İftira Et İzi Kalır
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Ocak 2019
Bendenize yalanlarla dolanlarla iftira ettiler,
Bir sürü yaygara koparttılar.
Ederseniz evimi size hibe edeceğim, kalemimi kıracağım ve yazı hayatından çekileceğim; ederseniz ben şerefsiz ve namussuz olurum,
Netice ne oldu?
İddialarını isbat edemediler. Yalan, iftira, düzmece…
Onların amacı nedir?
Onları mahkemeye vereceğim. Özür beyan etmezlerse onlara lâ’net edeceğim.
Köşk muhafız kumandanı
vasıtasıyla öldürtenler…
ve ulemadan nicesini idam ettirenler… Müslüman halka kızılderili muamelesi edenler… Camileri kapatanlar, yıkanlar, satanlar, kiraya verenler…
Okuyanlara katil muamelesi yapanlar… İslâma ve Ümmete savaş ilan edenler… Japonya ilerlerken Türkiye’yi geri bırakanlar…
Tarihî İslâm kabristanlarını düzlerken,
Ezan-ı Muhammedî düşmanları… Faşistler… Vesayetçiler… Egemen azınlıklar… Zalimler… Musibetler… Baş belâları.
İngiltere’de, ABD’de, Fransa’da, Almanya’da, diğer medenî ülkelerde yayınlanan ciddî gazetelerde,
Bizde bu yok. Kocasının veya dostunun dövdüğü kadın hakkında hadsiz hesapsız yayın yapıldı ama hayatî konularda makale yok.
Bu, Türkiye için çok büyük bir eksikliktir. Bilgisizlik karanlıklarında el yordamı ile yürüyoruz. Millî eğitim, tarım, hayvancılık, otomotiv sanayii, üçüncü dünya savaşı, dinin ve tasavvufun içinin boşaltılması, ahlâkî çöküntü, resmî ideoloji, yargının durumu, sistem sağlıklı mı hasta mı?
Keşke, sadece siyah beyaz (Başlığı bile siyah)
böyle yazılar yayınlasa,
AllahüTeala adaleti ile bazı günahkâr Müslümanları Cehennemde cezalandıracaktır. Bunlar cezalarını çektikten sonra, mü’min oldukları için Allah’ın fazl u keremi ile Cennete konulacaktır. En son mü’min çıktıktan sonra Cehennemin kapıları ebediyen kapanacaktır. İslâm’ın ilk asırlarında yaşamış olan evliyanın büyüklerinden bir zat, Cehennemden çıkartılacak en son mü’minden bahsedilince çok ağlamış, ah keşke ben o olabilsem demiştir. Müslüman böyle olmalıdır.
Dilimizi küfür sözlerinden korumalıyız. Kutsal şeyleri, değerleri hafife ve alaya almak küfre götürür.
Ne gibi hazırlıklar yapılıyor? Neyin hazırlığı? Tabiî ki, İman İslâm Kur’ân Sünnet Şeriat Ümmet hizmetleri için yapılması gereken hazırlıklardan bahs ediyorum.
bir Ramazan geçtikten sonra belki bir hafta tatil yapar dinleniriz, sonra hemen
Cemaatlerin, tarikatların, İslâmî sivil toplum kuruluşlarının milyarları var
Birileri için Ramazan
(yiyip içme, tıkınma… kursak doldurma) ayıdır.
Diyanet’in yayınladığı iki ciltlik ilmihalde tüzel kişilere (derneklere, vakıflara, cemaatlere, Kur’ân kurslarına) zekât verilmesi caiz görülüyor. Bu yeni ictihad, Ehl-i Sünnet uleması ve fukahası tarafından incelenmelidir. Kur’âna, Sünnete, Şeriata ve fıkha göre, zekât, sadece onu hak eden gerçek şahıslara verilir. Zekât parası ile cami bile yapılmaz. Son derece fakir olup da zekât alamayanların vebali, öncelikle Diyanet’in üzerinedir. Bendenize dostlarım bazen cüz’î miktarda zekât parası emaneten veriliyor, onları Küçük Ayasofya Kadırga, Fatih Draman semtlerindeki fakirlere dağıttırıyorum. Hallerini görseniz çok ağlar, çok üzülürsünüz. Zekât Kur’âna Sünnete Şeriata fıkha uygun şekilde dağıtılmalıdır. Öncelikle Müslüman fakirlere, miskinlere, kötü durumdaki mültecilere… Mevrid-i nasta içtihada mesağ yoktur. Zekât almaya hakkı olmayanlara zekât verilmez, sadaka verilir, yardım edilir.
Mülkün asıl sahibi Allah’tır. Dilediğine verir, dilediğinden alır. Dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil. Mülk emanettir. Emanete hıyanet edenin elinden alınır.
Kanadada bir İmam Müslümanların Noeli kutlamalarının günah olduğunu söylemiş. Bizim dinden uzaklaşmışlar ve İslâm karşıtları ver yansın ediyorlar. İmam çok doğru söylemiş. Bazı cahiller Noel ile yılbaşını birbirine karıştırıyor, ikisi de aynı şeydir diyor. Noel 26 Aralıkta kutlanan dinî bir törendir, yılbaşı ise 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan gecedir. Yılbaşı çılgınlıkları ve azgınlıkları Hıristiyan dinine göre de günahtır. Müslümanlar her ikisinden de uzak durmalıdır.
Kocaman bir lisede bine yakın öğrenci içinde, herkes mühendis hukukçu bilgisayarcı doktor olmak istiyormuş, sadece bir tek genç edebiyatçı olmak diliyormuş. Onun için ayrı bir imtihan yapılacakmış. Türkiye’ye edebiyatçı, Türkolog, tarihçi, arkeolog, sanat kültürü uzmanı da lazımdır. Tek başına teknokratlar ülkeyi iyi idare edemez.
Türkiye’nin dünya ülkeleri içinde mutlaka birinci olması gereken bir uzmanlık dalı vardır. O da Türk dili araştırmaları, Türkolojidir. Bu konuda birinci miyiz, hiç sanmıyorum. Ne utanç verici bir gerilik.
Fransa’da, Gustave Le Bon’un 1995’te yazdığı Yığınların Psikolojisi adlı kitabın yeni bir baskısı yapılmış. Bu eseri tercüme ettirip 1969’da yayınlamıştım. Aradan yüz yıl geçmiş ama hâlâ okunuyor. Klasik bir eser. Müslüman kesimin en az böyle bin kadar derin düşünce, kültür konularında kitabı olması lazım. Sadece kitaplarla iş bitmez. Lise mezunlarımız bu kitapları okuyabilecek sosyal kültüre, lisana sahip olmalıdır.
01.01.2019