Muhterem din kardeşim…

Küçük Caminin kısa ve tek şerefeli minaresini yıkıp yerine füze gibi uzun üç şerefeli yeni bir minare yapmak istiyormuşsunuz

. Aman bana bu uzun ve çok şerefeli minarelerden hiç bahsetmeyiniz. Duymak bile istemiyorum. Duyarsam cinler başıma toplanıyor. Benim uzun minare üç şerefe diye bir sıkıntım, gündem maddem yok. Bu konuda size bir lira bile yardım edemem. Allah cümlemize akıl fikir versin…

Camiye klima koyacakmışsınız, bendenizin öyle bir derdi ve sıkıntısı yoktur. Size az veya çok yardım edemem. Bana darılırsanız ve camiye gelmemi istemiyorsanız haber verin…

(Klima alırsanız, o iğrenç ve pis cihazların önünü ve yanlarını kafesle kapatın ki gören medeni Müslümanların gözleri rencide olmasın. )

Minarede dört hoparlör varmış. Bunların sayısını sekize çıkartmak istiyormuşsunuz.

Aslında daha fazla hoparlör istiyormuşsunuz ama şerefe müsait değilmiş. Bu konuda da size zırnık yardım yapamam. Sizin camiye bilemediniz iki hoparlör yeter. Sekiz hoparlör yerleştirmek çılgınlıktır. Sabah namazında camiye yedi ya da sekiz kişi geliyor. Siz hoparlörleri sonuna kadar açıp, bînamazların bazısından hakaret işitiyorsunuz. Böyle bir şeye alet ve destek olamam.

Cami avlusuna modern ve lüks bir helâ yapılacakmış, cami işlek bir yol üzerindeymiş. Namaz kılmayan, oruç tutmayan kalabalık bu lüks helâda teşarşür edip her biri bir lira bırakacakmış. Böylece WC darphane gibi para basacakmış. Böyle saçma sapan şeyleri duymak bile istemiyorum.

Camiinin kadınlar bölümündeki kafes ve perdeleri, Feministlerden korkarak çıkartmışsınız. Çok kötü bir şey yapmışsınız. Feministlerden korktuğunuz kadar Allah’tan korksanıza!..

Camii şadırvanı… Camilerin içinde ve dış cephesinde yürüyen kırmızı ışıklar… Yine çok zevksiz ve kaba, ışıklı namaz vakitleri… Yellengeçler… Kapılardaki ayakkabı poşeti sandıkları…

Mihrabların bazısındaki 5-6 mikrofon…

Bunlar yetişmiyormuş gibi yakalara takılan kablolu seyyar mikrofon… Bunları ne gözüm görsün ne kulağım işitsin.

Benim dinim yüksek minare, bol şerefe, hoparlör, seyyar ve sabit mikrofon, klima, vantilatör, soğuk su cihazı, paralı WC, yürüyen ışıklı cihaz lojman dini değildir.

Mimarlığa ve camii sanatına uymayan her yeni camii İslam medeniyetine sırtından saplanmış bir hançerdir.

Camii ve minare hoparlörlerini aşırı şekilde açmak; ibadete, cemaate, ezana, Kur’an tilavetine, tesbihata hıyanettir.

WC Camilerini ticarete konu etmek, en hafif tabirle ayıptır. Yakın tarihimizde binlerce camimizdeki kıymetli el dokuması halı ve kilimler atıldı, halı mafyasına kaptırıldı; yerlerine anilin boyası, sanatsız iğrenç yaygılar serildi… Yazıklar olsun!..

Tarihi camilerimizdeki on binlerce levha yok edildi. Sultan Abdulhamid’in cuma namazı kıldığı camii bir hat müzesi gibiydi. Şimdi gidin bakın, hiçbiri yerinde yok; tam takır olmuş o kudsî makam…

İslam düşmanları, ahmaklar, bid’atçiler imamlığı namaz kıldırma memurluğuna dönüştürdüler. Boyları devrilsin! Bazı imamların cüppelerine bakıyorum da utancımdan yer yarılsa da içine girsem diyorum. Hutbelerde vaazlarda lisân, edebiyat, gramer, vurgu hataları yapılınca utanç duyuyorum.

Bendeniz, camilerde ilim, irfan, hikmet, güzel nasihat, güzel tilavet, ruhaniyet istiyorum…

Sabah namazlarında camilerin cumalarda olduğu gibi dolmasını istiyorum.

Cumalarda cemaatin sokaklara, caddelere, meydanlara taşmasını istiyorum.

Namaz kılmayanların bile sabah ezanı dinlemek için yataklarından doğrulmalarını istiyorum.

Ezanlarda, namazlarda, vaazlarda cemaatin bir kısmının ağlamasını istiyorum.

Ey hoparlörler!.. Ey mikrofonlar!.. Ey vantilatörler!.. Ey klima cihazları!.. Ey soğuk su aletleri!.. Ey o iğrenç anilin boyalı halıları!.. Ey o yürüyen kırmızı ışıklar!..

Ey men women’lı paralı cami WC’leri!..

Ey makbuzsuz para toplamaya mahsus kırık masalar, plastik leğenler!.. Görünmeyin gözüme!..

Huz ma safa da ma keder.

Hoparlörler gitsin. Yerine ilim, irfan, hikmet, fıkıh, derin İslam kültürü, İslam medeniyeti, harika ezanlar, insanları heyecan ufuklarına götüren Kur’an tilavetleri, cemaati ağlatan vaaz ve nasihatler gelsin… Aşk gelsin, şevk gelsin, neş’eteyn gelsin…

(İkinci yazı) Dinî Konuları Magazinleştirmek

Bazı ilahiyatçıların, İslamcıların, gazetelerin, televizyonların bilhassa şu mübarek ramazan ayında dinî konuları magazinleştirmelerini

, rant ve reyting konusu yapmalarını üzüntü ve nefret ile protesto ediyorum. Bunu en fazla Sabataycılar, Kriptolar, iki kimlikliler yapıyor ve resmen İslam’la, Müslümanlarla alay ediyorlar.

Maalesef bazı

şaşkın Müslümanlar da bu tuzaklara düşüyor

, bu zokaları yutuyor. Bu Ramazan dağıtıldı mı bilmiyorum, bundan önceki ramazanlarda

Birtakım harbî dinsiz gazetelerin, okuyucularına dinî kitaplar hatta Kur’an tercümeleri dağıttıkları görülmüştü.

On bir ay boyunca İslam’a savaş ilan ediyor, Ramazan gelince Kur’an tercümesi dağıtıyor. Onlara mı kızayım, bu oyuna gelen saf ve cahillere mi?

Ülkemizde seviye çok düşmüştür.

Ciddiyet, vakar, asalet, dürüstlük şişeleri taşa çalınmıştır.

Dinî konuları

magazinleştirmek

küfre kadar gidebilecek bir hafife almadır. Dinî konular yılışıklık, bayağılık, zevzeklik, hokkabazlık kabul etmez.

Gazetelerde Tv’lerde dinî program yapan muhterem ve ciddî hocalara hürmet ederim.

Onlara bir şey dediğim yoktur. Lakin

onların sözlerini bile çarpıtan medya organları vardır.

Bu ciddiyetsiz ve seviyesizlere teessüf etmek gerekir.

Bir de

zıvanadan çıkmış reformcular, dinde yenilikçiler, dinde değişimciler, mezhepsizler, Sünnet düşmanları, şazz görüşlerin taraftarları

var ki onları kınamamak mümkün değildir.

İmsak olmuş, oruç başlamış aradan bir buçuk saat geçmiş adam hem oruç tuttuğunu iddia ediyor hem de kameraların karşısında lıkır lıkır su içiyor.

Bu kişi akıllı mıdır, deli midir?

Böylelerinin

meşhur olmak için yapmayacakları yoktur.

Sevgili Müslüman kardeşlerimden rica ediyorum:

Dinî konuları magazinleştirenlere alet olmayalım. Onların programlarını seyretmeyelim. Ekmeklerine yağ sürmeyelim. Dinî sorularımızı icazetli ve ciddi Ehl-i Sünnet hocalarına soralım.

Hanefî mezhebine bağlı her Müslümanın başucunda merhum Ömer Nasuhî Bilmen hazretlerinin “Büyük İslam İlmihali” bulunmalıdır. Şafiî mezhebine bağlı olanlar da o ayarda güvenilir, sahih, muteber, bir Şafiî ilmihali edinmelidir. Dinî sorularımızın cevaplarını böyle kitaplardan öğrenmeliyiz.

Reformcuların, Fazlurrahmancıların, Afganîcilerin, BOP’cuların, light ve ılımlı İslamcıların, Mezhepsizlerin, Kemalist ilahiyatçıların ilmihalleri ve dinî kitapları alınmamalı, okunmamalı, onlara güvenilmemelidir.

Dinî konularda alay etmek, farzları haramları hafife almak, Sünneti inkar etmek, üzerinde icma olan zaruriyat-ı diniyeyi kabul etmemek, dini meseleleri anlatırken tahkir edecek şekilde he he he diye edepsizce gülmek… İşte bunlar kişinin ayağını kaydırır, Allah saklasın farkında olmadan küfür uçurumuna yuvarlar.

Din ilimlerinin ticarete, bezirgânlığa, zengin olmaya, voli vurmaya, köşeyi dönmeye alet edilmesi haramdır. Bu haramı işleyenler de hayır, bereket, meymenet yoktur. Onlar, acı karpuzlar gibidir; dışları yeşil, içleri kıpkızıl…

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki… Allah encamımızı hayreylesin.

(Feministler camilerde erkek cemaatiyle kadın cemaatinin karıştırmak istiyorlar. Çeşitli camileri dolaşan dostlarım anlatıyor, bazı yerlerde kadın erkek iç içe… Fıkha göre bu çok sakıncalıdır, bir kısım erkeklerin namazları bozulabilir. İslam tarihinde 1400 yıl boyunca görülmemiş bu fitneyi çıkartanlara beddua ediyorum. İşleri rast gitmesin. Kaldırttıkları perdeler ayaklarına dolaşsın…)

06.08.2013