Cumartesi

Bir ay kadar önce ABD’den gelen bir dostum anlattı. Türkiye’de yayın yapması yasaklanan Türkçe bir internet sitesi orada serbestçe yayınlanıyormuş. İşte bu sitede bizdeki yolsuzluklarla ilgili korkunç, dehşet verici bir iddiada bulunulmuş, ifşaat yapılmış. İddiacı

“Söylediklerim doğru değilse, Ankara’da resmî bir daire önünde tabancamı şakağıma dayayıp intihar etmeye söz veriyorum”


diyormuş.

Mahkemelerin gazete kapatmak hakkı ve yetkisi olmadığı gibi internet sitesi kapatmak hakları da olmamalıdır. İnternet modern çağın güçlü medya organlarındandır. Gazete ve televizyon hürriyeti gibi, internet hürriyeti de olmalıdır. Tabiî ki, bu hürriyetin sınırları da olacaktır.

1. Pornografik yayınlar yasaklanabilmelidir.

2. Ülkeyi açıkça bölmek isteyen, halkı isyana teşvik eden yayınlar da yasaklanmalıdır.

3. Âdil kanunlarla açıkça, sarahaten, vâzıh bir şekilde belirtilen suçları işleyen yayınlara da ceza verilebilmelidir.

Ancak soygunları dile getiren, ülkedeki korkunç boyutlara varmış olan kokuşmayı anlatan, Türkiye’nin nasıl ve kimler tarafından soyulduğunu belgeler, şahitler, karineler ile açıklayan yayınlara yasak getirilmemelidir. Yasaklarla bazı şeyler bir müddet için engellenebilir ama pisliklerin de üzeri örtülmüş ve bunların ileride tıkanıp da patlayan lağımlar gibi memleketin kazurat içinde bırakılmasına yol açılmış olur.

İnternet ile iftira edilemez mi? Elbette edilebilir. Hele Türkiye gibi çivisi çıkmış bir ülkede. Ancak internet sitelerinde ortaya atılan iddiaların, yapılan ifşaatların hepsinin yüzde yüz iftira ve yalan olduğunu sanmak saflık olur. Bütün ülke burun direklerini kıran pis kokularla doludur. Her taşın altında necaset vardır. Rakam kesin olarak bilinmiyor ama 200 milyar dolarlık kara, kirli, pis para olduğu söylenmektedir. Uyuşturucu, silah kaçakçılığı, gümrük yolsuzlukları, hayalî ihracat, banka soygunları, devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanması ve daha bir sürü pislikle ilgili dedikodular ayyuka çıkmıştır.

Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan

televizyonda anlattı. Minareleri çalan büyük, saygın, azılı, şık giyimli, yüksek tabaka haydutları ve eşkıya akıllara durgunluk veren korunma tedbirleri almış. Tehditler, şantajlar, aflar, kurtarmalar gırla gitmektedir.

Büyük medya bunların ancak binde birini, hamamın namusunu kurtarmak kabilinden yayınlıyor. Binde dokuz yüz doksan dokuzu suyun altında kalıyor. Bunlarla şu anda ancak bazı internet siteleri ilgilenmektedir.

İftira kötü şeydir ama namuslu, şerefli, doğru, dürüst, düzgün, temiz adamların iftiralardan fazla korkmaması gerekir.

İddia ve ifşaatta bulunanların;

– Şahit getirerek,

– Belge ve bilgi vererek,

– Karineler ve deliller göstererek söylediklerinin doğruluğuna kamuoyunu inandırmaları icab eder. Kuru iftira bumerang gibidir. Döner dolaşır atanın kafasına çarpar.

Hırsızlar, soyguncular, eşkıya, talancılar eski İçişleri Bakanı’nı yıpratmak için bir sürü dolap çevirdiler, komplolar yaptılar ama tutmadı.

Bu ülkede şu anda binlerce kişi çok önemli, çok büyük, çok korkunç pislikleri biliyor ama söyleyemiyor. Onlara cesaret verilmelidir. İddialarını ispat ettikleri takdirde, sağlam bilgiler ve güçlü belgeler sundukları taktirde kendilerine hiçbir zarar gelmeyeceğinden emîn oldukları taktirde çok şeyler söyleyecekler, volkan patlamasına benzer ifşaatta bulunacaklardır.

Birtakım pislik adamlar, kendilerini kurtarmak için beş milyon, on milyon dolar masraf yapmaktadır. Bu adamlar ve çeteler kimlerdir? Bu beş veya on milyon dolarlar kimlere, nerelere verilmektedir?

Birtakım çok önemli, çok hayatî dosyaların hasıraltı edildiği, ortaya çıkarılmadığı, buzdolabında muhafaza edildiği, hattâ yakıldığı söyleniyor. Tarih ileride bunları yazacaktır ama bugün Türkiye’yi temiz havaya kavuşturmak istiyorsak, bunları açığa çıkartmamız, bunları tartışmamız gerekmektedir.

Bir ülkede iki çeşit polis vardır. Biri devletin resmî polis teşkilatı, kolluk kuvvetleri. Diğeri vatansever aydınların, medyanın, düşünen yüksek beyinlerin bir kısmıdır. Bu ikinci sınıf polisin bütün gücüyle pisliklerle, yolsuzluklarla, kokuşma ile mücadele etmesi gerekir. Adına platform mu denir, grup mu, topluluk mu, ne denecekse densin ve her kesimden temiz ve dürüst aydın üyelere sahip

özel ve sivil bir kokuşma ile mücadele polisi kurulsun.

Bunlar dosyalar hazırlamalı, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün devlet büyüklerine ve kurumlarına bunları ulaştırmalıdır. Bu konuda medya ile de sıkı işbirliği yapılmalıdır. Sağcı solcu, Sünnî Alevî; Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arnavut; laik İslâmcı, şucu bucu kimsenin gözünün yaşına, hatırına bakılmamalıdır. Bir kısım basın babaları ve baronları ile mücadele edilmelidir. Çünkü bugünkü kokuşmada, bugünkü pisliklerde onların da hayli hissesi bulunmaktadır.

Türkiye’de kokuşma önlenmelidir. Bu kadar pislikle hiçbir ülke ayakta duramaz. Geçmişteki soygunların ve talanların üzerine sünger çekmekle, suçluları affetmekle, zamanaşımına tâbi tutmakla büyük kötülük edilmiştir. Son yüz sene içinde, şahsî servetleri olmadığı, âileden hiçbir servetleri bulunmadığı, ömürleri boyunca ticaret yapmadıkları, helâl para kazanmadıkları halde birtakım tarihî şahsiyetler nasıl olmuş da efsanevî servetlere sahip olmuşlardır? Bazı emekli bürokratların milyonlarca dolarlık köşklerinin, yazlıklarının, eski Hint mihracelerini andıran lüks ve debdebeli hayatlarının kaynağı nedir? Susurluk kazası ile ortaya çıkan uyuşturucu ve silah yolsuzluklarının içyüzü nedir? Bunlar olanca açıklığıyla, olanca şeffaflığı ile ortaya çıkartılmadıkça Türkiye selamete kavuşmayacaktır.

Türkiye’de yayını yasaklanan, Türkiye dışında serbest olan Türkçe internet sitesi korkunç yolsuzlukları yayınlıyor, fakat bizim haberimiz olmuyor. Hani sansür yoktu. Hani yayın yasağı yoktu. Korunan Türkiye midir, yoksa yolsuzluk yapanlar mı? 23 Haziran 2002