İman İslam Kur’an Sünnet Şeriat Ümmet hizmetleri; sırf Allah’ın rızasını kazanmak için ihlâsla ve samimiyetle yapılmalıdır.

İhlâssız ibadetlerin, hayırların, ilmî hizmetlerin, cihadın kabul edilmeyeceğine, böylelerinin yüz üstü sürüklenerek Cehenneme atılacağına dair Sahih-i Müslim’de hadis vardır.

Genel kural: Bu hizmetler için para, ücret, maaş alınmaz. Taqva ve azimet budur.

Bazı hizmetlerin aksamaması için sonraki ulema (mütehhirîn); imamlara, müezzinlere, vaizlere, müftülere, Kur’an ve din öğretmenlerine; geçimlerini temin için ücret ve maaş verilmesine fetva ve ruhsat vermişlerdir.

Bu fetva ve ruhsat, geçimle sınırlıdır. Bu hizmetleri alet ve vasıta kılarak zenginleşmenin fetvası yoktur.

İslam dininde, para karşılığında namaz kıldırma memurluğu yoktur.

İmanın İslamın Kur’anın Sünnetin şahsî prestij ikbal ün alkış nüfuz temini için alet edilmesi, vasıta kılınması çok çirkin bir şeydir, münafıklıktır.

Camiler, sırf Allah rızası için yaptırılmalıdır.

Allah rızası için, kendisine sadaka-i cariye olsun diye cami yaptırıyor. Ne güzel…

Ehl-i Sünnetin kesin kuralı: Maddî menfaat için din ilimleri öğrenilmez.

Ulema ikiye ayrılır: (1) İhlâslı râsih ulema… (2) Ulema-i su (kötü âlimler)… Bu ikinciler, din ilimlerini dünya menfaatine, makama mevkie alet ederler ve mezmumdurlar.

Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî, İmam Gazalî, İmam Rabbanî, Halid-i Bağdadî, Şeyh Şamil ve benzerleri; din ilimlerinden ve din hizmetlerinden para kazanmamışlar, dünyalık elde etmemişler, zengin olmamışlardır.

Fıkhın babası İmam-ı Âzam Ebu Hanife hazretleri kumaş ticareti yapardı ama ilmini ticarete alet etmezdi.

İslama Kur’ana, hizmet edebilmek için mutlaka muhlis (ihlâslı) olmak gerekir. Bu dine gönülden bağlı olmayıp, işkembeden bağlı olanlar hizmet etmezler, hedm ederler (yıkarlar).

Şeriatta da, Tarikatta da ihlâs, olmazsa olmaz temel şarttır.

Hadîs-i kudsî: “İhlas Benim sırlarımdan bir sırdır. Sevdiğim kulumun kalbine koyarım.”

Ben ihlâslıyım, ben çok ihlâslıyım deyip duranların ihlâsından şüphe etmek gerekir.

Bütün Müslüman gençlere ihlâs dersleri verilmelidir. İhyâu Ulumi’d-Din kitabının ihlâs bölümü ders kitabı olarak okutulabilir.

İhlâsa aykırı niyetleri ve amelleri olanlarda münafıklık alametleri vardır.

İslamî hizmetler ve vazifeler sadece ve sadece ihlâslı ve ehliyetli kimselere verilmelidir. Aksi takdirde din dünyaya, ticarete, geçime, zenginleşmeye, benliğe, ikbale alet edilir ve Ümmet çöker.

Bütün büyüklerimiz ihlâsla yaptıkları hizmetlerin ücret ve mükâfatını, yaratıklardan değil, Yaratan’dan beklemişler ve istemişlerdir.

Bu ücret ve mükâfatın dünyada değil, ahirette verilmesini istemişlerdir.

İslamî hizmet ve faaliyetler ihlâssızların eline geçerse büyük yıkım ve felaket olur.

Bir âlim, hangi din kitabını yazsam da dünyalık elde edip zenginleşsem diye düşünüyorsa, ondan hayır gelmez.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün hizmetleri; Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Fırka-i Nâciyeye, Ehl-i Sünnet ve cemaate uygun şekilde ihlâsla yapmalıdır.

İslam’da din dünya ayırımı yoktur ama mukaddes din, süflî politikanın ve ikbal hırsının üzerinde tutulmalıdır.

Din hizmetleri için toplanan paralar, planlı ve programlı şekilde, bir kuruşu bile israf edilmemek şartıyla ehliyetli, liyakatli, ihlâslı, âlim, ârif vazifeliler tarafından harcanmalıdır.

Kur’an-ı Kerimde sarahaten sayılmış olan sekiz sınıftan başkasına verilmesi caiz olmayan zekât paralarını ve mallarını gasb eden zekât uğruları dine hizmet edemez.

Zekât almaya hakkı olan mücahid fi sebilillahe’am manada değildir. Hiçbir hoca, yazar, aktivist, ziyalı ben cihad ediyorum diye zekât parası toplayamaz.

Namazı yitiren, zekatı ya hiç vermeyen, yahut doğru dürüst vermeyen Müslüman bir toplum iflah olmaz.

Zekât parası ile cami bile yaptırılmaz.

İslam dinine göre dünya hayatı bir imtihandır. İhlâssızlar bu imtihanda başarılı olamaz.

Tüzel kişiler (Cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler vs) zekât parası toplayıp, bunları bütçelerine koyamazlar.

Zekât Allahın kesin bir emridir, Allah Kur’anda ne emr etmişse, Peygamber (Salât ve selam olsun ona) ve Selef-i Sâlihîn bu konuda ne yapmışsa, öyle yapılmalıdır. Bu sınırların dışına çıkılamaz.

Mevrid-i nasta ictihad yapılamaz. Zekât konusundaki Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı bütün ictihadlar ve fetvalar batıldır, kabul edilmemelidir. 20.01.2019