İlmihal
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Salıİslâm’a sarılmak, İslâm’ı hayata uygulamak nasıl olur? Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor. Bence İslâm’a sarılmanın, İslâm’ı hayata uygulamanın en geniş ve kısa yolu sahih ve güvenilir bir ilmihal kitabı alarak onun içindeki bilgileri öğrenmek ve yaşamaktır. Bir ilmihal kitabında itikada (inanca) ait bilgiler, temizlikle ilgili hükümler, namaz, oruç, zekat, hac ibadetleri; sonra ahlâk kısmı yer alır. Biraz da muamelat; nikah, boşanma gibi dünya işleri hakkında bilgi verilir. Bunları öğrenip tatbik eden kimse iyi Müslüman olabilir.
Zamanımızda çok vahim, çok tehlikeli bir sapıklık var: İlmihal düşmanlığı, ilmihali hafife almak gafleti. Bunu iki zümre yapıyor. Birinciler kasıtlı olarak, İslâm’ı sarsmak, Müslümanları şaşırtıp sapıtmak isteyen zındıklar, ajanlar, casuslar, modern İbn Sebe’lerdir. İkinciler ise kasıtlı olmadan ahmaklık, gurur ve cahillik sebebiyle yapılan ilmihal düşmanlığıdır.
İmanı, İslâm’ı, Kur’an’ı, Fıkhı, Şeriat’ı, Sünnet’i, Allah’ın emir ve yasaklarını, Peygamber’in risaletini ve öğütlerini, ebedî yola götürecek bilgi ve hükümleri öğrenmenin yolu ilmihal yoludur.
Hakikî ulemayı ve dindar yayıncıları tenzih ederim ama birtakım din yazarları ve din yayıncıları çalakalem kitap telif ediyor, rastgele kitap yayınlıyorlar. Son yirmi sene içinde büyük küçük yirmi binden fazla din kitabı, broşürü, külliyatı yayınlanmıştır. Bunların bin kadarı faydalı, sahih, güvenilir kitaptır, on dokuz bini ise para kazanmak, zengin olmak, ün elde etmek, kafa karıştırmak için çıkartılmıştır. Bir İranlının yazdığı kitabı dilimize çevirdiler, içinde “Allah, gerçek bir Janus’tur” (Janus: İki çehreli bir Roma putudur) cümlesi yer alıyor. Binlerce kişi bu bozuk kitabı aldı, okudu. Ben yıllardan beri tenkit ediyorum, bu yüzden bir sürü hakarete mâruz kalıyorum. Allah’ı Roma putu Janus’a benzeten İran’lı için “O büyük bir mücahiddir” diyenler, bana “Sen kim oluyorsun da onu tenkit ediyorsun?” diye itiraz ediyorlar.
Türkçe on ciltlik, onbeş yirmi ciltlik Kur’an tefsirleri yayınlanıyor. Bu da yanlış bir metoddur. Tefsir okumak isteyen önce Arapça öğrenir, usûl-i tefsir ve diğer âlet ilimlerini tahsil eder ve sonra Arapça muteber tefsirleri okuyabilir. Kur’an yolunda olmak isteyenler ilmihal kitaplarını, İmamı Gazalî’nin İhyâ’sı gibi ahlâk ve tasavvuf kitaplarını okusunlar ve onlardaki bilgileri hayata geçirsinler.
Müslümanların kurtulmaları için tefsir okumaları şart değildir. İnsan küçük bir ilmihal ve ahlâk kitabını da okuyup hayatına tatbik ederek Cennet’e girebilir. Yeter ki, sahih bir itikada sahip olsun, ibadet etsin, ahlâk ve edeb sahibi olsun, haramlardan korunsun.
Türkiye’de son otuz yıl içinde, yekûn olarak belki de yüz milyon din kitabı basıldı, onbinlerce çeşit islâmî yayın yapıldı. Yapıldı ama, Ezan-ı Muhammedî okununca camiler boş. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmıyor. Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik yok. Bunca kitap demek ki, fazla bir işe yaramamış.
İslâm sadece kitap okumakla, dinî neşriyatı takip etmekle anlaşılmaz. İslâm’ı hakkıyla anlamak ve hayata tatbik edebilmek için mutlaka gerçek bir din âlimine, gerçek bir mürşid ve rehbere, gerçek bir şeyhe intisab etmek gerekir. İslâm’ı insanlığa Peygamber tebliğ etmiştir ve öğretmiştir. Hakikî din âlimleri, hakikî şeyhler ve mürşidler Peygamberin vekilleri, vârisleri, halifeleridir. Hocasız, üstadsız, profesörsüz, öğretmensiz hangi ilim öğretilebiliyor ki, din öğretilebilsin. Bu yüzdendir ki, dinsizler hakikî ve icazetli din âlimi ve rehber yetiştiren ilim, irfan, eğitim ocaklarına son derece düşmandır.
Dinsizler ne diyor: “Geri kafalı hocalar, yobazlar aradan çıksın, Kur’an Türkçeye çevrilsin, her Müslüman dinini kendisi bizzat öğrensin…” Müslümanlar bu tuzağa düşmemelidir.
Zamanımızda maalesef bozuk ilahiyatçılar, bozuk hocalar türemiştir. Bunların bir kısmı tağutî güçlerin ajanı, casusu, maşası, âletidir. Bir kısmı ise şeytanın ve nefislerinin oyunlarına gelerek kendilerini dev aynasında gören, ictihad yapmaya cür’et eden küçük adamlardır.
İslâm dininde ve medeniyetinde ilahiyatçı diye bir sınıf yoktur. Ulema vardır, ulema da icazet sahibidir. İcazeti olmayana din âlimi denilemez.
İyi bir Müslüman olabilmek için ille de çok kitap okumuş olmak gerekmez. Az ve öz bilgiyle de iyi Müslüman olunabilir.
Kütüphanelerinde binlerce din kitabı olduğu halde, o kitaplardaki faydalı bilgileri kendi hayatlarına tatbik etmeyenler, iki tarafındaki küfeler din kitaplarıyla dolu olan merkeplere benzer.
Dinimizin ahlâkla, edeble, faziletlerle ilgili emirleri, tavsiyeleri bulunmaktadır. Bunlarsız kemâl olmaz. İslâm edeb demektir. Bir kimsede ki, yalan, iftira, gıybet, kibir, gurur, gösteriş vardır, o iyi Müslüman değildir. Dini imanı para olan kişinin, iyi Müslüman olmasından geçtik, Müslümanlığı bile şüphelidir.
Kendi nefsine, benliğine put gibi tapan adam bir canavardır.
Bugün korkunç bir din sömürüsü ile karşı karşıyayız. Birtakım güruh-i lâ-yüflihunlar Allah, din, Peygamber, Kur’an edebiyatı yaparken develeri hamudlarıyla yutuyor. Din yoluyla, mukaddesat istismarıyla elde edilmiş milyonlarca dolarlık kara para vardır. İşlerden yüzde on komisyonlar alarak, hortumlayarak, emanetlere hıyanet ederek, cahil ve saf Müslümanları tokatlayarak elde edilen servetler elbette haram, kara, kirli, necis, cehennemî servetlerdir.
Müslümanları aldatan, Müslümanları soyan, Müslümanları ucuz ve gülünç kurtuluş reçeteleriyle uyutup afyonlayan alçaklar din hizmetkârı değil, din hâdimidir (yıkıcısıdır).
Temizliğe ve ibadetlere ait bilgiler ihtiva eden ilmihaller çoktur da, İslâm’ın edeb, ahlâk, fazilet hükümlerini anlatan yeteri kadar kitap yoktur. Bu eksiklik telafi edilmelidir.
Yalan, dinimizde ve bütün dinlerde büyük günahtır. Hele Müslümanları aldatmak, halka yalan söylemek belki de en büyük günah ve ayıptır. Halkın bunu iyice bilmesi gerekir. Ta ki, yalancıların peşlerinden gitmesin.
Küçük hacimde ticaret ve iş hayatı ilmihalleri de çıkartılmalıdır. Dinimizde ribanın hükmü nedir? Meşru olmayan, haram alış-verişler hangileridir, esnaf ve tâcirler bunları bilmelidir.
“En büyük düşman nefs” başlıklı bir kitap çıkartılarak, Müslüman halka nefsin ne büyük bir canavar olduğu anlatılmalıdır.
Hakikî âlim, hakikî şeyh, hakikî mürşit ve rehber kimlerdir? Hakîkî hizmetkâr ve hakikî mücahid kimlerdir? Bunlar da halka anlatılmalıdır.
Biz ilmihalimizi iyice öğrensek, ondaki bilgileri hayatımıza geçirsek kurtulabiliriz. 06 Haziran 2001 Çarşamba