İktisat ve Finansta Beyazlar ve Yeşiller
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Perşembe
Mazotun litresini 1 liraya satacaklarmış… Mümkündür, olabilir. Nasıl satacaklar, onu anlatsınlar. Bugünkü sistemde bunu nasıl yapacaklar? İran’da akaryakıt çok ucuz. Birkaç yıl evvel oraya gittiğimde benzinin litresi bizim paramızla 30 kuruştu. Şimdilerde biraz zam yapmışlar, bilemediniz 50 kuruş olmuştur.
Türkiye yakın tarihimizde soyulmuş, talan edilmiş, çok kötü yönetilmiş, bin çeşit hıyanete uğramış talihsiz bir ülkedir. Aşırı borçlandırma, bu borçların yüksek faizlerini ödetme, suiistimal, banka batırmaları, bütçe hortumlamaları iktisat ve finansımıza bel kırıcı darbeler vurmuştur. Böyle bir hıyanete ve düşmanlığa uğramamış olsaydı, Türkiye’miz kalkınma ve ilerleme konusunda Güney Kore’den aşağı kalmazdı.
28 Şubat post-modern darbesindeki feryatları hatırlayın. Birtakım Beyaz’lar avaz avaz haykırıyorlardı:
Beyazların iktisadi sistemi şudur:
• Para kutsaldır, büyük güçtür, bizim elimizde ve kontrolümüzde olmalı.
• Millî gelirin yüzde altmışı bizim kasalarımıza ve ceplerimize akmalı. Yeşiller fazla palazlanmamalı, tutumlu yaşamalı,
• Yeşiller küçük işlerle, küçük ticaretle, küçük sanayi ve üretimle meşgul olabilir. Onlar kesinlikle büyümemeli. Aksi takdirde rejim için tehlikeli olurlar.
Beyazlar bu konuda başarılı olamadılar. Müslüman Anadolu iş adamları, zincirleri kırdılar ve büyük işler yapmakta başarılı oldular. Kayseri ülkenin dördüncü sanayi şehri oldu. İçte Beyazların tekelini kıramadıkları için ihracata yöneldiler ve şu anda belki de 100’e yakın yabancı ülkeyle ticaret yapıyorlar.
Bu memlekette mazot 50 kuruşa, benzinin litresi 1 liraya satılabilir. Türk parası dünyanın en güçlü parası olabilir, yüzde yüz yerli ve milli Türk otomobilleri dünyanın en ileri ülkelerinin yollarında cirit atabilir… ve daha nice başarılar elde edilebilir.
Bunların gerçekleşmesi için millî bir ekonomi, millî bir finans lazımdır. Vatanserverlik kuru laftan ibaret değildir. İktisat, finans, ticaret sahasında da vatanseverlik olması gerekir.
Türkiye Müslümanlarının bir kısmının helal ve meşru ticaret, sanayi faaliyetleriyle zenginleşmesi gereklidir. Ancak, zenginliğin büyük âfetleri vardır. Zengin olduktan sonra kuduracak ve İslâm dininin yasaklamış olduğu günahları, çirkinlikleri, haksızlıkları sergileyecekse olmasın daha iyi…
Bir ülkede birlikte yaşayan kesimlerin birbirleriyle rekabet etmeleri doğru değildir. Kur’ân yarışmayı tavsiye ediyor. Çoğunlukta olan
, iktisat, sanayi, ticaret, hizmetler konusunda
Böylece bugünkü tekelleri, kartelleri, sömürgeci zihniyeti yıkmış olurlar.
Beyazların iktisat sisteminin birinci maddesi israftır. İsraf İslâm’da yasak edilmiştir, büyük günahtır. Müslümanlar kanaatle, aşırı tüketimden uzak durarak, mütevâzı ve alçakgönüllü olarak, maddî zenginliğe değil gönül zenginliğine/fütüvvete yönelerek yarışı kazanabilirler. Önemli olan mazotun veya benzinin çok ucuz olması değildir. Asıl mesele çok az yakıt tüketen mütevazı ve ucuz bir otomobile binebilmektir. 150 bin dolarlık bir Nemrud veya Firavun arabası. Yıllık vergisi 15 bin lira. Benzin ucuzlamış. Kimin umurunda…
İslâm’ı anlamış bir Müslüman, din ve dünya konusunda kendi kafasından, kendi aklıyla, re’yi ile konuşmaz. Dinî ve dünyevî konuların Kur’ân’dan, Sünnetten, icmadan çıkartılmış hükümleri vardır. Bunlarda olmayan, çok yeni bir mesele ortaya çıkarsa kıyas yapılabilir, bunu da her Müslüman yapamaz. Müctehid ve büyük fakihler yapabilir.
Bir dinî mesele hakkında
diyerek konuşmak son derece yanlıştır. Mutlak müctehid seviyesine çıkmış büyük âlimler dışında, onların alt derece ve rütbelerinde bulunan büyük âlimler bile böyle konuşamaz. Her Müslüman kendini İslâm’a uydurmakla vazifelidir. Kendini İslâm’a uyduracağı yerde İslâm’ı kendine uydurmaya kalkmak ucu küfre kadar varacak bir sapıklıktır.
İslâm dini, hatıra gelen her dinî veya dünyevi konuda mutlaka bir hüküm, çare, çözüm, yol göstermiştir. Mesela bir Müslüman otomobil alacak… Din ona bu konuda şu öğütleri vermekte, birtakım uyarılar yapmakta, emirler ve yasaklar koymaktadır:
1. Zengin de olsan israf etme.
2. Çok pahalı, lüks bir otomobil alırsan gurura, kibre düşersin, azarsın ve belânı bulursun.
3. Binit konusunda orta halli, mütevâzı ol.
4. Peygambere uy, o genellikle mütevâzı binitlere binmişti.
Bütün insanlar gibi Müslüman da hayatını sürdürebilmek için yer ve içer. Din bu konuda da kurallar koymuştur:
1. Peygamberimiz midenin üçte birinin yiyecekle, üçte birinin içecekle doldurulmasını, üçte birinin de boş bırakılmasını emretmiştir.
2. Bazı istisnalar dışında doyduktan sonra yemek haramdır.
3. Gerekenden fazla yiyenler, dine aykırı bu davranışları dolayısıyla sağlıklarını kaybetme cezasına çarpılırlar.
Ana babalar çocukları için neler yapacaklar, neler isteyeceklerdir:
1. Çocuğunun ileride zengin, ünlü, iyi işli, lüks ve konfor içinde yüzen bir insan olmasını istemeyeceksin; onun sâlih, iyi, olgun bir insan ve Müslüman olmasını isteyeceksin.
gibi düşünceler Müslümanlara yakışmaz, bunlar kâfirlerin efkârıdır.
2. Dindar ana baba sabah namazına kalkıyorlar, “Aman gürültü etmeyelim, Tuncer bugün sınava gidecek, vaktinden önce uyanmasın…” İslâm’da böyle şey olur mu? Ana baba sabah namazına kalkıyor, kazık gibi Tuncer leş gibi yatıyor. Böyle şey olur mu? Din, “O da kalkacak” diyor.
* Boğucu sıcaklar var, haydi plaja gidip denize girelim, serinleyelim…
* Filan içkili lokantada falan kebap, feşmekân tatlı nefismiş, haydi gidip yiyelim…
Buna benzer bütün konularda git gitme, ye yeme, olur olmaz, doğru yanlış… diyor dinimiz. Müslüman Allah’a itaat eden kimsedir. Allah, Kur’an’da kesin/muhkem emirler ve yasaklar koymuş, öğütler vermiştir. Bunlara uyanlar Mevlâlarını bulurlar, uymayanlar belalârını…
Allah Kur’an’da biz Müslümanlara, Peygambere itaat etmeyi farz kılmıştır. O Allah’ın elçisidir, Allah “Peygamber size ne getirdiyse kabul edin, alın, uygulayın” meâlinde âyet indirmiştir.
diyenler sapıktır, zındıktır. Allah, Peygambere uyun, ona itaat edin diyor, bu şaşırmışlar
diyorlar. Bu ne korkunç bir yoldan çıkmadır?
Her Müslüman başucunda muteber/güvenilir bir ilmihal kitabı, bir de “İrşad, ahlâk, mev’ize” kitabı bulundurmalıdır. Mesela: Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendinin “Büyük İslâm İlmihali” (Mehmet Talu sadeleştirmesi); Ahlâk kitabı olarak da Hüccetülislam ve Zeynüddîn İmam-ı Gazali Hazretlerinin “İhyau Ulumi’d-Dîn” adlı çok değerli eseri.
Doğru metod budur. Ehliyeti olmayanlar kendi kafalarıyla Kur’an’dan mânâ ve hüküm çıkartamazlar… Sünneti inkâr edenler zındık ve sapık olur. Din konusunda
yoktur Vesselam… 22 Haziran 2007