İran’da Tesettür
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Salı
Komşu İran’a Mayıs’ın 18’i ile 24’ü arasında küçük bir seyahat yaptım. Yeşilköy havaalanında İran Havayollarına ait uçağa bindik, hosteslerin başları kapalıydı. Üç saati aşmayan bir yolculuktan sonra Tebriz’e indik. Şehrin dışında lüks bir otele indik. Her odada seccade var, görülebilecek bir yere de kıble istikameti işaret edilmiş.
İran’da gördüklerimi, yaşadıklarımı ileride kırık dökük de olsa anlatmaya çalışacağım. Bu yazımda
konusunu işleyeceğim.
1. İran’da Müslüman veya gayr-i müslim bütün kadınlar ve kızlar tesettüre uymaya mecburdur. Tebriz’i, Şiraz’ı, İsfahan’ı, Tahran’ı gezdik, otobüsle bin kilometre kadar yolculuk yaptık, bir tek açık kadın görmedik.
2. İran’a gelen yabancı turistler, gazeteci kadınlar, kadın diplomatlar, resmî ziyaret yapan yabancıların eşleri de başlarını örtmekle mükelleftir. Şiraz’da kaldığımız otelde Fransızlar vardı, ilmî bir toplantı için gelmişler, onların da başları örtülüydü. Bundan pek şikayetçi görünmüyorlardı.
diyerek kabullenmişlerdi.
3. Eskiden başörtüleri kadınların ve kızların saçlarını tamamen örtüp kapatıyormuş. Şimdi yarıdan fazlasının saçlarının bir kısmı görülüyor. İslâmî sistemin buna müsamaha gösterdiği anlaşılıyor.
4. Sinemaların önünden geçerken, kadın artistlerin resimlerine dikkat ettim, onların da başları örtülüydü.
5. İlkokula giden küçük çocukların başlarını da örtmüşlerdi.
6. Tesettür vasıtası olarak yüzde elliden fazla eski geleneksel çadur adlı tek parçadan ibaret çarşaf kullanılıyor. İkinci yaygın kıyafet, pantolon üzerine giyilen bir pardösü ve başa örtülen siyah bir eşarp. Bizdeki gibi rengârenk eşarplar, başörtüler çok nâdir, yüzde bir bile değil.
7. Yüzde yirmi beş civarında kadınlar şer’î usulde örtünüyorlar, saçları hiç görülmüyor. Geri kalanlarının mecburiyet altında örtündükleri anlaşılıyor. İlk fırsatta başlarını açacaklarını sanırım.
8. Dönüşte de İran uçağına binmiştik. Uçak Yeşilköy havaalanına inince kadınların çoğu örtülerini açtılar…
9. Bizim kafilemizdeki Türk hanımların hepsinin başları örtülüydü, hattâ ikisi çarşaflıydı. Şiraz’da, içinde türbe bulunan bir camii ziyarete gittiğimizde bizim kafilemizdeki hanımların tesettür kıyafetleri yeterli bulunmadı, kiralık çadurlar alındı, onlara bürünüp içeriye girdiler.
10. Lokanta, çayhane gibi topluma açık yerlerde
mealinde levhalar gördüm.
11. Tesettür kadınların ve kızların tahsil yapmalarına, çalışmalarına mâni değil. Dükkânlarda, işyerlerinde hayli kadın çalışıyordu.
12. Otobüslerde, toplu nakil vasıtalarında kadınların yerleri ayrı. Böylece her türlü sarkıntılıktan ve terbiyesizlikten korunmuş olarak rahatça yolculuk edebiliyorlar.
13. Doğrudan doğruya tesettürle ilgili değil ama şu hususu da belirtmek istiyorum: İran’da fuhşu körükleyen, seks ihtiraslarını azdırıp insanları kudurtan pornografik yayınlar yok. Gazeteler, dergiler çıplak kadın resmi basmıyor. Orada içkili, danslı, gece kulüpleri, diskotekler, barlar da mevcut değildir.
14. Yine İran’da, üzerinde “İran İslâm Cumhuriyeti” resmî antetini taşıyan resmî vesikalarla birtakım bedbaht kadınlara fuhuş yapma izni verilmiyor.
15. Halkın bir kısmı tesettürden memnun, bir kısmı ise bunu baskı altında zoraki olarak kabul ediyor. Bunu da tabiî karşılamak gerek.
16. Gezdiğim bütün şehirlerde ve yerlerde peçe takan İranlı bir tek kız veya kadın görmedim. Sadece bir peçeliye rastladım, o da kıyafetinden anlaşıldığına göre Fars körfezindeki ülkelerden birine mensuptu.
17. Fazla televizyon seyretmedim. Bir defasında ekranda spiker veya yorumcu bir kadın konuşuyordu, çarşaflıydı.
18. Kafilemizdeki avukat bir arkadaş, bir mahkemeyi ziyaret etti. Kalemdeki çalışanlar hep kadınmış, tesettürleri de usule uygunmuş.
19. İran’da karma eğitim yok, kızlar ayrı, erkek çocuklar ayrı okuyormuş.
20. Havaalanında, güvenlik muayenesi için erkekler ayrı, kadınlar ayrı kapılardan geçiyor. Böylesi daha rahat ve güvenli.
Yukarıda verdiğim izahattan anlaşılacağı üzere İran’da kamusalanında kadınların başları açık, dekolte kıyafetlerle gezmeleri, cinsel kışkırtma yapmaları yasaktır. Bunun dışında herhangi bir kısıtlama yoktur.
Sanırım İslâm tarihinde en sıkı tesettür
Türkiye’sinde uygulanmıştır. Onunla da ilgili bazı bilgiler vereyim:
1. Sultan Abdülhamid tahta çıktığında İstanbul kadınları ferace ve yaşmak kullanırmış. Daha sonra, Şehzadebaşı’nda bir Ramazan günü çirkin bir sataşma olmuş, bunun üzerine kadınların çarşaf giymeleri ve peçe takınmaları emredilmiş.
2. O devirde kadınlar ve kızlar erkeklerle beraber lokantalara, muhallebicilere gidemezmiş. Kadınların yerleri ayrıymış. Hani şimdi bazı lokantalarda “Aile için salonumuz veya yerimiz vardır” levhaları bulunuyor ya, işte o zamandan kalmadır. Aileden maksat kadınlar ve kızlardır. O zaman bu kısımlara, kocası veya erkek kardeşi de olsa erkekler alınmazmış.
3. Sultan Abdülhamid devrinde tramvaylarda, trenlerde, vapurlarda kadınların yerleri ayrıymış. Zaten birçok Avrupa ülkesinde de böyleymiş.
Bir ara Afganistan’da Taliban rejiminin kızların okumasını yasakladığına dair medyada haberler çıkmıştı. Kızları okutmamak çok aşırı bir davranıştır ve İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Kadınların ve kızların haysiyetlerini korumak, onları her türlü terbiyesizlikten, tecavüzden ve sarkıntılıktan uzak tutmak şartıyla, bir İslâm toplumunda da onlar için okullar açılmasından daha tabiî bir şey olamaz. 1400 küsur yıllık İslâm tarihinde âlime, şâire, edibe, sanatkâr ünlü ve büyük kadınlar yetişmiştir. Merhum Hacı Zihni Efendi’nin “Meşâhirü’n-nisa” (Meşhur Kadınlar)
adlı büyük bir eseri bulunmaktadır. Bizden önceki çağlarda yaşamış birtakım ünlü İslâm kadınları anlatılmaktadır.
Peygamberimizin hanımı Hazret-i Aişe validemiz ilim, irfan, hikmet bakımından çok yüksek derecede bulunan örnek bir İslâm hanımı idi. Ashabın müctehidleri içindeydi, fetva verirdi, ilmî konularda müşkili olanları aydınlatırdı.
Kadın haysiyeti, kadın eşitliği, kadın hakları başka şeylerdir; kadınları ahlâksızlıktan, fuhuş ve zinadan, saldırı ve sarkıntılıktan korumak başka şey.
Atletizm müsabakalarında kadınların erkeklerden ayrı olarak yarışmaları nasıl kadın haklarına gölge düşürmüyorsa, otobüslerde kadınların yerlerinin ayrı olması da düşürmez. Bizde bu konuda bazıları mügalata ve safsata yapıyor, bazen bir bardak suda fırtına kopartıyor.
İsrail’de dindar ve muhafazakâr Yahudilerin oturduğu bazı mahallelere sefer yapan otobüslerde kadınlarla erkeklerin yerleri ayrıymış. Bunun ne gibi bir sakıncası olabilir? Madem ki, halk böyle istiyor, madem ki, halk böyle rahat ediyor, onların isteklerinin yerine getirilmesi gerekmez mi? Demokrasi bu değil midir?
Gidiş gelişlerin yoğun olduğu, otobüslerin tıklım tıklım dolduğu saatlerde birtakım kadın ve kızların çektikleri, mâruz kaldıkları doğru mudur?
Bizde bazı ilericiler, Pembe Türkler, çağdaşlar, fanatikler İran’daki tesettür mecburiyetini şiddetli şekilde protesto ediyor ve kınıyorlar. Ben bir Müslüman olarak böyle bir reaksiyon gösteremem. Aksine memnun oldum. “Nasıl memnun olursun?..” Hürriyet var, neye memnun olacağımı, neden rahatsız olacağımı kimseden öğrenmem. Benim inançlarım var, doğru ve hak kabul ettiğim hükümler, ölçüler, kaideler, kurallar var. Onların doğrultusunda düşünür ve hareket ederim.
Demokrasinin beşiği İngiltere’de böyle değil mi?
Bir ara Konya Belediyesi otobüslerde kız öğrenciler için ayrı bir yer ayırmıştı da bizim pek ilerici, pek uygar, pek terakkiperver medyamız büyük bir yaygara ile bunu protesto etmişti. Bana sorarsanız böyle bir ayırım, kız öğrenciler için bir korunmadır, bir imtiyazdır ve faydalıdır, iyidir. Gel de bazılarına bunu anlat. 16 Haziran 2004