İftar-show Yapılmamalı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Pazartesi
Dört beş sene önce, ülkemizin çok büyük bir şehrinin müftüsü bazı zengin tâcirler (Hacı beyler) ile görüşmüş, yardımlarını ve desteklerini temin etmiş ve yabancı sermaye ile kurulmuş beş yıldızlı, şatafatlı, lüks, debdebeli bir otelde müftülük adına iftar ziyafeti vermişti. O yıllarda böyle iftar-show’lar bütün hızıyla devam ediyor; din baronları, din cemaatleri, zengin Müslümanlar, özel İslâm vakıfları ihtişamlı, israflı gösterişli iftarlar vermekte birbirleriyle yarışıyorlardı. Bazı iftarlara bin kişiden fazla adam çağrılıyor, gelenlerin bir kısmına masalarda yer bulunamıyor, yemek verilemiyor, oruç tutanların yanında oruç tutmayan ateistler de, ak koyunlarla kara koyunların birbirine karışması gibi bu ziyafetlerde arz-ı endam ediyordu. İftar-show’ların tertiplendiği beş yıldızlı otellerin mutfaklarındaki ızgaralarda domuz pirzolası ile dana bifteği birlikte kızartılıyor, yağları, suları birbirine karışıyordu. Yine bu otellerde etleri yumuşatmak için şarap kullanılıyor, pilava bile kiraz likörü (şeri) karıştırılıyordu. Yemek listelerinde “Beyaz şarap soslu levrek balığı” gibi spesiyaliteler de eksik olmuyordu.
O tarihlerde, merhum Turgut Özal’ın siyaseti sayesinde memlekette oldukça geniş bir din hürriyeti vardı. Müslüman kesimin para babaları, ağa babaları, çarıklı erkân-ı harpleri, çok bilmişleri, baronları, sultanları, mihraceleri, racaları, derebeyleri keyfe mâ yeşa yaşıyor, bildikleri gibi kendi kafalarına göre hizmet ediyor, faaliyette bulunuyorlardı. Müslüman yüksek tabaka, hali vakti yerinde olanlar, okumuşlar zümresi de sıcağı görmüş ekmek hamuru gibi genişlemiş, yayılmıştı, gel keyfim gel bir hayat sürüyorlardı.
Şaraplı, domuzlu, fısklı, fücurlu, kiraz likörlü, fuhuşlu, kumarlı, günahlı, isyanlı, tuğyanlı, tağutlu lüks otellerde verilen iftar-show’ları benden başka tenkit eden, bu konuda nehy-i münker eyleyen bir Müslüman yazar yoktu. Herkes akın akın bu lüks ve gösterişli iftarlara koşuyor, sevinç içinde iftar ediyor, yemekten sonra yapılan bol laiklikli, bol salçalı, bol toleranslı nutukları dinliyordu.
Bu memleket Müslümanlarına, “İslâm’da böyle iftar-show’lar yapılmaz. Böyle fısk u fücur evlerinde oruç bozulmaz; ızgaralarında domuz eti ile diğer etlerin birlikte piştiği, etlerin şarapla yumuşatıldığı, pastalara alkollü içki konduğu bu gibi içkili yerlere gitmek doğru değildir. Allah, Peygamber, Kur’ân, Şeriat, geçmiş sâlih seleflerin ruhaniyeti böyle iftarlardan razı olmazlar. Böyle ziyafetler, böyle toplantılar İslâm’ın ruhuna uymaz…” şeklinde nasihat eden yoktu.
28 Şubat buhranından sonra bu gibi iftar-show’larda bir tavsama oldu. Bu sene böyle kötü ziyafetler yapılacak mıdır bilemem. Yapılırsa, sorumlularını şimdiden uyarmak isterim. Allah’tan korkunuz, Peygamber’den utanınız! Kendinize geliniz.
Allah bize Kitab ve Peygamber göndermiştir. Allah bize bir Şeriat vermiştir. Kur’ân âyetleri, Peygamber hadîsleri, onlardan hükümler çıkartan müctehidlerin öğretileri ortadadır. Dinimiz israfı, aşırı tüketimi, kibri, gururu, gösterişi, fısk u fücuru yasaklamaktadır. Ülkemizde milyonlarca zelzelezede, fakir, fukara varken böyle iftarlar yapmak ne dine uyar, ne akla ve insafa.
Haydi dinsizler, câhiller, gafiller, hedonistler bilmiyorlar ve azgınlık yapıyorlar. Peki dindar geçinen bazı Müslümanlara ne oluyor?
Şu âhir zamanda kendilerini dindar sanan veya öyle gösteren birtakım adamlar var ki, eski Müslümanlar onları görmüş olsalardı, bu adamlara kesinlikle Müslüman demezlerdi.
Müslümanlığın kemali ahlâkla, faziletle, edeble olur.Mağrurlar, kibirliler, müsrifler (savurganlar), gösterişten hoşlananlar Şeytan’ın çocuklarıdır. Dini imanı para olanlar, nefs-i emmârelerine put gibi tapanlar, bir sürü yamukluk yapanlar asla ve asla kemalli Müslüman olamazlar ve sayılamazlar.
Memleketimizin, milletimizin, devletimizin durumu son derece vahimdir. Üzerimizde kara bulutlar dolaşmaktadır. Bazı hâin ve namussuz adamlar ülkemizi satmışlardır. İçimizde bir sürü ahlaksız, münâfık, rezil, kepaze bulunmaktadır. Halkın bir kısmı sıkıntı içinde çile doldururken bazı Müslümanların iftar-showlar tertiplemeleri ayıptır, günahtır, azgınlıktır. Ramazan tıkınma ve gösteriş ayı değil; ibadet, açlık, nefsini terbiye ayıdır. Ramazan’da diğer aylardan fazla yemek, tıkınmak, israfa kaçmak hiçbir akıllı ve vicdanlı Müslümana yakışmaz.
Bir de bazıları, tertipledikleri iftar-show’ların resimlerini çektirip gazetelerde teşhir ediyorlar.Lüks bir masa, üzerinde bir kuş sütü eksik, yirmi çeşit iftariye, on çeşit yemek, bir sürü tatlı, salata, içecek. Sofranın etrafında bir takım semiz semiz adamlar, suratlar güleç, üstlerinde en pahalısından lüks elbiseler var, ipek kravatları boyunlarından medeniyet yuları gibi sarkıyor… Beylerimiz iftar-show yapıyor…
Biz zayıf MüslümanlarPeygamber ve ashabı gibi yapamayız. Onlar çok mütevazı, çok basit yemekler yerlerdi. Lakin onlar gibi yapamasak bile, onlardan ibret almamız gerekir. Lüksü, israfı, şatafatı elimizden geldiği kadar azaltmamız icab eder. Ülkemizde din ve vicdan hürriyeti ayaklar altına alınmışken, başörtülü kızlar üniversitelere sokulmazken, “Kur’ândaki 230 âyetin hükmü yoktur” şeklinde beyanlarda bulunulurken, haksızlık ve adaletsizlik ayyuka çıkmışken mübarek ayda Nemrudvarî, Firavunvarî sofralar tertiplemek milletle ve mukaddesatla alay etmek olur. 07 Aralık 1999