İnternet, gençliği nasıl mahvediyor
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Salı
İstanbul’da pek farkedilmiyor, Samsun’a gittiğimde dikkatimi çekmişti. Taşra şehirlerinde pıtırak gibi internet kafeleri açılmış ve lise gençliği akın akın buraları dolduruyor. Cihazların başına geçiyorlar, tuşlara basıyorlar ve saatlerce vakit geçiriyorlar.
Ne yapıyor bu gençler? İlim, sanat, kültür, araştırma mı yapıyorlar? Heyhat!.. Bir kısmı internetten ders çalışmak için yararlanıyor. Bir kısmı hocaların verdiği konularda bilgi topluyor… Gerisi boş ve zararlı şeyler.
Zihni açmak bir tarafa, bulandıran oyunlar. Çat çat çat… Saatlerce süren gevezelik ve zevzeklik…
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?” adında bir kitabı var. 1950’li yıllarda basılmış. O zaman bilgisayar ve internet yoktu. Genç nesiller asıl zamanımızda mahv ve perişan oluyor.
Bilgisayar hem çok faydalı bir cihaz, hem de çok zararlı… Çocuklarımızı bunun zararlarından nasıl koruyacağız? Hrant Dink’i vuran delikanlı, yüzyüze tanımadığı, sadece internetleştiği chat arkadaşına “Yarın bir adam vuracağım…” demiş. Arkadaşı inanmamış, “gırgır geçiyor” sanmış. Okullar ve öğrenciler durup dururken bozulmadı. İnternet…Çeşitli muzır ideolojiler… Uyuşturucu mafyası… İslâm’ı ülke, devlet ve millet için büyük bir tehdit ve tehlike olarak gören güçlü lobiler… İki kimlikliler… Chat… Chat….Chat…
Lisede okuyan 17 yaşında bir genç var. İstanbul’da annesi ile birlikte yaşıyor, babası yurtdışında. Bu gencin birtakım özellikleri var, sayayım:
(1) Terbiyeli ve efendi bir gençtir.
(2) Sigara içmez, uyuşturucu kullanmaz.
(3) Küfr etmez, müstehçen lâflar sarf etmez, daima edebli şekilde konuşur.
(4) Okulda ve okul dışında laubalilik, serserilik, itlik yapmaz.
(5) Okul içinde ve dışında gömlek yakasını gevşetip kravatını yular gibi sarkıtmaz, gömleğinin eteklerini pantolonun dışına çıkartmaz.
(6) Büyüklerine ve hocalarına saygı gösterir, kimsenin aleyhinde konuşmaz, hele öğretmenlerine
gibi lakaplar takmaz.
(7) Kesinlikle argo lisanı kullanmaz.
Yukarıda saydığım hasletleri ve faziletleri dolayısıyla okulun bütün idarecileri ve öğretmenleri bu genci severler ve takdir ederler.
Ha, bu delikanlının bir özelliği daha var, onu da yazayım:
O, Türkiyeli değildir. Annesi ve kardeşleriyle birlikte Çeçenistan’dan ülkemize iltica etmiştir (sığınmıştır.)
Bilmem anlatabildim mi?
Başlangıçta bazıları veya birileri neler demişlerdi? Acaristanbul köşkleri, konakları, villaları kanunsuz ve nizamsız yapılmıştır… Kanunlar işleyecek ve kaçak yapılar yıkılacaktır… Aman ya Rabbi, bu konuda ne kadar yüksekten atılıp tutulmuştu. Ha şu tarihte yıkılacak, ha bu tarihte derken sonunda yıkılmayacakları anlaşıldı. Kararlar, komisyonlar, dilekçeler… İşin yekûnu milyar dolarla ifade ediliyor.
Başlangıçta doktorların nezaretinde teskin edici (sükûnet verici) haplar ve iğnelerle ayakta durabilen kişi artık huzura kavuştu. Efendim Türkiye’de kanun var, nizam var, hukuk var, kural var… Bunca şey varken Acaristanbul villaları, köşkleri, konakları nasıl yıkılır?
Bozmayın köşk konak sahibi vatandaşın esenliğini, huzurunu, rahatını. O yapılar fakir fukaranın gecekondularına benzemez. Onların banyolarındaki musluklar altın suyuna batırılmış. Onlardaki granitler Kongo’dan, Brezilya’dan getirilmiş. Onların yüzme havuzları var. Onlarda seçkin, saygın, kalantor vatandaşlar oturuyor.
Ağaçlar içinde, temiz havada bırakın kuş sesleri dinlesinler. Yaşasın hukuk, yaşasın kanun ve nizam, yaşasın eşitlik…Yaşasın Beykoz Acar havadar bölgesi! Kuş sesleri, kahkahalar, cıvıltılar, neş’eli melodiler o tepeleri çınlatsın, inletsin…
Geçenlerde Sudan’ın başkenti Hartum’a üç dostla birlikte iki günlük bir seyahat yaptık. Türk Hava Yolları uçağıyla gittik geldik. THY iftihar edeceğimiz millî bir kuruluşumuzdur. Hızla büyüyor, büyümeye devam ediyor. Hartum yolculuğumda uçak personelinin yolculara gösterdiği yakın ilgiyi gördüm, sevindim.
Bir kısım gazeteler ve gazeteciler THY’ye ağır şekilde çatıyorlar, bu başarılı müesseseyi yerden yere vuruyorlar. Neymiş, kaza yapması ihtimali olan kiralanmış uçakların sonuncusu iade edilirken müdür veya şeflerden biri deve kurban etmek istemiş.
Bana göre böyle bir şey yapılmamalıydı. Fakat, bu yüzden THY’ye yöneltilen tepkiler ve tenkitler de son derece aşırıdır. Küçük bir tenkit yöneltebilirler ve işi kapatabilirlerdi. Böyle yapmadılar ve havaalanında deve kurban edilmesini dillerine dolayıp pehlivan tefrikası gibi uzattılar.
THY Sabataycıların, Kriptoların kontrol ve idaresinde olsaydı, herhangi bir aksaklık ve yolsuzluk dolayısıyla bu kadar uzun ve şiddetli yayın yaparlar mıydı?
Aynı zihniyet 28 Şubat’tan sonra
diyerek Anadolu ve Trakya Müslümanlarının büyük sanayie, büyük ticarete el atmasına, holdingler ve fabrikalar kurmasına da karşı çıkmıştı. Hatta hatırlıyorum, büyük bir İstanbul gazetesinde, THY uçaklarında yolculara Ülker kekleri ikram ediliyor diye kızılca kıyamet kopartılmıştı.
Müslümanların iktisadî, sınaî (endüstriyel), ticarî yükselişini ve kalkınmasını durduramadılar. Şu anda dindar Kayseri, ülkemizin dördüncü sanayi şehri olmuştur ve hızla ilerlemektedir.
Bir ara birtakım (hepsi değil) holdingler kurulurken yolsuzluk yapılmış, para veren vatandaşlar mağdur edilmişse de, genelde Müslüman Anadolu ve Trakya müteşebbisleri büyük başarılara imza atmışlardır.
Lütfen, havaalanında deve kurban edildi diye çok başarılı millî bir işletmemizi kötülemeyelim, yerin dibine batırmayalım, insaflı hareket edelim. 07 Şubat 2007