İki Büyük Put
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Perşembeİnsanlar binlerce yıldan beri putlara tapmışlardır. Bunlardan iki büyük put en fazla zarar vermiştir. Biri nefs, ötekisi paradır.
İslâm dini, müntesiplerini (bağlılarını) bu iki puta karşı uyarır, onlardan korunmaları için yollar, çareler gösterir.
Bir insan zâhiren Müslüman görünebilir, abdest alıp namaz kılabilir, sofuluğun zâhirî şartlarını sergileyebilir ama o adam nefs-i emmâre ve para putlarına tapıyorsa, onun Müslümanlığı dıştadır; gerçekte o bir gizli putperest, müşriktir.
Para bir vasıtadır, bir gaye değildir. Allah’a, dine, Kur’ân’a, nebevî sünnete, evrensel hikmete sırt çeviren dinsiz zihniyetin eğitimi genç nesillere nefs ve para tuzaklarından kurtulmayı öğretmez.
Para ve nefs putlarının kulu ve kölesi olanlar öteki insanların kurdudur. Onların ana-babalarına, çocuklarına, yakınlarına hayrı dokunmaz. Sakın bana “Sen böyle konuşuyorsun ama filan para-perest çocuklarını en pahalı okullarda okutuyor, onlar için milyonla dolar harcıyor” denilmesin. O herifte kuş kadar akıl, zerre kadar vicdan olsaydı çocuklarını kara, kirli, haram para ile yetiştirmeye kalkmazdı. Böyle paraların hayrı değil, şerri dokunur. Kara, kirli, haram parayla okuyan, yetişen yavşaklar da ileride şerir ve şaki kimseler olacaklardır. Haram parayla kimse âbâd olmaz, tam aksine berbat olur.
Haram para putperestleri büyük servetlerini nasıl, hangi yollarla kazanırlar?
Bir kısmı fuhuş ticareti yapar, karı satar. Bunlardan birine yakın zamanlara kadar vergi rekortmeni olarak resmî törenlerle ödül veriliyordu. O ödüllerden birinde eski Cumhurbaşkanlarından biri de bulunmuştu.
Bazısı eroin, kokain gibi uyuşturucu zehir ticaretiyle zengin olur.
Bazısı silah kaçakçılığı yapar, PKK’yı destekleyerek veya âlet ederek milyarlarca dolar vurmuştur.
Bazısı devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlayarak devşirir.
Bazısı Atatürkçülük, laiklik, çağdaşlık diye feryad ede ede yığar. Lakin kara, kirli, haram paranın en berbadı din, iman, mukaddesat, İslâm dâvası âlet edilerek toplanan paradır. Böyle paraların sahipleri insanların en rezil, en alçak, en iğrenç, en namussuz, en şerefsizleridir. Bu ülkede böyle kimseler var mıdır? Maalesef kulağımıza birtakım çok üzücü, çok düşündürücü rivayetler gelmektedir. İleride tarih bu adamları yazacaktır.
Başta Resûl-i Kibriya, Fahr-i Kâinat, Seyyid-i Beni Âdem olan Hazret-i Muhammed olmak üzere bütün Peygamberler, veliler, bilgeler insanları nefse ve paraya karşı uyarmışlardır.
Bu iki korkunç puta tapanların dininden şüphe edilir. Şayet mü’min iseler gerçekten kalitesiz, zayıf mü’minlerdir.
Laik (yahut öyle olduğu iddia edilen) düzenin eğitim sistemi Müslümanların çocuklarına İslâmî ahlak ve karakter terbiyesi veremez. Böyle bir terbiye vermek için dindarların kendi mektepleri, medreseleri, dârülfünunları yoktur. İnsanları olgunlaştıran tasavvuf ocakları, tekkeler, zaviyeler, dergahlar da kapalıdır, yasaktır. Mânevî değerlere cephe almış büyük medya islah etmek için değil, ifsad etmek için gece gündüz çalışmaktadır. Peki, milyonlarca mü’min ve müslim vatandaş evlatlarını imanlı, ahlaklı, karakterli, faziletli, edebli yetiştirmek için ne yapacaktır?
İslâmî kesimde öyle cemaatler, tarikatlar, hizipler, fırkalar, gruplar, topluluklar türemiştir ki, para konusunda Kur’ân’a, Sünnete, hikmete zıt bir tutum içindedirler. Bunların iki ana gayesi vardır: Mümkün olduğu kadar fazla bağlıya sahip olmak ve onlardan mümkün olduğu kadar fazla para toplamak.
Otuz seneden beri milyonlarca Müslüman fırkalara, hiziplere, gruplara sokulmuş; robotlar, zombiler, beyinleri yıkanmış şartlı refleksli mahluklar haline getirilmiş; yekûnu milyarlarca dolara varan paralar toplanmıştır ama Ümmet-i Muhammed bir türlü selâmete, huzura, rahata, hürriyete, ümid edilen ortama kavuşamamıştır. Çünkü uygulanan metod Kitabullah’a Resûlullah’ın sünnetine, evrensel hikmete uygun değildi.
İlahî hikmetle aydınlatan İslâm dininde riyasete tâlip olmak, tâlip değil matlup (istenen) olsa bile ehil ve layık değilse riyaseti kabul etmek haramdır. Ehil ve layık olmadığı makamları, mevkileri, işleri istemek, onları eline geçirmek de haramdır. Dinimiz bunu yasak kılmıştır.
İslâm dini; yalanı, vaad edip de sözünü yerine getirmemeyi, borcunu ödememeyi, ticarete hile karıştırmayı, ribayı yasaklamıştır. Bu büyük günahları (Kebâir) irtikab edenler iyi Müslüman değildir ve bu gibi kişilerden İslâm dinine ve Muhammed ümmetine hizmet ve hayır dokunmaz. Aksine hezimete sebebiyet verirler.
Zamanımızda her ne pahasına olursa olsun zenginleşmek; lüks, refah, sefahat, konfor içinde yaşamak; aşırı tüketim yapmak; israf etmek; kuduz ve çılgın bir hayat sürmek hususunda genel bir temâyül görülmektedir. Nefs-i emmâreler put olmuş, onu tatmin edecek para da ikinci bir put haline getirilmiştir. Helal haram kavramlarının pabuçları dama atılmış; milyonlarca insan her yoldan para kazanmak ve bunları yemek için seferber olmuştur.
Bu gidiş bir ülkeyi batırmak için yeterlidir. Ahlaksız, faziletsiz bir toplum hayatı düşünülemez. Batı dünyasında çok kötülükler vardır ama onları frenleyen, dengeleyen, engelleyen bir ahlak, bir hukuk sistemi de mevcuttur. Modern kapitalizm püriten (zâhid) protestan ahlakı ile başarıya ulaşmıştır.
Medenî ülkelerde yolsuzluk yapanlar, devlet veya hükümet başkanı olsalar bile mutlaka adalet önünde hesap vermektedir. Hattâ böyle kişilerin tutuklandığı, hapse atıldığı bile görülmektedir. Güçlü ABD Başkanı Nixon, kanunsuz olarak muhalefet partisinin telefonlarını dinlettiği için koltuğunu bırakmak zorunda bırakılmıştır.
Amerika başkanlarından Carter, başkan seçilince büyük yerfıstığı çiftliklerini noter idaresine vermişti.
Velhasıl laik olsun, teokratik olsun hiçbir rejim ahlaksızlığa, hırsızlığa, soyguna, haram yiyiciliğe, kara paraya hoşgörü ile bakamaz. Bakarsa yıkılır, yerin dibine geçer, tarihe gömülür.
Toplumlar kendilerini, kendi cüz’î ve beşerî iradeleriyle horizontal-yatay yollardan islah etmezlerse; devreye vertical-dikey mutlak irade girer ve zemin onların ayakları altından göçertilir, âsüman tepelerine çökertilir. 05 Ocak 2001