Çarşamba

 

Madde madde ve çok açık seçik yazıyorum ki, anlaşılması kolay olsun, zihinde tutulsun. Hattâ bazı maddelerin ezberlenmesini âcizâne tavsiye ederim.

Birinci madde: İslâmî kesim; dinî cemaatler, tarikatlar, hizipler, fırkalar, gruplar, ajan, casus, provokatör (kışkırtıcı) doludur. Bunlar haber toplamakta, gerektiğinde yön vermekte, islâmî hareketin dejenere olması için çalışmaktadır.

İkinci madde: Ajanların bir kısmı radikal, tavizsiz, entegrist, fundamentalist Müslümanları kışkırtırken; bir kısmı da, düzenin ve Batı’nın istediği ılımlı İslâm’ı teşvik etmektedir.

Üçüncü madde: Batı dünyasının istihbarat servisleri ve bizdeki derin devletin ajanları Müslümanların iliklerine kadar sızmıştır.

Dördüncü madde: Bazı çok güvenilir, çok önemli, çok güçlü islâmî şahsiyetlerin istihbarat servisleriyle ve güçleriyle yakın ilişkileri vardır. Bazıları, tıpkı Hizbullah meselesinde olduğu gibi dışarıdan teşvik görmüş, yönlendirilmiş, güvence almıştır. Ancak, zamanı geldiği vakit defterleri dürülecektir.

Beşinci madde: İslâmî hareketin içine sızan ajanların, casusların birinci vazifesi Müslümanları bölünmüş, parçalanmış, bin gruba ve cemaate ayrılmış vaziyette tutmaktır. Mâlum: “Böl ve hükmet” prensibini tatbik ediyorlar.

Altıncı madde: Müslümanları parçalayan, Müslümanları aldatan, Müslümanları soyan, din sömürüsü yapan şahıs ve gruplar küfrün en büyük müttefikidir.

Yedinci madde: Küfür cephesinin elinde yüzlerce, hattâ binlerce hazır dosya vardır. Yine binlerce, gizli kamera ile çekilmiş filim de mevcuttur. Bursa’da bir otelci, tanıdığım birine, “Odalara gizli kamera koyarak buraya kaçamak yapmaya gelen nice islâmcının özel hayatına ait çirkinlikleri filme aldılar” şeklinde konuşmuştur.

Sekizinci madde: İslâmî kesimde, para, maddî menfaat, riyaset, şöhret için şeytanla bile işbirliği yapacak birtakım bozuk tıynetli adamlar bulunduğu da unutulmasın.

Dokuzuncu madde: İslâmî kesimdeki bazı kodamanlar derin devlet ile anlaşmalar yapmıştır. Onlar derin devleti destekleyecek, derin devlet de onları kollayacaktır.

Onuncu madde: ABD ile başını Almanya’nın çektiği AB arasında, Türkiye’deki islâmî harekat mevzuunda anlaşmazlık vardır. ABD, ülkemizde ılımlı ve kendi güdümünde bir İslâm’a rıza göstermektedir. Nitekim Suudi Arabistan rejimi ile ABD gayet dosttur. Avrupa ise, ılımlı da olsa islâmî bir sisteme pek sıcak bakmamaktadır.

Onbirinci madde: İslâmiyetle mücadele etmek için milyarlarca dolarlık yıllık harcamalar yapılmaktadır. Binlerce elemana, casusa, ajana, provokatöre, uzmana para ödenmektedir.

Onikinci madde: Toplanan bilgilerin, hazırlanan dosyaların gerçekleri aksettirdiği söylenemez. İslâmî konularda tahlil ve terkib (analiz ve sentez) bakımından son derece zayıf vaziyetteler. Yalan yanlış toplanan bilgiler değerlendirilememektedir.

Onüçüncü madde: Müslümanlar yüz büyük, bin küçük hizbe ve fırkaya mı ayrıldı, bu cemaat çokluğu bile küfür kurmayları tarafından yeterli bulunmamaktadır. Daha fazla parçalansınlar, daha fazla bölünsünler, birbirleriyle daha fazla çekişsinler… Onların istediği budur.

Ondördüncü madde: Bazı islâmî hazretler din düşmanlığı şeklinde uygulanan çağdaşlığı ve sekülerliği benimsemiş olup, bu konuda derin devletin kendilerine çizdiği yoldan yürümektedir.

Onbeşinci madde: Velhasıl islâmî kesimde çok büyük, çok geniş, çok şümullü bir casusluk savaşı cereyan etmektedir. Büyük Müslüman kütlenin bundan haberi yoktur. Basın ve televizyon bunu anlatmamaktadır.

Onaltıncı madde: İslâmî kesimde bazı aydın, nüfuzlu, güçlü kimseler ateist ve din düşmanı solcularla, çağdaşlarla pek içli dışlıdır. Farklı görüş ve düşüncelere sahip başka Müslümanlara selâm bile vermeyen bu adamların ateist, marksist din düşmanlarıyla bu kadar samimî olmalarının sebebi ve sırrı nedir?

Para Dinî Hizmetleri Kirletir

Bir balon uçursam, “Mehmed Şevket Eygi, islâmî hizmet ve faaliyetler yapmak üzere Brunei sultanlığından on trilyon liralık bir fon temin etmiş” diye. Bu haber yayılır yayılmaz telefonlarım aralıksız çalmaya başlar, fakslar sel gibi yığılır. Ya kapıma gelenler. Açmazsam kapıyı kırarlar, içeriye girer girmez boynuma sarılırlar, “Aziz ve canım kardeşim, hizmet etmek aşkıyla içim cayır cayır yanıyor, seninle birlikte canla başla hizmet etmeye geldim” derler.

Evet, islâmî hareketlerde para çok kötü, çok kirletici, çok tehlikeli bir vasıta ve âlettir. Bu yüzdendir ki, başta Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz olmak üzere Selef-i Sâlihîn, evliyaullah, sülehâ ve muhlis hizmetkârlar paradan, maddî menfaatten uzak durmuşlar, fütuhatlarını ve hizmetlerini parasız yapmışlardır. Bununyakın tarihimizdeki en güzel örneği Bediüzzaman Said Nursî hazretleridir. Çok şiddetli zulüm ve baskılara mâruz kalmış, ömrü çile ile geçmiş, lâkin İslâm’a, imana, Kur’ân’a, Şeriat’a, Muhammedî Sünnet’e, Hak ve hakikata büyük hizmetler etmiştir. Bunca hizmeti de parasız yapmıştır. Ne kimseden para istemiş, ne de istemediği halde getirilen para ve hediyeleri kabul etmiştir. Bazen zindanda, bazen mütevazi bir evde oturmuş, kût-i lâ yemût (ölmeyecek kadar azık) ile yetinmiş, külde pişmiş bir ekmek bulduğu zaman bunu büyük bir ziyafet kabul etmiştir. Öldüğünde bütün eşyası satılmış ve ancak 150 lira kadar bir para tutmuştur. Ailesinden, akrabasından, hanedanından, hemşehrilerinden uzak kalmış; haksızlıklar, zulümler, çileler, sıkıntılar üzerine yağmur gibi yağmıştır.

Üstad Bediüzzaman hazretleri, para va maddî menfaatten uzak durduğu gibi riyaset, şöhret, alkış, halkın itibarı gibi nefse hoş gelen manevî menfaatlere ve hazlara da talip olmamıştır. O Allah için çalışmış, ücretini de O’ndan beklemiştir. Böylece bütün Müslümanlara güzel bir örnek olmuş; Din-i mübin-i İslâm’a parasız ve maddî güçsüz de hizmet edilebileceğini isbat etmiştir.

Zamanımızda para işleri, maddî menfaat ihtirasları islâmî hareketi kirletmiş; sadece ihlâsla ve garazsız ivazsız yürütülmesi gereken çalışmaların içine birtakım küçük, sürüngen, dini imanı para olan, nefs-i emmarelerine put gibi tapan, samimiyetsiz, asaletsiz (ruh asaletini kasdediyorum), bulaşık, münafık haşarat girmiştir.

Ben elbette ki, bazı islâmî hizmet ve faaliyetlerin para ile yapılabileceğini biliyorum. Meselâ sermaye olmadan islâmî bir medya kurulamaz. Yine büyük paralar olmadan özel kolejler açılamaz. Böyle işler iktisadî kurallar dairesinde para ile yapılsın. Fakat din, iman, Kur’ân, Sünnet, Şeriat hizmetleri parasız yapılmalıdır. Bu mukaddes değerler para ile kirletilmemelidir.

Birtakım namussuz kişiler ve gruplar mukaddesata hizmet perdesi arkasında din sömürüsü yapamamalı, Müslümanları dolandıramamalıdır.

Kendimize çeki düzen vermeliyiz. Eski büyüklerimizin yaptığı gibi din ile parayı ve nefsanî ihtirasları kesinlikle ayırmalıyız.

Bugünkü kirlilik ve din sömürüsü devam ederse daha çok sürünürüz.

Haşaratı uzaklaştırmanın birinci çaresi, dinî hizmet ve faaliyetlerden parayı, maddî menfaati, nefsî hırsları kaldırmakla olur. 27 Ocak 2000