“İmalât Hatâsı”
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Cuma
SORU: Bazı Galatasaraylılar sizin için “İmalât hatâsı” diyorlar…
CEVAP:Onlar Galatasaraylı olmaktan önce Pembe kimlikli kişilerdir. Benim dindar bir Müslüman olmam işlerine gelmiyor. Aslen Pembe olmamakla birlikte birtakım “Benzetilmişler” de onlara uyuyor.
SORU:Galatasaray okulu “Batıya açılmış” bir dinsizlik ocağı mıdır?
CEVAP: Batı’ya açılmış bir penceredir ama kesinlikle bir dinsizlik ocağı değildir. Osmanlı devleti bu okulu, Amerikan misyonerlerinin Robert Kolej’ine karşı bir İslâm okulu olarak kurmuştur. Galatasaray’ın bir İslâm okulu olduğunu isbatlamak için bir tek delil vereyim, yeter: 1909’a kadar okulda bütün Müslüman öğrencilerin resmî imamın ardında vakit namazı kılmaları mecburî idi… Başka delil istemez. Böyle bir okul dinsizlik için kurulmuş olamaz.
SORU: Böyle bir şey doğru mudur?
CEVAP: Doğrudur elbette. Osmanlı devleti bir din devletiydi, Padişah aynı zamanda Halife idi. Vak’anüvis Lütfi Tarihi’nde yazılıdır. Halkın “Gâvur Padişah” dediği Sultan İkinci Mahmud, ülkenin her yerine iradeler göndererek Müslüman halkın beş vakit namazı camilerde cemaatle kılmasını emr etmiştir. İngiltere’de kolejlerde her sabah bütün öğrenciler okulun şapelinde (kilisesinde) toplanıp sabah âyin ve ibadetini yaptıktan sonra derslere başlıyor. Fanatizmi, agresif din düşmanlığını bırakalım artık! (Merhum üstad Ziyad Ebüzziya bey, Galatasarayla ilgili büyük bir kitabında bu mecburî namaz meselesini anlatır. 1909’da Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilişinden ve ülkenin dinsiz Jön Türkler ve Pembeler eline geçişinden sonra namaz mecburî olmaktan çıkartılmış, 1924’te Hilâfet’in ilgasından ve son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Hân’ın yurt dışına sürülmesinden sonra mescid kapatılmış, namaz kaldırılmıştır.)
SORU: Galatasaray’ın açılması doğru muydu?
CEVAP:Doğruydu. Müslümanlar kendi hataları yüzünden geri kalmışlardı. Batı’yı yakalamaları ve geçmeleri gerekiyordu.
SORU: Kendinizi Galatasaraylı kabul ediyor musunuz?
CEVAP:Galatasaray’a çok şeyler borçluyum. Okuluma teşekkür ve minnet duyguları besliyorum. Elbette Galatasaraylıyım, lâkin fanatiklikten hoşlanmam. O okulda 1940’dan 1952’ye kadar 12 sene okudum. Bu tahsil hayatım sırasında bir kere bile ikmale kalmadım. Okulumu sevdim. Ailemin ve halkımın fedakârlığıyla okudum. Dersleri kaytarmadım, imtihanlarda asla kopya çekmedim, haylazlık yapmadım.
SORU: Ülkemizdeki bütün müesseseler gibi Galatasaray da bozuldu mu?
CEVAP: Maalesef bozuldu. Galatasaray’daki bozukluk 1950’de başlamıştır.
SORU: Eskiden Galatasaray’ın üstünlükleri ve özellikleri nelerdi?
CEVAP:Merhum öğretmenlerimizin büyük kısmı son derece seçkin, başarılı, ehliyetli kişilerdi. Bazı edebiyat hocalarımızı sayayım: Nihat Sami Banarlı, Orhan Şaik Gökyay, Ahmet Kudsî Tecer (şair), Zeki Ömer Defne (şair), Ercüment Ekrem Talu (Meşhur Recaizâde’nin oğlu)… Benden önceki devirde Fuat Köprülü, İsmail Habib Sevük… Bunlar, uzmanlıklarında üniversite hocalarıyla boy ölçüşen, hepsi de kitap sahibi kişilerdi. Ortaokulda tarih hocamız, eski Osmanlı nâzırlarından (bakanlarından) Raşid Erer beydi. Coğrafya hocamız Fransa’nın Grenoble üniversitesinde yetişmiş Ferruhzad Turaç beydi. Matematik hocamız, meşhur arkeolog Mösyö Manburi idi…
SORU:Türkiye’yi kurtarmak, kalkındırmak, yüceltmek için işe nereden başlamalı?
CEVAP: Eğitimden başlamalı. Ülkemiz dünyanın en iyi okullarına sahip olmalıdır. Eğitimin hedefi kalite olmalıdır. Okullarımız iyi Türkiyeliler, iyi insanlar, iyi vatandaşlar, iyi Müslümanlar yetiştirmelidir.
SORU: Güzel bir temenni… Lâkin bugün böyle bir işe teşebbüs etmek mümkün müdür?
CEVAP: Elbette mümkündür, lâkin çok zordur. Çünkü bizde kaliteli okur-yazar, kaliteli eğitimci, kaliteli öğretmen çok azdır. Bunlar olmadan nasıl kaliteli okullar açılabilir?
SORU: Müslümanların açtıkları özel okulları beğeniyor musunuz?
CEVAP:Beni bağışlamalarını istirham ederek cevap vereyim: Beğenmiyorum. Bu eğitim kurumları beni kurtarmıyor. Edebî ve zengin Türkçe, tarih, sanat tarihi ve kültürü, psikoloji, mantık, ahlâk, estetik, metafizik, sosyoloji gibi sosyal konulardaki tedrisatı yeterli bulmuyorum. Türkiye’de bir lise açacaksınız ve liseden mezun olanlar, Türkler’in en büyük şairi Fuzulî’nin Divanı’nı, kıraatinden zevk ve haz alarak ve mânâsını anlayarak okuyamayacaklar… Böyle okul olur mu?
SORU: Devlet iyi özel liseler açılmasını ve buralardan kültürlü Türkiyeliler yetişmesini istiyor mu?
CEVAP: Devlet demeyelim, rejim veya düzen diyelim. Devletimizi tenzih ederim. Türkiye’de şu anda devleti kontrol altında bulunduran gizli güçler, kudretli lobiler benim istediğim gibi iyi ve müsbet okullar açılmasını istemezler.Onlar, eğitimin ve okulların resmî ideolojiye hizmet etmesini istiyor.
SORU:Kültürlü ve vasıflı Türkiyeliler liselerde mi yetiştirilir, üniversitelerde mi?
CEVAP:Kültürün esası liselerde verilir. Lisede yeterli kültür alamadı ise, üniversitede de alamaz. Kaldı ki, üniversite ihtisas (uzmanlık) verir.
SORU: Eğitimi iflâs eden bir ülke ve halk ayakta durabilir mi?
CEVAP: Duramaz. Eğitimi batmış bir ülkenin yolları lüks Mercedes’lerle dolu olsa; dev gökdelenler, barajlar, havaalanları, fabrikalar inşa edilse, herkesin elinde pahalı cep telefonları olsa yine de kurtulamaz, yine de yücelemez. İlle de eğitim, ille de kültür, ille de vasıflı insan yetiştirmek…
SORU: Türkiye’de uzun yıllardan beri birtakım gizli güçler ve lobiler İslâm dini ile savaşıyor; dini ve dindarları tehlike ve tehdit olarak görüyor. İslâm’ı isteyen halkı “iç düşman” olarak yaftalıyor. Bu kafa bizi nereye götürür?
CEVAP: Götürür değil, götürmüş bile… Bu zihniyet, bu kafa Türkiye’yi çözülmeye ve batışa götürmektedir. İslâm “Türkiyelilik” kimliğinin ana faktörüdür. Ona zıt giderek hiçbir müsbet (olumlu) iş yapılamaz. Yapılacak ilk iş İslâm’la barışmak, uzlaşmaktır. Pembeler ve Benzetilmişler dine karşı müzmin bir savaş sürdürüyorlar. Bu savaş en kısa zamanda bitirilmelidir. Kanı (A) grubundan olan bir adam düşününüz ve bu adam (A) grubu kana karşı savaş ilan etmiştir. Delinin tekidir bu kişi. İşte Türkiye’de İslâm’a karşı olan Pembe’ler ve Benzetilmişler de bu deli gibidir. Ülkemiz bir Japonya, bir Güney Kore, bir Tayvan gibi olamadıysa bunun sorumlusu Pembeler ve Benzetilmişlerdir.
SORU: Niçin diretip duruyorlar?
CEVAP: Onların sistemi rant üzerine kuruludur. Şimdiye kadar Türkiye’nin trilyonlarca dolarlık rantını, hakkını yediler, gasbettiler. Yağlı kemikleri bırakmak istemiyorlar.
SORU: Onlar Türkiye’yi sevmiyorlar mı?
CEVAP: Hiç sevmez olurlar mı?Babalarının çiftliği, atalarının mandırası gibi seviyorlar. Halkı, çiftliklerindeki inekler gibi, kazlar gibi seviyorlar. Türkiye gibi bir mandıraları, çiftlikleri olmasa milyarlarca doları nasıl apartacaklar?
SORU: Size göre Galatasaray’ın “imalât hataları” kimlerdir?
CEVAP: Fanatik ve medeniyetsiz bir şekilde İslâm ve Müslüman düşmanlığı yapanlardır. İman bir nasip meselesidir. Herkes imanlı olmayabilir. Ancak medenî bir insan, kendisi dinsiz de olsa, içinde yaşadığı toplumun dinine saygı gösterir, ona agresif ve fanatik bir şekilde saldırmaz, düşmanlık etmez. 28 Ağustos 2004