Pazar

 

Bir bürom, bir iki yardımcım, bir sekreterim olsa hummalı ve yoğun bir şekilde, aşağıda anlatacağım faaliyetleri yapmak isterim.

Türkiye’de birkaç seneden beri bir

“Dinlerarası diyalog ve hoşgörü”

fırtınası estiriliyor. Bu fırtınanın taraftarları fikirlerinin ve görüşlerinin bir kısmını yazı ile açık bir şekilde ortaya koymuşlardır. Bunlar nelerdir:

(1) Hz. Muhammed’i inkar eden, yalanlayan Ehli Kitap cennete girecektir.

(2) Kur’ân’ı ve İslâm’ı inkar eden Ehli Kitap da cennete girecektir.

(3) Kelime-i Şahadetin ikinci cümlesi üzerinde durmayalım.

Görüleceği üzere bunlar şimdiye kadar duyulmamış, ortaya sürülmemiş iddialardır.

Bizim bildiğimiz Muhammed aleyhisselatu vesselamın risaletini, Allah tarafından getirildiği Kitabı, İslâm dinini inkar edenlerin ehl-i necat olmadıklarıdır. Diyalogcular ve hoşgörücüler ise sanki cennet onların malıymış gibi kapılarını açmışlar istediklerini içeriye alıyorlar.

Yangın bacayı sarmış vaziyettedir. Durumun Türkçe, Arapça, İngilizce metinler yazılarak bütün İslâm alemine ve ulemaya duyurulması gereklidir. Her ülkedeki Ehl-i Sünnet fakihlerinden bu konuda fetva alınmalıdır. Sonra bu fetvalar bir kitap şeklinde bastırılmalı ve yüz binlerce nüsha dağıtılmalıdır.

Bu konuda Türkçe metni kim yazacak, bunları fasih Arapçaya ve İngilizceye kim çevirecek, bu işler için hangi sekreterler koşuşturacak, yapılan masraflar nasıl karşılanacak?

Çarşı Camii’ne helâ yaptırılacak yahut minareye hoparlör takılacak veyahut camiye klima alınacak… Bu gibi önemli ve hayatî (!) hizmetler için imkan bulunur. Lakin benim anlattığım faaliyet kimseyi cezb etmez.

Bu konuda mutlaka yapılması gereken ikinci faaliyet

Diyalogcular ile Ehl-i Sünnet Müslümanları arasında çok şümullü (kapsamlı) bir açık oturum tertiplenmesidir.

Büyük bir televizyon kanalında, noter tarafından idare edilecek bir toplantıda, önceden tespit edilen maddeler ve konular İlmi bir şekilde tartışılmalıdır.

Diyalogculardan üç kişi, Sünnî ulemadan da üç kişi.

Diyalogculara karışmam, onlar kendi temsiIcilerini göndersinler. Sünnî tarafta mutlaka geleneksel icazete sahip üç fakih bulunmalıdır.

Sanırım üçer saatlik beş celsede bu mesele bitirilir. Bu açık oturumların zabıtları da yine noterlik marifetiyle, gayet âdil, gayet tarafsız, gayet objektif bir şekilde yayınlanmalıdır. Bu konuda İslâm âlemine de bilgi verilmelidir.

Yanlış anlayanlar çıkabilir, benim böyle bu toplantılara katılmam mevzuubahis değildir. Bendeniz din hocası değilim. Din hocası değilsen bu konulara ne için karışıyorsun? Bu soruya şu cevabı veriyorum: Din hocası değilim ama okur-yazar bir Müslümanım, Kur’an ve Sünnete dayalı Müslümanlığı savunuyorum, din konusunda kendimden konuşmuyorum, muteber ve güvenilir din kitaplarından aldığım bilgileri naklediyorum.

Din alimi olmadığım için Cuma günü başını açıp erkeklerin arasında namaz kılan bayanı tenkit edemeyecek miyim?

İki kere ikinin dört ettiğini söylemek, iki kere iki beş eder diyenleri tenkit etmek için matematik profesörü olmak gerekmez. Memleketimizde son seksen yıl içinde dinî konularda büyük tahribat yapılmıştır; medreseler kapatılmıştır, tekkeler yasaklanmıştır.

Sovyetler birliğindeki bezbojnik hareketi gibi din aleyhtarı propaganda yapılmıştır.

Bugün milyonlarca vatandaşımız doğru-dürüst ilmihal bilmiyor. Müslümanların başına gelen felaket din düşmanlarının saldırısından ibaret değildir. Bir yanda saldırgan din düşmanları, öbür yanda bir takım alçak ve rezil din sömürücüleri…

Müslümanlar örs ile çekiç arasında kaldılar.

Diyalog ve hoşgörü gibi konularda Müslümanların mutlaka uyarılması gerekir. Eskiden Osmanlı imparatorluğu zamanında Darülhilâfe olan İstanbul’da Şeyhülİslâm, vilayet ve kazalarda müftüler vardı, halk dini konuları onlara sorarak öğrenirlerdi.

Eski Şeyhülİslâmlara şu sorular yöneltilseydi, acaba ne cevaplar verirlerdi:

• Zeyd-i zimmî, Hatemü’l- embiya olan Resûlullah Efendimizi inkar etse, O’nu yalanlasa, Müslim olan Amr bu münkir Zeyd için “o cennetliktir” dese Amr’a ne lazım gelir?

• Kur’an düzmecedir, İslâm hak din değildir diyen Yahudi veya Nasrani için “onlar cennete girecektir.” diyen bir Müslümana ne lazım gelir?

İslâm dünyasında çok büyük fakihler, müftüler, din alimleri bulunmaktadır, yukarıdaki soruların onlara da sorulması ve cevaplarının Ümmeti Muhammed’e duyurulması gerekir. Bu hizmetleri kimler yapacak?

Başkan Bush ağzından kaçırdı, agresif Evangelistler İslâm dünyasına, İslâm dinine karşı amansız bir haçlı seferi başlatmışlardır.

Bu Evangelistler, Yahudilerden daha fazla Siyonizm ve israil taraftarıdır. İslâm dinini bozmak için milyarlarca dolarlık tahsisat ayrılmıştır. Bu paralar nasıl harcanıyor, bu paralarla kimler besleniyor? Müslümanların bunları öğrenmeye hakkı vardır.

Dinlerarası diyalog ve hoşgörü fırtınasından başka ülkemizde bir müddetten beri

“dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim”

kasırgaları esmekte, milyonlarca Müslümanın kafası karıştırılmış bulunmaktadır. Ümmetin bu konuda da aydınlatılması, bilgilendirilmesi, uyarılması zaruri bir vazifedir.

Reformculuk konusunda çok ileriye giden bir ilahiyatçının, merkezi Amerika’da bulunan Dr. Moon dinine mensup olduğu, hattâ bu dinin

“kutsal metinler heyeti”

nde resmen hizmet gördüğü iddia edilmektedir. Bu konuda elimizde bir takım belgeler de bulunmaktadır.

Yukarıda anlattığım konuları on milyonlarca Müslüman Türkiyeliye kim duyuracaktır? Din alimi olmadığım için bu konularda öncülük etmek bana düşmez.

Bu memlekette yüz binlerce hoca vardır. Kimisi İlahiyat Fakültesi, kimisi Yüksek İslâm enstitüsü, kimisi özel medrese, kimisi Ezher, kimisi Şam, kimisi Mekke ve Medine Şeriat medrese, mektep ve fakülteleri mezunudur. Bunca hocanın içinden, yeterli sayıda kişinin ortaya çıkıp saydığım vazifeleri yapmaları gerekmez mi?

Maalesef Müslümanlar

“yazılı kültür Müslümanı”

değil,

“şifahî kültür Müslümanıdır”

bu yüzden bir takım hizmetleri ve faaliyetleri yapamıyorlar. Bir takım cahiller çok önemli, çok hayati, zaruri din hizmetlerine; cami helaları, cami hoparlörleri, cami ışıldak, fırıldak ve zırıldakları, cami meşrutaları, cami halıları kadar önem vermiyorlar.

İslâm aleminde, şu ana kadar görülmemiş fitne ve fesatlar var, fazla rahatsız olmuyoruz, gerekeni yapmıyoruz. Sevgili Müslüman kardeşlerime şu hususları hatırlatmayı kendime bir vazife bilmekteyim:

  • Gerçek İslâm dinini tahrif etmek, ehlî (evcil) ve uysal bir İslâm türetmek istiyorlar.
  • İslâm’ın yegane hak din olduğu inancını yıkmak istiyorlar.
  • İslâm dünyasında Protestanlığa benzer bir cereyan çıkartmak istiyorlar.
  • Fıkıhsız, şeriatsız, ucuz ve kolay, bir tür hümanizmaya ve ideolojiye benzeyen yeni bir İslâm çıkartmak istiyorlar,
  • Bu maksatla büyük paralar harcıyorlar.
  • Endonezya’dan Fas’a kadar İslâm dünyasını İsrail’in ve Amerika’nın sultası ve hegemonyası altına sokmak istiyorlar.

    Bunca kötülük fitne, fesat, sabotaj karşısında kılı bile kıpırdamayan, gayretsiz ve hamiyetsiz Müslümanlara acizane hatırlatıyorum: Allah yaptıklarımızdan, yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan bizi sorguya çekecektir. 06 Şubat 2006