Cumartesi

İngiltere’de din ve vicdan hürriyeti, gerçek demokrasi, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkimiyeti, temel ve evrensel insan haklarına hürmet ve riayet konusunda küçük bir kitap hazırlamak istiyorum. Fotoğraflarla süslü olacak bir eser. Bazen bir fotoğraf yüz sayfa bilgiden daha tesirli ve inandırıcı oluyor. Bu iş için vakte ve bir miktar da kitaba, belgeye, mâlumata ihtiyacım var. İnşaallah başarabilirim.

(1) İngiltere’de laiklik, din ve devlet ayrılığı yoktur. Orada hükümdar aynı amanda millî Anglikan kilisesinin de başıdır.

(2) İngiltere’de 1944’ten beri lise ve kolejlerde her sabah dinî âyin ve ibadet yapılması mecburîdir. Okulun kilisesinde yapılan bu âyinlere her öğrenci katılır, “Ben istemiyorum, katılmayacağım” denilemez. Müslüman çocukların çoğunlukta olduğu okullarda, kilise tasvirleri ve haçların üzerleri örtülür; namaz kılınır, Kur’ân okunur, dua edilir.

(3) İngiltere’de arzu eden Müslüman aileler çocuklarını, ilkokuldan itibaren mektebe başları örtülü olarak gönderebilirler. Buna kimse karşı çıkmaz, itiraz etmez, muhalefette bulunmaz. Çünkü orada din hürriyeti vardır.

(4) İngiltere üniversitelerinde arzu eden Müslüman kız öğrenciler tesettürlü olarak okuyabilirler. Kimse tesettürlü Müslümanlara yan gözle bakamaz. Onların tesettürünü yadırgamak, böyle bir şeyden tedirgin olmak bile ayıptır.

(5) Gerek İngiliz vatandaşı olsun, gerekse yabancı olsun İngiltere’de yaşayan Müslüman kadınlar ve erkekler, kendi dinlerine ve medeniyetlerine uygun bir şekilde giyinebilirler. İsteyen kadınlar peçe bile takabilir. Erkeklerin sarık, fes, takke giymesi serbesttir.

(6) Hindistan dinlerinden olan Sih dinine mensup erkeklerin başlarına sarık sarmaları, günlük hayatta bu sarığı çıkartmamaları, onların dinlerinin bir emridir. Bundan yirmibeş sene kadar önce İngiltere’de, motosiklet sürücülerinin kask takmaları mecburiyetini getiren bir kanun çıkartılmıştı. Sihler buna itiraz ettiler, Yüksek Mahkeme’ye başvurdular; Mahkeme “Madem ki, bunların inançları böyledir, onlar motosiklet kullanırken kask takmaya mecbur tutulamaz” kararını verdi. İngiltere’de din, vicdan, fikir, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti bütün değerlerin üzerindedir.

(7) İngiltere’de şeyhlik, dervişlik, tarikat ve tasavvuf faaliyetleri yasak değildir.

(8) İngiltere Müslümanlarının İslâmî dernek, parti, topluluk kurma hakları vardır.

(9) Faraza bir grup Müslüman bir araya gelseler ve “Hilâfeti İhyâ Cemiyeti” kursalar, İngiliz hukuku ve siyasî iktidarı böyle bir teşebbüse karşı gelmez.

(10) Londra’da Pakistanlı bir Müslüman, belediye otobüsünde şoförlük yapıyormuş. Bir namaz vaktinde otobüsü kenara çekmiş, aşağıya inmiş, kaldırımın kuytu bir yerine seccadesini sermiş, namazını kılmış, sonra arabaya binip işine devam etmiş. Kimse buna itiraz etmemiş. Adamcağız Müslümandır, elbette birkaç dakika ibadetini yapmaya hakkı vardır demişler, hoş karşılamışlar.

(11) İngiltere’de, müslümanlar dahil hiçbir vatandaş dinî inançlarından, kanaatlerinden, uygulamalarından dolayı mahkemeye verilmez, hakkında takibat yapılmaz, cezalandırılmaz. Tabiî ki, şiddet olayları müstesnâ.

(12) İngiltere’de başı örtülü Müslüman bir kız öğrenci, din düşmanı Farmason bir bakanı protesto etse o kıza bir ceza verilmez, hapse atılmaz.

(13) İngiltere’nin hukuku sistemi İslâm hukukuna benzer. Yapı ve metod olarak geleneksel, arkaik, eski içtihadlara dayanan bir hukuktur ama pozitif ve rasyonel hukuk sistemlerinden daha fazla adalet sağlar.

(14) İngiltere’de milyonlarca Müslüman yaşamaktadır. Bu İslâm cemaatinden başı örtülü bir kadın milletvekili seçilse ve Avam Kamarası’na (Millet Meclisi’ne) girse onun tesettürüne kimse itiraz etmez; madem ki, halk onu seçmiştir, istediği kıyafete bürünebilir ve Meclis’e girebilir denir.

İngiltere’de bu kadar geniş bir din ve inanç hürriyetinin olması o ülke halkının ve aydınlarının son derece dindar olmalarından ileri gelmemektedir. Aksine Büyük Britanya’da dinî inançlar ve duygular zayıflamaktadır. Lakin orada tam bir demokrasi vardır, hukukun üstünlüğü prensibinin hâkimiyeti vardır, insan haklarına saygı ve riayet vardır. İngiltere demokrasinin beşiğidir, elbette orada böyle engin bir din hürriyetinin bulunması gerekir.

Kendi ülkelerinde baskılara, haksızlıklara, zulümlere, tehditlere mâruz kalan Müslüman aydınlar, fikir ve aksiyon adamları, canlarını ve hürriyetlerini kurtarmak için İngiltere’ye, medenî Batı Avrupa ülkelerine kaçmaktadır. Çünkü o ülkeler Müslümanlar için bir dâr’ül-emandır, birer “Yeni Habeşistan”dır. Eskiden Osmanlı İmparatorluğu böyleydi. Şimdi dünya tersine döndü.

İngiltere’nin bu konularda bazı eksiklikleri yok mudur? Elbette vardır. Mesela Hıristiyanlık kanunlarla korunur, fakat bu koruma İslâm dini için uygulanmaz. Bu yüzdendir ki, İslâm’a ve Müslümanlara saldıran, hakaretler savuran seviyesiz Selman Rüşdi orada barınabilmekte ve devletten himaye görmektedir.

Türkiye’deki laik, demokrat, uygar, çağdaş geçinen bazıları İngiltere’deki din, vicdan, fikir, inanç hürriyetinden ibret dersleri almalıdır. Sadece İngiltere’den değil, bütün medenî Avrupa ülkelerinden alınacak çok dersler bulunmaktadır.

Türkiye’de İngiltere’de olduğu kadar din, inanç, fikir hürriyeti olursa ülke parçalanır, devlet çöker de diyenler vardır. Kesinlikle yanlıştır bu endişeler. Devlete hiçbir şey olmaz, sadece sistem batabilir, Zaten batacağı kadar batmış değil midir? Devlet ayakta kalsın, sistem değişsin, ne zararı olur?

Din hürriyeti yüzünden cumhuriyet rejimine de bir şey olmaz. Cumhuriyet fazilet demek değil midir? Fazilet, vatandaşlara din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetinin verilmesini gerektirmez mi?

Türkiye’nin parçalanması din hürriyetinden olmaz da, dine ve vicdanlara baskı yapılmasından meydana gelir. Din bu ülkede en büyük sosyal bağ, çeşitlilikleri ve alt kimlikleri perçinleyen bir kültür harcı olmuştur. Din yıkılırsa Türkiye de yıkılır. Hâlâ anlayamıyorlar! 31 Aralık 2000 Pazar