İngiltere’de Sarık Hürriyeti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Salı
17 Haziran 2003 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin iç sayfalarında tek sütuna şu küçük haber yayınlandı:
“İngiliz müslüman polise sarık izni”
İngiltere’nin en büyük polis gücü, Müslüman erkek memurların görevleri sırasında ‘sarık’ takmalarına izin verileceğini açıkladı. Londra Polis Teşkilatı (MET) sözcüsü, Müslüman çalışanların isterlerse yeni politikadan yararlanabileceklerini söyledi. Polis gücündeki Sihlerin, türbanlarını takmalarına yıllar önce izin verilmişti. Geçen yıl da Müslüman kadın görevlilere başlarını örtebilecekleri bildirilmişti. (a.a.)”
Hürriyet’in bu haberi, iç sayfalarda tek sütun olarak yayınlayabilmesi bile bir cesaret işidir.
Bendeniz gazete çıkartmış olsaydım bu haberi birinci sayfada manşetten verirdim.
Sarık, biz Türklerin ve diğer Müslümanların dinî ve millî serpuşudur. Tarihî mezarlıklara gidiniz; sarıklı, kavuklu mezar taşları görürsünüz, Osmanlı padişahları Tanzimat’a kadar sarıklı-kavuklu idiler. 1922 ile 24 arasında, Büyük Millet Meclisi kararlarıyla Halife-i Müslimîn tâyin edilmiş olan Abdülmecid bin Abdülaziz Han hazretleri de bazı cuma selamlıklarına sarık-kavuk ile giderlermiş.
Avrupalıların eski Türklere ait yapmış oldukları resim ve gravürlerde en büyük Türk’ten, en basit Müslümana kadar hepsinin kavuklu ve sarıklı oldukları görülür.
İngiltere demokrasinin beşiğidir. Orada temel ve evrensel insan haklarına hürmet ve riayet edilmektedir.
İngiltere’de ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim müesseselerinde, aileleri ve kendileri arzu eden bütün Müslüman kızlar başları örtülü olarak tesettür kıyafetiyle okuyup tahsil görebilirler ve örtülü oldukları için kendilerine hiçbir zorluk çıkartılmaz, hiçbir şekilde hakarete uğramazlar.
İngiltere’de de güçlü bir Yahudi lobisi vardır ama oradaki Yahudiler kılık kıyafet ve şahsî hürriyetler konusunda medenice ve demokratça hareket ederler.
İngiliz polis teşkilatında Hindistan asıllı Sih polisler de bulunmaktadır. Sih dininde erkekler sakal bırakır ve sarık sarar. Bundan yıllarca önce onlara, sakal ve sarık hususunda geniş hürriyet tanınmış, hatta sihler, motorsiklet kullanırken kask taşıma mecburiyetinden muaf tutulmuşlardı. Hem sarık, hem kask ikisi birden başa geçirilemeyeceğinden ve din-inanç hürriyeti esas olduğundan sarığa öncelik tanınmıştı.
İngiltere’de bir Müslüman ne kadar sofu, koyu, dindar, muhafazakâr olursa olsun dinî uygulama konusunda bir baskıya, bir zorbalığa mâruz kalmaz.
Müslümanlar İngiltere’deki bu hürriyetin kıymetini bilmelidir. New York’ta İkiz Kulelerin yıkılmasından sonra diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi İngiltere’de de bir kısım Müslümanlara iyi gözle bakılmamaktadır.
Bazıları benim İngiliz meddahlığı yaptığımı iddia edebilir. Meddahlık en sevmediğim iştir. Ancak herkesin hakkını vermek gerekir. Bir İslâm ülkesi olan Türkiye’deki başörtüsü meselesine bakınız; bir de İngiltere’nin bu meseleyi nasıl halletmiş olduğunu göz önüne getiriniz.
Türkiye AB’ye girerse, Müslümanlar din hürriyeti, tesettür ve diğer bazı konularda daha fazla serbestlik ve hak elde edeceklerdir ama AB’ye girmemiz ülkemizi parçalanmaya kadar götürecek gelişmelere yol açacaktır. AB’ye girişle birlikte, muazzam bir Haçlı ve misyoner ordusu Türkiye’ye taarruz edecek; mekan ve halk bütünlüğünü darmadağın edecek faaliyetlere girişecektir.
Hükümet apartmanlarda özel ibadet yerlerinin açılabilmesini mümkün kılacak bir kanun teklifi hazırladı. İbadethane kelimesi ne mânaya geliyor? Cami ve mescid mi açılacaktır? Buna lüzum yoktur, çünkü her yer cami ile doludur. Peki ne açılacaktır? Hiç şüpheniz olmasın ki, bu kanun, ülkemizde Hıristiyan kiliseleri ve şapelleri açılabilmesi için çıkartılmaktadır.
Türkiye’de Sabataycı sinagogları açılması hiçbir kanun ve izne bağlı değildir. Onlar zaten, istedikleri yerde ve istedikleri zaman kendi tapınma-hânelerini açıyorlar. Hangi valinin, kaymakamın, idarecinin, hakim veya savcının böyle sinagoglara karşı çıkabilmesi mümkündür? Adamın tozunu havaya savururlar…
Bizde, üzerinde durulmayan çok önemli bir konu vardır: Yıllardan beri ülkemizin bazı bölgeleri kasıtlı, planlı olarak sinsice boşaltılmaktadır. Peki niçin boşaltılıyor bu yerler? İleride buralara başka yerlerden nüfus mu getirilecektir?
Bana ulaşan bir rivayeti sizinle paylaşmak istiyorum: Güneydoğu taraflarında kendine şeyh süsü veren bir adamın şüpheli durumu dikkat çekmiş. Sık sık Lübnan’a gidip geliyormuş. Adam yakalanmış, sorgulanmış, yapılan muayenede sünnetsiz olduğu meydana çıkmış… Sünnetsiz bir şeyh…
Maalesef islâmî kesime birtakım casus ve ajanlar çeşitli maskelerle girmişlerdir. Geçmiş asırlarda nice Hıristiyan ve Yahudi, Müslüman kılığına girerek İslâm alemini dolaşmış, casusluk yapmış, döndükten sonra da kocaman kitaplar yazmıştır. Macar Yahudisi Vambery, İstanbullu derviş Reşid efendi isim ve kılığıyla İngiliz Dışişleri Bakanlığı hesabına Ortaasya Müslüman hanlıklarını dolaşmıştır. Bütün seyahatı boyunca, Müslüman olmadığı halde beş vakit namaz kılmış, zikr u tesbihatta bulunmuştur. Palgrave adında bir İngiliz, Mısırlı bir doktor kimliği ile 19’uncu asırda Arabistan’ı dolaşmış, Vehhabilerin merkezine kadar gitmiş, bilahare iki ciltlik büyük bir seyahatname kaleme almıştır. Ali Bey Abbasî adını alan bir İspanyol da, bütün âlem-i İslâm’ı gezmiş, kitap yazmıştır. Bunların hepsinin isimlerini vermeye kalksam kocaman bir liste olur.
Şu anda içimizde en samimî Müslümanlardan daha dindar görünen ve geçinen casuslar, ajanlar, provokatörler bulunmaktadır. Sabataycıların Diyanet İşleri Başkanı adayları bile vardır. Selanik Dönmeleri bazı tarikatlara sızmıştır. Dinde reform ve yenilik cereyanını onlar körüklemektedir.
İsim veremem ama islâmî kesimdeki bazı ünlü kişilerin Yahudi asıllı olduğunu söyleyebilirim. Türk Yahudisi, Kürt Yahudisi, Kafkasya Yahudisi…