PerşembeBu memlekette idealist ve ihlâslı kimseler de vardır elbette. Sayılarının çok az olduğunu biliyorum. Her kesimden ihlâslı adam olabilir mi? Olur, ihlâsın mânası katışıksız, hâlis olmaktır; negatif de olsa olur.

Ülkemizde bir sürü kesim var. Atatürkçü, çağdaş, laik kesim. Milliyetçi, Türkçü kesim, İslâmcı dindar kesim, şu kesim bu kesim… Bu kesimlerde birtakım çok ihtiraslı, çok ateşli, çok azimli kimseler var. Kimisi genç, kimisi orta yaşlı, kimisi ihtiyar. Bunlar zâhirde Kemalist, İslâmcı, Türkçü, şucu veya bucu gibi görünüyorlar ama asıl gayeleri şunlardır:

1. Zengin, çok zengin, en zengin olmak. Bol para kazanmak, lüks bir hayat sürmek.

2. Makam, mevkii, ün, şan, şeref, riyaset elde etmek.

Bunların birinci istekleri olan zenginlik, büyük servet için ya aileden kalma bir varlık olması gerekir yahut da büyük ticaret, sanayi, finans işleri yaparak kazanmak icab eder. Bunlar ise herkesin kârı değildir.

Muhakkak ki, laik, İslâmcı, milliyetçi, şucu veya bucu kesimlerde tertemiz, dosdoğru, pisliğe bulaşmamış, hesabı kitabı açık ve şeffaf idealist kimseler vardır. Onlara hiçbir şey demiyorum. Benim kasdettiklerim pis, bulaşık, şâibeli, yürütücü, götürücü, tokatlayıcı, hortumlayıcı mel’un adamlardır. Bu adamlar ahlâk ve karakter bakımından düşük kimselerdir. “Gayeye erişmek yolunda her vasıta mübahtır” prensibi onların hayat anayasalarının birinci maddesidir.

Bu gibi adamlar normal ve helâl ticaret ve sanayi işleri yapamadıkları için devletin, âmmenin, milletin ve ülkenin parasına, zenginliklerine, imkânlarına göz dikerler ve bunları ahlâk, hukuk, vicdan dışı metodlarla gasba çalışırlar.

Bundan onbeş yirmi yıl önce bütün dünyayı ayağa kaldıran uluslararası bir uçak satma ve satın alma skandalı olmuştu. Her ülke rüşvet alanların listesini yayınladı, sadece Türkiye bu konuda sessiz kaldı. Acaba o skandalın Türk aktörleri kimlerdi? Hangi makam ve mevkilerde bulunuyorlardı? Kaç milyon dolar rüşvet almışlardı?

Bugün Türkiye’de çok Müslüman vardır ama İslâm ahlâkının prensipleri işlememektedir. Nice dindar var ki, ahlâkları hedonist ve materyalist ahlâktır.

Milliyetçi ve Türkçülerin içinde de çok bozuk, felaket adamlar bulunuyor.

Hangi ahlâk sistemi işlerden yüzde on komisyon alınmasına izin ve cevaz verir. Böyle bir şeyi, Allah’ı inkâr eden komünistler bile uygun görmez. Ama bizde yüzde on komisyon alan ve çeşitli kesimlere mensup bulunan çeteler vardır.

Bir Müslümanı kötülük yapmaktan alıkoyan, frenleyen en birinci duygu Allah korkusu, âhiret hesabı endişesidir. Allah her şeyi görüyor, biliyor. Allah her insana müekkel melekler tâyin etmiştir, onlar iyilikleri ve kötülükleri yazıyor. Büyük Hesap Günü’nde, Mahkeme-i Rûz-i Ceza’da insan sorgulanacaktır. İyiler Cennet’e, kötüler Cehennem’e girecektir. Bunlara inanan bir Müslüman nasıl haram yer, nasıl yüzde on komisyon alır, nasıl yamukluk yapar, nasıl pis ve kara para sahibi olur. Namuslu, şerefli, faziletli, temiz insan olmak o kadar kolay bir iş değildir.

İslâmcı, dindar geçinen şu gençlere bakınız: Hayata atılınca lüks bir ev alacak, o evi lüks mobilyalarla döşeyecek, lüks ve pahalı bir otomobili olacak, güzel bir kadınla evlenecek, güzel çocukları olacak, o çocukları pahalı özel okullara gönderecek, güzel ve lüks bir yazlığı olacak, güzel ve pahalı elbiseler ve ayakkabılar giyecek, pahalı ve lüks yemekler yiyecek… Amacı bunlar olan bir gencin kısa zamanda bozulacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Namuslu adam o kimsedir ki, açlık çeker, yine çalmaz, haram yemez. Bu devirde fazilet çok lüks, çok pahalı, çok gösterişli otomobile binmek değil, tam aksine, maddî imkânı müsait olmasına rağmen mütevazı bir araba ile gezmektir. Lüks otomobil kimseye bir zerre şeref kazandırmaz. Yüz elli milyar liralık limuzine binen adam eğer haydutsa, pezevenkse, mafya babası ise otomobil ona yükseklik mi verecek? Lüks bir araba Müslüman bir zenginin derecesini alçaltır. Lükste, israfta, gösterişte, gururda, kibirde fazilet yoktur.

Osmanlıca basılmış eski bir kitap vardı. Şimdi yanımda değil, ismi “Felaketlerimizin Esbâbı (Sebepleri): Haramyiyicilik” idi, yazarı da Tüccarzâde Hilmi beydi. Zaman değişti ama felaketlerimizin ana sebebi değişmedi, haram yiyicilik…

50’li yıllarda Millî Mücadele günlerini yaşamış bir hoca Demokrat Parti listesinden Samsun Milletvekili olarak Meclis’e girmişti, bu zat Samsun’da çıkan Büyük Cihad adlı gazetede yazdığı bir makale yüzünden resmî ideoloji taraftarlarının büyük hücum ve hakaretlerine mâruz kalmış, partiden ihraç edilmişti. Yazısının konusu, Millî Mücadele’nin milletimiz tarafından yapılmış olduğu, dolayısıyla kimseye minnet ve diyet borcu bulunmadığı idi.

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti röportaj yapmak ve ziyaret kasdıyla bu zatın Hacıbayram’daki evine gitmişti. Ahşap ve topraktan yapılmış eski bir Ankara evi. Hava soğuk, soba yanıyor, sobanın üzerinde bir tencerede yemek kaynıyor. Bir kaç sandalye, bir sedir, basit ve mütevazı ev eşyaları. İşte Müslüman bir mebusun ikâmetgâhı.

Haram yiyiciliğin ana sebebi lüks, gösterişli, tantanalı, debdebeli, israflı, aşırı tüketimli hayattır. Bunlar İslâm dininin ahlâk sistemine, öğretilerine tamamen zıttır. Haydi böyle şeyleri materyalistler, ateistler, hedonistler yapıyor, bari Müslümanlar yapmasın. Lakin onların bir kısmı da bu şeytanî ve cehennemî gidişata ayak uydurmuştur. Siyasete, iktisada, sosyal ve kültürel hayatımıza ahlâkın ve fazilet ilkelerinin hâkim olması gerekir. Bu hususta da Müslüman öncülük, önderlik etmelidir. Müslüman büyükler saray gibi lüks ve ihtişamlı meskenlerde, yazlıklarda oturmamalıdır. Müslüman temsilciler ve büyükler yüz elli, iki yüz bin dolarlık lüks limuzinlerle gezmemelidir. Müslüman başkanlar ve seçkinler giyim kuşam, yeme, içme, barınma konularında orta yol üzerinde olmalıdır. Ben kimseden Ashab-ı Suffe gibi olmasını istemiyorum. Lakin her işin bir orta yolu vardır, bunun dışına çıkmamak gerekir.

İslâmcı, Türkçü, milliyetçi, çağdaş, şucu bucu büyükler ve temsilciler gençliğe kötü örnek oluyor. Gençlik onlara imreniyor, biz de büyüyünce öyle olacağız diyor ve bunun neticesinde bir sürü kötülük yapılıyor. Ne mutlu evrensel ve ilahî ahlâk ilkelerini hayatlarına uygulayan faziletli, namuslu, temiz, şerefli, dürüst insanlara. 25 Mayıs 2001 Cuma

26 Mayıs 2001 Cumartesi, 27 Mayıs 2001 Pazar, 28 Mayıs 2001