Salı

 

Kamuoyunu, panik ve kargaşaya yol açmamak şartıyla uyarmak, haberdar etmek gerekir; Türkiye içi ateş dolu bir uçurumun kenarında bulunmaktadır. Bütün vatandaşlar, ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili bilgilere sahip olmalıdır. Memleketimiz, milletimiz, devletimiz niçin içi ateşle dolu bir uçurum kenarındadır?

1. Bazı dış ve iç güçler Türkiye’nin bölünmesine karar vermişlerdir. İkinci Sevr planları hazırlanmış ve harekete geçilmiştir. Amerika Ortadoğu’da yeni sınırlar çizmek istemektedir. Türkiye’nin çok büyük ve geniş olduğu düşünülmektedir. Avrupa Birliği’ne girdiğimiz taktirde bölünme tehlike ve tehdidi kalkmayacaktır.

2. Ülkemiz yeni bir Haçlı seferi tehlikesi ve tehdidi karşısındadır. Anadolu Hıristiyanlığın anavatanıdır ve tekrar Hıristiyanlığa kazandırılmak istenmektedir. Yoğun ve yaygın bir misyonerlik faaliyeti sürdürülmektedir. Apartımanlarda, evlerde yeni yeni kiliseler açılmaktadır. Bunların çoğu gizlidir, resmî otoritelere haber verilmeden, onlardan gerekli izinler alınmadan açılmışlardır.

3. Apartımanlarda, işyerlerinde kilise açılması için dış Haçlı güçler Ankara iktidarına baskı yapmakta, bu konuda kanun çıkartılmasına çalışmaktadır. İktidar, bu baskılara boyun eğmiş durumdadır.

4. Misyonerler, Bahaîler, Masonlar, Sabataycılar, Dr. Moon dini bağlıları alabildiğine hür, serbest iken İslâmî faaliyetler, propagandalar kösteklenip durmaktadır. Tesettürlü Müslüman kızların üniversitelerde tahsil görmesi engellenmiştir. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesine göre her ana babanın çocuğuna din eğitimi vermesi serbest ve hür olmasına rağmen bizde muayyen bir yaşa gelmemiş çocukların yaz tatilinde din ve Kur’ân dersi almaları yasaktır. Bazı hocalar çocuklara ders verirken yakalanmakta, câni ve suçlu muamelesi görmektedir.

5. Ülkemizde iki milyon civarında crypto Hıristiyan olduğu söylenmekte; bunların ilk fırsatta eski dinî kimliklerine dönmek için harekete geçeceğinden korkulmaktadır. Dış güçler, misyonerler, Türkiye’yi parçalamak isteyenler bu yolda faaliyet göstermekte, kışkırtma yapmaktadır.

6. Güvenlik ve asayiş her geçen gün biraz daha bozulmaktadır. Büyük şehirlerde, bilhassa İstanbul’da çok yaygın, organize, çok cür’etkâr, himâye gören bir hırsızlık ve kapkaççılık faaliyeti görülmektedir. Esnaf ve halk hırsızların, kapkaççıların himaye gördüğünü, birtakım kimselerle ortak olduğunu iddia etmektedir. Bu konuda tevâtür derecesinde yaygın bir görüş vardır. Bu iddialar doğruysa felakettir, doğru değilse, bir takım müesseseleri yıprattıkları için yine felakettir. Hırsız ve kapkaççılar o kadar cesur ve gözükara hale gelmişlerdir ki, evlerin kapılarını çalmakta, kapı açılınca açanın üzerine atlayıp elini bağlayıp ağzını tıkamakta ve ne bulurlarsa götürmektedir.

7. Yapılan anketler, incelemeler eğitim sistemimizin çökmüş olduğunu göstermektedir. Bazıları, bazı liselilerin cebir, geometri, fizik, kimya gibi pozitif fen derslerinde başarılı olmasını bir eğitim zaferi olarak göstermektedir ki, bu bir kuruntudan ibarettir. Bir ülke okul ve liselerinde yazılı ve edebî millî lisanı hakkıyla öğretemiyorsa çökmüş ve iflâs etmiş demektir. Türk eğitimi, Türk liseleri yazılı, edebî, medenî, yüksek Türkçeyi öğretememektedir. Liselerimizden diploma alanlar Fuzulî, Baki, Nedim, Şeyh Galib, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi meşhur ve büyük ediblerin yazılarını zevk ve haz alarak ve anlayarak okuyamamaktadır. Bir ülke için bundan daha büyük bir felaket olamaz. Yazılı-edebî lisanını yitiren bir toplum medenî olamaz, bedevî olur. Eğitim sistemi ve metodu, ders kitapları, öğretim kadrosu itibarıyla eğitimimiz korkunç bir buhran içindedir. Okul, lise, öğretmen, öğrenci sayısının çokluğu bir mâna ifade etmez. Önemli olan kalitedir, keyfiyettir. Üç yüz kelimelik iletişim, sokak, çarşı pazar Türkçesiyle kültür olmaz, medeniyet olmaz.

8. Televizyon Türk toplumunu, halk yığınlarını çürütmüş, bozmuş, hasta etmiştir. Televole kültürü ülkemiz, devletimiz, halkımız, varlığımız için en büyük tehlikedir.

9. Selçuklu devletinden başlayarak Türkiye’yi bin yıldan beri ayakta tutan, ona güç kazandıran; dinî, ahlâkî, sosyal, felsefî, kültürel, medenî değerler yıkılmış; onların yerini para, madde, menfaat, zevk ve sefa, lüks ve israf, aşırı tüketim, gösteriş, seks, tıkınma gibi yıkıcı değerler almıştır. Para en büyük put haline gelmiştir. Türkiye aydınları niçin erozyona uğrayan, kaybolan değerler konusu üzerinde durmuyor?

10. Bizdeki statükocular, resmî ideoloji jakobenleri, “Ayasofya’da kardinal şapkaları görmektense Osmanlı kavukları görmeyi tercih ederim” diyen Lucas Notaras’ınkine benzeyen bir zihniyete sahiptir. Ülkenin ve devletin batması pahasına direnmektedirler. Türkiye’nin büyük değişikliklere, yeniliklere ihtiyacı vardır. Devlet ile sistem özdeş değildir. Devletimizi kurtarmak, güçlendirmek, yüceltmek istiyorsak sistemi feda etmek zorundayız. Bu gerçeği ne zaman anlayacaklar? İş işten geçtikten sonra mı?

11. Gerek dış düşmanlarımız, gerekse içteki hainler Türkiye’nin ziraatini, hayvancılığını çökertmek için var güçleriyle çalışmaktadır. Onların hıyanetleri neticesinde şu koskoca ülke dışarıdan buğday, pirinç, yemeklik sıvı yağ, et, balık, kavun karpuz satın alacak hale gelmiştir. Hainler Türkiye’nin sanayiini çökertmek için çalışmışlar ve hayli tahribata yol açmışlardır. Hainler Türkiye’de hızlı tren ağı kurulmasını, deniz taşımacılığını da önlemişler, dinamitlemişlerdir.

12. Nice sektör ve kurum mafyalaşmıştır. Birtakım çok önemli, çok hayatî müesseseler gırtlaklarına kadar kokuşmuştur. Uyuşturucu trafiği ve ticareti konusunda çok ağır, çok vahim iddialar, ithamlar, rivayetler bulunmaktadır. Bunları açıkça yazmam mümkün değildir. Adamı ya öldürürler, yahut mahkemeye verip ağır tazminata mahkum ettirirler.

13. Türkiye, bağımsızlığına ve geleceğine gölge düşürecek şekilde İsrail’in ve beynelmilel Siyonizmin nüfuz alanına sokulmuştur. Annesi, babası, eşinin annesi Sabataycı olan ve İsrail’de eğitilip yetiştirilmiş bir diplomatı MİT’in başına geçirmek istiyorlar. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu MİT Başkanı adayının durumunu biliyor mu? Kendisini uyarıyoruz.

14. Türkiye’yi bin yıl ayakta tutmuş olan dinî hizmetler ve kurumlar sinsi ve planlı şekilde dejenere edilmiştir. Camilerin hemen hemen hiçbir sosyal, kültürel, medenî fonksiyonu kalmamıştır. Din düşmanları ile din sömürücüleri sanki elele vermişler ve İslâmî hareketi yozlaştırmışlar, bir bedevî kültürüne dönüştürmüşlerdir. Türkiye’nin önündeki tek alternatif olan İslâmî hareketin kirlenmesi, yozlaştırılması, varoş ve taşra kültürü seviyesine indirilmesi ülkenin geleceği bakımından büyük ve vahim bir boşluk meydana getirmiştir. Müslüman kesim arasına ekilen reform, yenilik, dini tahrif tohumları millî kimliğimizin en büyük unsuru olan dini darbelemiştir. 13 Ağustos 2003