, din hürriyetini kısıtlayıcı kanun yapamaz.

22. Laik ve demokrat bir sistem nasıl olur da, camilerde cuma günü okunan hutbeleri kendisi tanzim edebilir, hatiplerin başka hutbe okumasını men edebilir?

23. Japon devleti kimonoyu, Hint devleti sariyi nasıl yasaklamıyorsa, Müslüman bir ülkenin devleti de başörtüsünü yasaklayamaz.

24. Hindistan’da yaşayan Hindular ve Müslümanlar İstanbulin denilen bir elbiseyi giyiyorlar, Arabistanlılar, Faslılar, Siyah Afrikalılar kendi millî kıyafetleriyle geziyor ve yaşıyorlar. Evrensel insan hakları içinde kıyafet hürriyeti denilen bir hak da vardır.

25. Mesaisini aksatmamak ve gösteriş yapmamak şartıyla hiçbir memur ve çalışan, belli zamanlarda eda edilmesi gereken ibadetlerini yerini getirmekten alıkonamaz. Onları engellemek laiklik değil, anti-laikliktir. Gerçekten laik bir sistem, ibadet hürriyetini tanır ve onu engellemez.

26. Hiçbir sistem ve derin devlet, kendi saltanatını devam ettirebilmek için halkı “Sağcı solcu… Sünnî Alevî… Türk Kürt… Dinci laik… Şucu bucu…” diye parçalayıp, bunları birbirine düşman edip ülke birliğini sarsmak hakkına sahip değildir. Sağlıklı bir düzen ve sistem sosyal barış, toplumsal uzlaşma için çalışmakla, birleştirip kaynaştırmakla mükellef ve vazifelidir.

27. Bir ülkenin halkının, kendi vatan toprakları üzerinde korkusuz, güven içinde, millî kimlik, kişilik ve kültürüne bağlı olarak yaşaması onun en tabiî hakkıdır. Dinî inançları, dinî görüşleri, dinî tatbikatı yüzünden baskı ve tehdide mâruz kalan bir toplumun huzur, güven ve mutluluk içinde yaşadığını nasıl iddia edebiliriz?

28. Din öncelikle bir vicdan ve nasip meselesidir. Ancak, din sadece vicdan işi değildir. Dinî inançlar vicdanlara hapsedilemez.

29. İdeolojiler de bir nevi nasip meselesidir; kabul edilebilirler veya edilmezler. Hiçbir düzen ve sistemin bir ideolojiyi halka zorla benimsetmeye, kabul ettirmeye hakkı yoktur. Böyle bir şey insan haklarına aykırıdır.

30. Hiçbir siyasî sistem ve ideolojinin, beyin yıkama metodlarıyla genç nesilleri, halk sınıflarını köleleştirmeye hakkı yoktur.

01 Mayıs 2004