Çarşamba

 

Birtakım şüpheli, şaibeli, garip İslâmcılar var ki, bunlar Allah, Peygamber, Kur’ân, İslâm, Şeriat, mukaddesat düşmanı militan ve harbî ateistlerle, kızıllarla can ciğerdir, son derece dosttur, aralarından su sızmaz.

Kızıl ve ateist din düşmanı, İslâm’a ve Müslümanlara ne kadar hakaret ederse etsin, onların dostluğu bozulmaz.

Nasıl oluyor bu iş?

Kızıl Çin kuklası, maocu, azılı İslâm düşmanı bir adam var ki, etrafı İslâmcı dostlarıyla çevrilmiştir.

28 Şubat yarı-darbesinden sonra bu adam dine ve dindarlara kin kustu, ölçüsüz bir düşmanlık sergiledi. Bir İslâmcının bu herifle dost ve arkadaş olması mümkün müdür?

Birkaç defa yazdım, tekrar ediyorum:

İslâmî kesimin, İslâmî hareketin içi bir sürü ajan, casus, sömürücü, yiyici, provokatör, manipülatör ile dolmuştur.

Geçenlerde birinden bahsettiler. Körfez harbi sırasında zâmirindeki kin ve düşmanlığı kusmuş,

“Meyhaneden çıkan bir Türkü, camiden çıkan bir Araba tercih ederim”

demiş.

Bir Müslüman böyle diyebilir mi?

Zavallı, saf, cahil, temiz Müslümanlardan,

hizmet edeceğiz diye toplanan paraların

bir kısmı bu

şüpheli ve şaibeli İslâmcıların ceplerine

akıtılıyor. Tezgahlarını kurmuşlar, çarpıyorlar, hortumluyorlar, götürüyorlar.

Sorgulamak, hesap istemek, müsbet tenkitler yapmak yasaktır.

“Zırlama, sesini kes, destekle, para ver; senin vazifen budur…”

Birtakım İslâmcıların çok aykırı, çok garip, çok şüphe verici davranışlarından, konuşmalarından işkillenip şüphelenmiyor musunuz? Bu adamlar ne yapmak istiyor? Allahsız marksistlerle, din düşmanlarıyla pek tatlı, pek dostane, pek yumuşak konuşuyorlar; dindar ve samimî Müslümanlara karşı pek sertler.

Paravan şirketler, tezgâhlar, dümenler, alavereler dalavereler ve trilyonlar bunların cebine gidiyor.

Dindar halkın bir şeyden haberi yok. Kaz gibi yolunuyor, inek gibi sağılıyor birtakım bağlılar ve taraftarlar.

Hele tenkitte, sorgulamada biraz ileri gidin, sınırı aşın, ne kâfirliğiniz kalır, ne münafıklığınız.

İslâmî hareket içinde bunca olumsuzluk var, fakat tabandan gık çıkmıyor. Ümmet-i Muhammed sindirilmiş, tenkide, sorgulamaya mecali kalmamış. Birtakım yazarların, aydınların tenkit ve sorgulama vadisinde kalem oynatmaları mümkün değildir.

Viran olası hanelerde evlâd ü iyal var.

Adamı kulağından tutup kapının önüne koyuverirler.

Kimisinin de cesareti yetmiyor, yahut huzurunun bozulmasını istemiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın..

Olan İslâm dâvasına oluyor.

İslâm’a ve Ümmet’e ihlâs ve istikametle hizmet eden âmil âlimlerin, kâmil şeyhlerin, hakikî ve samimî mücahitlerin, namuslu ve şerefli aydınların, kalemleri ve vicdanlarını kiralamayan dürüst yazarların ellerinden ve eteklerinden öperim ama yamukluk ve din sömürüsü yapanlara lânet okumaktan kendimi alamıyorum.

İslâm’a ve Ümmet’e hizmet iddiasıyla ortaya çıkanların Resulullah’ın sünnetine, ahlâkına, metodlarına uymaları gerekir.

Ashab ve Tabiîn nasıl çalışmışlar, Sâlih Selefler nasıl hizmet etmişler? Bunlar bilinecek ve uygulamada onlar gibi yapılacaktır.

Nemrud, Firavun, Şeddat, Neron ahlâkı ve metodlarıyla

İslâm’a hizmet edilemez.

Bunlar hizmet olmaz, anti-hizmet olur, sonu hezimettir, felakettir.

Hâin çobanlar sürüye kurt üşüştürür.

Geçen gün iyi niyetli, fakat cahil Müslümanın biri,

“Bizim bu günkü felaket ve zilletimizin sebebi hep din düşmanlarıdır”

şeklinde konuşuyordu. Kendisini susturdum ve

başımıza gelen zilletin asıl sebebinin din sömürücüleri, bezirgân İslâmcılar olduğunu anlatmaya çalıştım.

Aklı, kültürü, irfanı, iz’anı anlamaya yetti mi bilmem. Bazı gafiller ve yoldan çıkmışlar

haram paralarla hizmet yapacaklarını sanıyorlar. Zehi gaflet! Haram para pistir, necistir, ateştir.

Şu gafillere bakın siz: Bir elleri balda, bir elleri yağda olacak. Çok para kazanacaklar, Karun gibi zengin olacaklar. Lüks evleri, lüks yazlıkları, bir sürü malları mülkleri olacak. İyi yiyecekler, iyi giyinecekler, en lüks ve şatafatlı otomobillerle gezecekler. Riyaset, ün, alkış, övgü elde edecekler. Hiç zahmet ve çile çekmeyecekler

(tek istisna: Hazım çilesi, çünkü sığır gibi yerler).

Kendileri hiç tenkide uğramayacak, sorgulanmayacak. Herkes bunlara itaat edecek, para verecek. Aile fertleri, çoluk çocuklarıyla lüks müreffeh, süper bir hayat sürecekler… Ve sonra bu adamlar İslâm’a ve Ümmet’e hizmet edecek. Yahu böyle şey olur mu?

Peygamber

(Salat ve selam olsun O’na)

insanların en üst rütbelisi olduğu halde nice çilelere, zahmetlere, eziyetlere mâruz kalmıştır. Günlerce aç kalırdı da kimseden bir dilim ekmek istemezdi. O kadar mütevâzı, alçakgönüllü bir hayat sürüyordu ki,

evindeki odaların kapıları yoktu, kapı yerine kalın çuvallar asılmıştı.

Bir, Allah’ın bize örnek ve model olarak gönderdiği o Yüce Peygamber’in yaşayışına, yemesine içmesine, giyimine, evine bakalım, bir de Müslümanları kurtarmak için ortaya çıkmış

birtakım din baronlarının lüksüne, israfına, debdebesine, şaşaalı hayatlarına, tantanalarına bakalım.

Müslümanlar bu adamların peşlerinden gitmeye devam ettikleri müddetçe sürünüp duracaklardır.

Parasız bir hizmet çığırı açacak rabbanî ve âmil bir âlim yahut kâmil bir mürşid çıksa da peşinden gitsem,

ayağının tozu olsam.

Bediüzzaman, Abdülhakim Arvasî, Erbilli Esad Efendi, Muhammed Zâhid Efendi, Adanalı Sami Efendi

ve benzerleri gerçek hizmetkârları ve hakikî mücahidleri hasretle arıyorum.

İhlaslı ve istikametli hiç adam ve hizmetkâr kalmadı demiyorum. Elbette vardır, kendilerine selam ve hürmetlerimi arzederim, lakin sayıları ve tesirleri çok azdır, kesinlikle yetmez.

Ümmet şaşırmış kalmıştır. Nasihat eden, yol gösteren pek az âlim ve rehber var.

Ötekiler, sahteler boyuna para topluyor. Ver ver ver…

Verelim de bunca para ne oluyor? Halkın bir şeyden haberi yok ama benim burnuma pek pis kokular geliyor.

Birtakım adamlar trilyonlar elde etmiştir.

Müslümanlar bir mezhepte, bir tarikatta bir meşrebte, bir hizip ve fırkada birleşemezler.

Böyle bir birleşme ümidi mantığa, sağduyuya, akla aykırıdır. Bütün, parça içine sığmaz, sığdırılamaz.

Müslümanlar, bütün çeşitlilikleriyle birlikte İslâm’da, Kur’ân’da, Şeriat’ta, ibadette, ümmet olmakta birleşebilirler.

Her sene İslâm’a hizmet maksadıyla

dindarlardan milyarla dolar toplanıyor.

Bu paraların bir kısmı ile halk namaza, cemaate, ibadete teşvik edilse olmaz mı?

Bazı din baronları kendi tantanaları için milyonlarca dolar harcıyorlar da halkı irşad etmek için niçin faydalı küçük broşürler çıkartıp, bunların milyonlarcasını bedava dağıtmıyorlar?

Her gün birkaç saat Müslümanların haline üzülüyorum.

06 Nisan 2000