Perşembe

 

İnternette İran Yahudileriyle ilgili çok önemli ve çok meraklı bir bilgiye rastladım. Kısa bir metin ama bizler için çok manalar ifade ediyor. Metni Fransızcadan tercüme ediyorum:

“İsrail’de akademisyen olan profesör

Ammoun NANTSAR

ın, Yahudilerin tarihiyle ilgili ve içinde çeşitli araştırıcıların yazıları bulunan Los Angeles’te yayınlanmış bir kitapta, bir makalesi bulunuyor.

Yahudiler İran’da yaşadıkları zaman kendi Yahudi kimliklerini gizlemek zorundaymışlar, çünkü üzerlerinde baskılar varmış,

(dışlanıyorlarmış).

Bu Yahudiler, kimsenin gerçek kökenlerinden şüphelenmemesi için toplum içinde Müslüman olduklarını, Müslüman isimleri taşıdıklarını, camilere gittiklerini ve Kur’ân öğrendiklerini beyan ediyorlar.

Fakat evlerinde Yahudi isimleri varmış ve kendi inançları olan Museviliği gizlice yaşıyorlarmış. Bu tür beyanlar, Kuzey Afrika, Irak, Suriye, Basra Körfezi ve bilhassa Pakistan gibi İslâm ülkelerinde yaşamakta olan nice başka Yahudi tarafından

radio Ici

yayınlarında da tekrarlanmıştır. Hattâ

M. Abbasî

, İsrail’in Fransa’daki büyükelçisi

Elie Barnavi

ile mülakat yaparken şu soruyu yöneltmiştir:

– Bu kişilerin kimliklerini ve inançlarını gizlemek zorunda kalmaları durumu daha ne zamana kadar sürecektir?”

http//perso.wanadoo.fr./aria7000/juifs.htm

İnternetteki, Yahudiler ile ilgili milyonlarca veri içinde kim bilir bizim için ne kadar ibretli, göz açıcı, ders verici olanları vardır. Sabırlı ve azimli araştırıcıların bunları taramaları, içlerinden en önemli birkaç binini derleyip, tasnif edip kitap haline getirmeleri gerekir.

Ben bir Müslüman olarak

sahte bir Yahudi kimliğiyle İsrail’e gitsem

, oraya yerleşsem, Musevîliğin gereklerine inanmadan, yalancıktan yerine getirsem, cumartesi günleri sinagoga gitsem,

böyle bir şey ahlâkî olur mu?

Bu, büyük bir sahtekârlık ve faziletsizliktir. Zaten bir Müslüman veya başka bir goi böyle yaptığı taktirde, cin gibi zeki ve kurnaz İsrail istihbaratı kısa zamanda onu deşifre eder ve casus diye zindana atar.

Maalesef ülkemizde birtakım Yahudiler, Türkiye’yi ele geçirmek için iki kimlikli olarak çalışmaktadır. Zahirde Müslüman, gerçekte Musevî.

Türkiye’deki kripto-Yahudilerin miktarı belli midir? Bu konuda kesin bir şey söylenemez. Eskiden bunların birkaç on bin kişi olduklarını tahmin ediyordum. Şimdi

Harry Ojalvo


(Aksiyon Dergisi’nde yapılan röportaj)


gibi Türkiye’de bir buçuk milyon Gizli Yahudi bulunduğuna inanıyorum.

Onların hepsi Sabataycı değildir.

Bazıları Bektaşî, bazıları Alevî postuna bürünmüştür.

Mevlevîliğe, Melamîliğe girenleri de vardır Hattâ şu anda, sanırım, çatlak sesler çıkartan

bazı Reformcu ve Yenilikçi ilahiyatçıların da, bunlarla alakası vardır.

Kesin konuşmuyorum ama mutlaka incelenmesi gereken bir konudur bu.

Bizdeki

Gizli Yahudiler

milliyetçilik ve Türkçülük cereyanı ile de, çok yakından ilgilenmişlerdir.

Onlar milliyetçiliği ve Türkçülüğü İslâm’a rakip bir duruma sokmak istiyorlar,

bunda da hayli başarılı olmuşlardır. Aslında bir Türk milliyetçisinin, aklı başında bir Türkçünün, kendisi dindar olmasa bile Müslümanlığa ve Müslümanlara karşı son derece saygılı olması gerekir.

Sırası gelmişken

Sabataycılarla, Gizli Yahudilerle ilgili son derece kıymetli ve meraklı bilgiler ve metinler yayınlayan iki internet sitesini

sizlere tanıtmak isterim:

Birincisi:

/www.sabatay-sevi.de/

Bu sitenin bölüm başlıkları şunlar:

Sabatay Sevi – 500’üncü Yıl – Kabala – Masonluk – Bülbülderesi – Varlık Vergisi- Ermeniler – Ilgaz Zorlu – Dönme Adları – SabatayList – Meşhurlar – M. Kemâl? – İpekçiler – Görüşler – Fikirler – Gökyüzü – Münazaralar – Alevî, Bektaşî – Kitaplar. İkincisİ:

/www.angelfire.com/ex/sbtai/

Bunun ismi

“Sabataycı Yapılanmaya Karşı Bilinç ve Tercihi Alış Veriş İnsiyatifi”

dir. Bu sitenin de çok zengin bir mönüsü bulunuyor. Okuyucularımın tedkik etmelerini tavsiye ederim.

Bazen akılları durduracak, havsalanın almayacağı iddialarla karşılaşıyoruz. Bunların hepsinin, peşinen doğru olduklarını kabul etmemiz gerekmez. Dikkatli, ölçülü, ihtiyatlı hareket edilmelidir. İstanbul’da bazı vatandaşlarımız

“debarkader”


ismini taşıyan bir internet sitesinde

Ilgaz Zorlu’

nun, bu fakirin aleyhinde yazılar yayınlıyor,

bizi anti-semitizmle suçluyorlarmış.

Doğru değildir.

Anti-Siyonist

olduğumu saklamaya lüzum görmem, bugün dünyada nice

özbeöz Yahudi anti-Siyonist olabiliyor,

İsrail devletini Yahudilik için zararlı görebiliyor da, benim bu kadar hakkım yok mu?

Yahudilere, Musevilere en fazla zarar verecek olan iki şey Siyonizm ile İsrail devletidir.

Çoğu gitti azı kaldı, yakında dünya çapında korkunç ve dehşetli hadiseler olacaktır. Bekleyiniz.

Türkiye Hahambaşılığı’na bağlı olan, iki standartlı ve iki kimlikli olmayan Yahudi vatandaşlarımızla fazla bir ihtilafımız yoktur.

Ancak birtakım Yahudilerin, Türkiye’nin büyük bir siyasi partisini içten fethetme stratejileri de, gözümüzden kaçmamaktadır. Bu büyük partinin istanbul teşkilatı üzerinde

Bay Pinto’

nun büyük nüfuz ve tesiri olduğunu biliyoruz. Yine aynı zat

bakanlarımızdan birinin oğlu ile pek samimi ve pek sıkı fıkıdır.

Bedevî, şifahî, marjinal toplumların hafızası olmazmış.

Medenî bir toplumun mazisi, tarihi, hafızası vardır. Bedeviler ise sadece şimdiki zamanda yaşarlar, mazilerinden habersizdirler, istikballerini de düşünmezler.

Hal-i hazırda yaşarlar, ama durumlarından bîhaberdardırlar.

İsrail’de, birtakım Yahudiler Türkiye ile, tarihimizle, birtakım önemli kişilerimizle ilgili önemli bilgiler ihtiva eden kitaplar, makaleler yazmışlardır. Bunların çoğu ibranicedir. Peki biz Türkiyeliler, bu yayınları incelemiş, taramış, tahlilini yapmış, gereken yerlerini Türkçe’ye çevirip kültürümüze kazandırmış mıyızdır? Maalesef… Yatakta uyuyoruz, ayakta uyuyoruz…

Türkiye’de İslâmiyet’i, Şeriatı, dindarlığı öcü gibi gösterenler; bunları devletimiz ve Cumhuriyetimiz için büyük tehlike ve tehdit olarak gösterenler kimlerdir? Laikliği çığırından çıkartanlar kimlerdir? Yakın tarihimizde bu ülke, sistemli şekilde soyulmuş, talan edilmiştir. Yekunu trilyonlarca doları bulan bu soygun ve talanı kimler yapmıştır? Ülkemizde dehşetli bir kimlik erozyonu olmuştur. Bu erozyon kimlerin eseridir?

“Siyon Protokolları”

nın sahte ve düzmece olduğu iddia ediliyor. Ancak şu husus da göz ardı edilmemelidir. Bazı kişilerin ve zümrelerin Türkiye’de yaptıkları, harfi harfine bu Siyon Protokollarına uygun düşüyor. Bu tatbikat kimlerin eseridir?

Türkiye toplumunun millî kimliğinin ana faktörü İslâm idi. Ülkede Müslümanlık sarsılınca, İslâmî değerler terk edilince büyük bir çözülme, çöküntü, dejenerasyon meydana gelmiştir, bunu kimler yapmıştır?

İçimizden bazıları İsrail’e karşı büyük bir hayranlık, bağlılık, sevgi, dostluk besliyor.

Oradaki sistem Türkiye’dekinin taban tabana zıddıdır.

İsrail bir din devletidir, bir ırk devletidir, Musevî şeriatı üzerine müesses bir devlettir.

Orada din ve devlet aynı şeydir. Peki, bizdeki birtakım laikler nasıl oluyor da, böyle bir devlete hayran oluyorlar? Okumak, incelemek, düşünmek, müzakere etmek gerek… 16 Ocak 2004