Perşembe

Çok üzücü ve vahim bir hadise olmuş, Danıştay üyesi bir hakim bir avukat tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüştür, birkaç da yaralı vardır.

Bazıları bu cinayeti çığırından çıkartarak, katilin dindar olması dolayısıyla bütün Müslümanları dolaylı şekilde suçlu göstermeye yeltenmektedir.

Dindar bir Müslüman, dinî duygularla bir kimseyi öldürdü diye bütün Müslümanları suçlu görmek, onlara saldırmak hukuka ve adalete uygun olmaz, medeniliğe yakışmaz.

Fail suçu tek başına işlediyse sadece o cezalandırılır. Suç ortakları varsa, bunlar bulunabilir ve suçları kanunen isbat edilirse onlar da cezalandırılır. Katili kışkırtanlar varsa, bulunup yakalandıkları ve kışkırtmaları sabit olduğu takdirde onlara da kanun dairesinde ceza verilir. Bunun dışında, Danıştay’ın kararlarına kızan birtakım Müslüman vatandaşlar suçlu görülemez.

Hadiseden hemen sonra, sıcağı sıcağına birtakım politikacılar ve medyacılar yeni bir Menemen olayından ve Kubilay’dan bahs ettiler. Öyle düşünüyorlarsa, iyi bilsinler ki,

Menemen olayı kışkırtma ve düzmece bir olaydır.

Bana inanmayanlar, o tarihte Türkiye’de hizmet görmekte olan ABD büyükelçisinin hatıralarındaki bu konu ile ilgili satırları okusunlar.

Bu yeni hadise bir tertip eseri olabilir mi?

Konunun uzmanları iyi bilirler: Doğrudan doğruya değil, dolaylı şekilde, birtakım müsait ve heyecanlı kimselere telkinler yapılarak adam öldürmeleri, suikast tertiplemeleri, terör hareketlerine girişmeleri sağlanabilir. Bugün islâmî kesimde, hele “İslâmcı” camiada bir yığın casus, provokatör, manipülatör, kışkırtıcı, yönlendirici, istihbarat yapıcı ajan ve eleman bulunmaktadır. Bunlar asıl kimliklerini gizlerler, hangi camianın, grubun, cemaatin içindeyseler kraldan daha kralcı görünürler ve yapacaklarını yaparlar.

Çarşamba günkü cinayeti bir hukukçunun işlemiş olması son derece düşündürücüdür. Bu gencin hocalarının hiç sorumluluğu yok mudur?

1953’te Ankara’da Mülkiye’de (Siyasal Bilgiler) okuyordum. Bir sabah gazeteler Vatan gazetesi başmuharriri (başyazarı) Ahmet Emin Yalman’ın Malatya’da vurulduğunu yazdılar. Bir genç, yazılarından dolayı büyük ve derin bir infiale kapılmış ve gazeteciyi vurmuştu. Hadisenin akabinde iş çığırından çıkartıldı ve yurt çapında bir terör estirildi. Memleketteki dindarlar suçlu görüldü, o tarihlerde 33 adet islâmî gazete ve dergi yayınlanıyordu, bunların 30’u kapatıldı. Hattâ devrin başbakanı Adnan Menderes Yeşilköy havaalanında bir basın toplantısı yaparak “Şu kadar kara basın vardır, onların bir kısmını kapattık, geri kalanlarını da kapatacağız…” meâlinde bir söz sarf etti. (Gazete koleksiyonları kütüphanelerde duruyor, arzu eden bakabilir…) Yalman’ın vurulmasından sonra ülke çapında bir terör estirildi. Maksat, Müslümanları yıldırmak, islâmî hareketin ve uyanışın belini kırmaktı. Bunda da muvaffak oldular. Olan Türkiye’ye oldu; devlete, millete, ülkeye oldu…

Yanlış anlaşılmasın, Yalman’ın vurulması doğruydu demiyorum. Elbette vahim bir suç işlenmişti, suçlular cezalarını görmeliydi. Ancak, hadise çığırından çıkartılmamalıydı. 1953’te Malatya’daYalman’ın vurulması (ölmemişti) hadisesi ile bugünkü müessif hadise arasında herhangi bir benzetme yapmıyorum.
Anlaşılan şudur:
Birtakım derinler düğmeye basmışlardır. Ülkedeki siyasî istikrarı bozmak, bir anarşi havası meydana getirmek istiyorlar.
Cumhuriyet gazetesine üç kere bomba atıldı. Failleri bulunmadı. Ölen ve yaralanan da olmadı. Maksat gürültü çıkartmaktı.
Son aylarda birtakım çevrelerde sinirlilik, tedirginlik, aşırı heyecan görülüyordu.

Bir ilçemizde, bir partinin yerel başkanı ciklet veya sakız çiğnedi diye tutuklandı… Bir savcı, hazırladığı iddianameden dolayı meslekten atıldı. Birtakım çevreler burunlarından kıl aldırmıyorlardı…

Strateji uzmanlarından bazıları son hadiseleri, iktidara “Artık git, yoksa çok fena olur senin için… En kısa zamanda erken seçim yapılsın…” mesajı verildiğini söylüyorlar. Zaten sezgi sahibi olanlar önümüzdeki birkaç ayın çok hareketli geçeceğini tahmin ediyorlardı.

Endonezya’da Merapi yanardağı yakıcı dumanlar püskürtüyor, kızıl lavlar akıtıyormuş. Türkiye’de de patlamaya müheyya (hazır) yanardağlar vardır. Ne oluyor, ne olacak bunları kesin şekilde bilmek mümkün değildir. Ancak bir husus çok iyi bilinmelidir ki, ortada önceden hazırlanmış, planlanmış bir

tertip

, bir

senaryo

vardır.

Bu senaryonun temelinde, arka planında milyarlarca dolarlık rantlar vardır. Bir düzenin veya sistemin her ne pahasına olursa olsun korunması kaygısı vardır. Yakın tarihimizde görüldüğü gibi birtakım yeni cinayetler işlenebilir. Fâil-i meçhul cinayetler…

Yine tertipli, planlı, kasıtlı bir şekilde gürültüye ve yaygaraya müsait düzmece hadiseler meydana getirilebilir. İslâmî kesimde bu gibi oyunlara gelecek dolaylı şekilde kışkırtılıp suç işletilecek heyecanlı veya dengesiz adam çoktur.

Hangi gruba, kesime, alt-kimliğe sahib olurlarsa olsunlar bütün sevgili vatandaşlarımız çok dikkatli olmalıdır. Birtakım gizli lobiler, egemen güçler, kendilerini halktan daha üstün ve imtiyazlı gören patrisyenler ülkemizi ve devletimizi yeni maceralara sürüklemek istiyorlar. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Danıştay hakiminin öldürülmesi, yaralananlar olması gerçekten çok üzücü ve vahim bir hadisedir. Bu hadisenin çığırından çıkartılması da çok vahimdir. Dindar vatandaşlarımız ajanlara, casuslara, provokatörlere karşı son derece dikkatli ve uyanık olmalıdır. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Bırakın yoğurdu üfleyerek yemeyi, bizim şimdi dondurmayı üfleyerek yememiz gerekir. Başta sayın Başbakan ve diğer iktidar mensupları, korunmak istiyorlarsa bol bol sadaka versinler ve ihlasla hayır hasenat yapsınlar. Diğer bütün Müslümanlar da…

Yakın tarihimizde PKK’ya karşı İslâmî bir Kürt hareketi kurdurmuşlardı. Bu İslâmî Kürt hareketini kullandıktan sonra feci bir şekilde ezdiler, yok ettiler. Bunlardan her şey beklenir. Birtakım sözde dini bütün şahıslar ve gruplar var. Bunların yaptıkları edebiyat bizi aldatmamalıdır.

Bunların bazısının bazı istihbarat gruplarıyla ilgisi olduğu, işbirliği yaptığı erbabınca bilinmektedir.

Hangi istihbarat grupları? Ülkemizde en az beş istihbarat grubu vardır, hangisi ne bileyim?..

Herkes uyanık olsun, fitne ve fesat hareketlerine en ufak bir şekilde katılmasın.

Yanardağ patlamaya hazırlanmaktadır. Önümüzdeki aylar çok hareketli geçeceğe benziyor.

Bu işlerin altında ve ardında MOSSAD, CIA ve daha nice yabancı istihbarat da bulunmaktadır. Kambersiz düğün olur mu? Nerede fitne ve fesat varsa, onlar da orada mevcuttur. “İşler çok iyiye gidiyor… Gelecek çok pembedir…” gibi aptalca edebiyatlar yapan birtakım safdiller acaba bu son gelişmelerden ibret alacaklar, akıllarını başlarına toplayacaklar mı? 19 Mayıs 2006