İhlassız Hizmet Olmaz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
İhlassız namaz, oruç, hac, cihad olmayacağı gibi ihlassız İslâmî hizmet de olmaz.
Paraya, ranta, dünyaya yönelik hizmetler zahirde hizmet gibi görünseler de gerçekte hizmet değildir.
Kur’âna, Sünnete, Şeriata, zaruriyat-i diniyeye, İslâm ahlâkına aykırı metodlarla yapılan hizmetler şâibeli hizmetlerdir.
Ümmet birliğini parçalayarak hizmet olmaz.
Müslümanları bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ikiye ayıranlar hizmet değil, hezimet üretir.
Müslümanların zekât paralarıyla hizmet olmaz. Çünkü Kur’ân, Sünnet, Şeriat zekât parasıyla cami yapımına bile izin ve ruhsat vermemektedir.
Müslüman öğrencilerinin beş vakit namazları hep birlikte cemaatle kılmadıkları okullar İslâmî hizmet okulları değildir.
Kur’âna, Sünnete, Sevad-ı Âzama aykırı bozuk inançlarla hizmet edilmez.
Üstad Bediüzzaman hazretleri “Eûzü billahi mine’ş-şeytan ve’s-siyase” buyurmuşlardır. Muhlis hizmet ehli, süflî siyaset çekişmelerine girmez.
Kur’ânın bütün mü’minler kardeştir hükmünü hayata, İslâmî faaliyetlere ve hizmetlere uygulamayan hizmetkârlar yaman bir çelişki içindedir.
Yalanla, iftira ile, gılzet ile, aşırılıkla hizmet bir arada yürümez.
Papazlarla bir araya gelip de Müslümanlarla bir araya gelmeyenler…
Benim şeyhim çok yüksektir, öteki şeyhleri geç diyenler.
Ruhbanlarını erbab edinip putlaştıranlar.
Halktan topladıkları muazzam paraların bir kısmını kendi fuzulî propagandaları ve medihleri için sarf edenler.
Sivil darbe teşebbüslerine girişenler.
Müslümanların tamamını ilgilendiren işlerde, mu’temen ve ehliyetli kimselerle istişare etmeyenler.
Mardin’de Kasımiye medresesinde papazlarla bir araya gelip aynı anda çanlar çaldırıp ezanlar okutanlar.
Kendilerini mâsum görenler, bütün suç ve kabahati öteki Müslümanların üzerine atanlar.
İhtilaflı meseleleri kardeşçe müzakere etmeyip savaş tamtamları çalanlar.
Aynalara bakalım, aynalara bakalım…
Milletin, ülkenin, devletin başına belâ olan zihniyet şudur:
Devleti, halkı, vatanı ancak biz kurtarabilir ve yüceltebiliriz. Bu bizim hakkımızdır. Bize karşı olanlar gericidir, haindir, yobazdır. Halkın çoğunluğu istemese de kurtarıcılık ve yücelticilik sadece bize aittir. Bize karşı çıkanları ezmek, sindirmek, susturmak, gerektiğinde idam etmek, zindana atmak, sürmek, süründürmek hakkına sahibiz. Bizim kurtuluş reçetemiz, ideolojimiz insan haklarının, hukukun, millî kimlik ve kültürün üzerindedir ve tartışılamaz. Tartışanı, itiraz edeni doğduğuna pişman ederiz.
İşte bu terörist ve faşist zihniyet Müslüman çoğunluğa yüz yıla yakın bir zamandan beri kan kusturmaktadır.
Onların bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti yüceltemedikleri şuradan bellidir ki, 1945’te yenilip kayıtsız şartsız ABD’ye teslim olan Japonya çok kısa zamanda dünyanın üçüncü süper devleti haline geldiği halde, Japonya’dan daha fazla imkanlara ve kaynaklara sahip olan Türkiye, henüz kendi yüzde yüz millî otomobilini bile yapamayacak derecede geri kalmış, geri bırakılmıştır.
Faşist ve terörist zihniyetli sahte kurtarıcıların kurtuluş reçeteleri Türkiye’yi ilerletmemiş, yerinde saydırmış, hattâ bazı konularda geri bırakmıştır..
Egemen azınlıklar terörist vesayet rejimi ile Türkiye’yi niçin Ortadoğu’nun Japonya’sı yapamadılar?
Niçin şimdiye kadar bir tek Türkiyeli ilim adamı Nobel veya ona benzer uluslararası ödül kazanamadı?
Türkiye niçin uçak üretemiyor?
Japonlar dünyanın bir numaralı otomobil üreticisi… Türkiye’nin niçin Çek Cumhuriyeti’nin veya İsveç Krallığı’nın otomobilleri gibi yerli otomobili yok?
Bırakın Japonya’yı, Güney Kore kadar bile olamadık. Hani bizim cep telefonlarımız, elektronik ve optik aletlerimiz?
Şapka inkılâbına muhalefet edenleri apar topar astılar da, Türkiye çok mu ileriye gitti?
Hitler de diktatördü ama o hiç olmazsa, Alman sanayiini dünyanın en büyük, ileri ve mükemmel sanayii haline getirmişti.
Japonlar Latin alfabesine geçip, kendi millî alfabelerini yasaklamadıkları için geri mi kaldılar?
Niçin bizim Harvard, Oxford, Sorbonne gibi üniversitelerimiz yok? Niçin bizim Eton Koleji gibi okullarımız yok? Niçin 1928’den önce yazılmış evrakı, yayınlanmış kitapları, hattâ dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamayacak kadar cahil kaldık?
İlerleme buysa, alın da başınıza çalın! Harvard Üniversitesi’nin
varmış, ya bizimkilerin?
Başına şapka geçirilince bir adam daha akıllı ve medenî mi oluyormuş? Şapka şapka diye yırtındılar, tepindiler,
de, şimdi niçin şapka giymiyorlar?
Bela zihniyet… Musibet zihniyet… Terörist zihniyet…
Kurtarma hakkı bana aittir, bana karşı çıkan haindir, onu yok ederim zihniyeti…
Vesayet sistemi zihniyeti… Resmî ideoloji terörizmi… Çağ dışı, akıl ve vicdan dışı, mantık dışı, adalet ve insaf dışı mitolojiler… Seni ben kurtardım, sakın itiraz etme, beynini parçalarım zihniyeti… Zihniyet değil, bela… 06.12.2013