İçimizdeki Ajanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Ocak 2019
Pazar
Bugün size 80 sayfalık küçük bir kitaptan ve içindeki çok önemli bir paragraftan bahsedeceğim. Kitabın ismi
1979’da Birikim yayınları içinde basılmış. Hafızam beni yanıltmıyorsa bu kitap
Kitap bir nevi
O tarihte Sovyetler Birliği çökmemişti, Türkiye solcuları Marksist sistemi ülkemiz için bir kurtuluş olarak görüyorlardı.
kitabı Türkiye’nin sosyal, etnik, dinî, mezhebî yapısını
inceliyor, bir iç savaş çıkarsa neler olabileceğini, Marksistlerin neler yapması gerektiğini anlatıyor. Aslında bu kitabı çok iyi tetkik etmek, içindeki can alıcı cümleleri ve paragrafları tespit edip bir rapor hazırlamak gerekir.
Kitabın 51’inci sayfasında yer alan ve aşağıda okuyacağınız paragrafta aynen şöyle deniliyor:
Ancak bu kampanya söz konusu kesimlerde egemen ideoloji dikkate alınarak yürütülmelidir.
Bu yüzden Sünnî ideolojiyi derinliğine kavrayan ve faşist ideoloji ve tutum ile bunun çelişkilerini gösterebilecek
burada. Bu nitelikte kadrolar
içinde olabileceği gibi, özel bir eğitimle de oluşturulabilir.
“
Paragraftaki şu cümleyi tekrar yazıyorum:
Bu nitelikte kadrolar yöredeki demokrat ve sosyalist Sünnîler içinde olabileceği gibi, özel bir eğitimle de oluşturulabilir.
Bu sütunlarda defalarca yazdım:
Bunlar neler yaparlar?
1. Müslümanları parçalayabildikleri kadar parçalarlar. Cemaatleri, tarikatları, hizipleri, grupları, fırkaları çoğaltırlar; bunların aralarına fitne fesat, nifak şikak, kin, nefret, düşmanlık, rekabet, tepişme çekişme tohumları saçarlar. Tá ki, Müslümanlar bin parça olsunlar, vahdet-i islâmiyye tahrip edilsin ve ümmetin gücü kırılsın.
2.
Bu strateji ve siyasetin
Bu kişinin asıl adı
‘dir.
Kitaplarından birine
başlıklı bir bölüm koymuştur. Akıllı, vicdanlı, izanlı, edepli, vatansever Türkçüler ve milliyetçiler İslâmiyet’e son derece hürmetkârdır.Bir kısmı dindardır, namaz kılarlar, oruç tutarlar, bir kısmı ise, pek dindar değildir; lâkin her hal ü kârda bu tür gerçek Türkçüler ve milliyetçiler, İslâm’ı din olarak benimserler, ona dil uzattırmazlar, toz kondurtmazlar, dindar Müslümanlarla hiçbir zaman çekişmezler.
3. İçimizdeki ajanlar ve casuslar, kraldan ziyade kralcı görünerek, zâhiren kendilerini son derece sofu ve dindar göstererek cemaatleri ve hizipleri birbirine düşman edecek şeytanlıklar yaparlar. Bir cemaat içindeki ajan, bir şeye aktır derken, öbür cemaatteki karadır der. Bu şeytanların peşine düşen ahmaklar
bunlara uyarlar, İslâm ittihadını, uhuvvetini ve vifakını kendi elleriyle dinamitlerler.
4. İçimizdeki ajanlar ve casuslar,
elden gelen gayreti gösterirler. İslâmî hizmet ve faaliyetlerin, din sömürücülerine, arivistlere, ehliyetsiz ve liyakatsiz şarlatanlara, döküntülere verilmesi için çalışırlar.
Yakın tarihimizde maalesef
görülmüştür. Soruyorum, samimi ve sağduyulu bir Müslüman nasıl olur da Allah’ın Resulünün azılı ve agresif düşmanıyla işbirliği yapabilir? Böyle bir dostluk, böyle bir işbirliği, böyle bir sıkı fıkılık mantığa ve vicdana sığar mı?
Şu hususu da belirtmem gerekir: Türkiye’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana
Zaten Çarlık Rusya’sını yıkan
Birtakım radikal İslâmcılar,
gibi görünüyorlar ama
Ben bu yazıyı yazacağım, buna benzer başka yazılar da kaleme alacağım ve
Bendeniz olmayacak dualara âmin demem. Zamanımızda İslâmî kesime hâkim olan kültür ve zihniyet gecekondu, taşra, varoş, kırsal kesim kültürü ve zihniyetidir. Buna
de diyebiliriz.
Büsbütün ümitsiz olmayalım,
Sayıları az da olsa onlara küçük bir hizmette bulunmak beni memnun, bahtiyar ve mesud kılar. 17 Temmuz 2006