Cumartesi

Hazret-İ Ömer

bir adam tutmuş, vazifesi şuymuş: Her gün Ömer’in yanına bir kere gelecek ve ona

“Ey Ömer öleceksin…”

diyecekmiş. Vazifeli kişi bu hizmeti bir müddet yaptıktan sora bir gün Hazret-İ Ömer onun işine son verdiğini, artık gelmemesini söylemiş. Adamcağız

niçin

demiş.

“Saç ve sakallarımda aklar belirdi, artık senin hatırlatmana ihtiyacım kalmadı”


cevabını vermiş.

Dünya fânî, insanın bu dünyadaki varlığı ve ömrü de fânî. Doğacak, ne kadar takdir edildiyse o kadar yaşayacak ve ölüp gidecek. Bu çok büyük bir gerçek… Hazret-i Ömer gibi büyük bir Müslümanın, ölümü hatırlamak için adam tutmasına gerek yoktu. O bunu ihtiyaten yapmış.

Beyazlaşan saçlar, sakallar; yüzdeki kırışıklıklar, hastalıklar, bükülen beller, tutulan dizler insana her gün kaç defa

“Ölüm yaklaşıyor!”


diye haber veriyor. Yazık ki, çoğumuz için bunlar yeterli ihtarlar, uyarılar değil. Daha güçlü, daha tesirli, daha yüksek uyarılara ihtiyacımız var. Gafil insan dünyaya, benliğine kapılmış gidiyor. Benlik en büyük put. Dünya en büyük tuzak.

Tabakhanede çalışanlar oradaki pis deri kokularına alışırlarmış. Biz de şu dünyanın pislikleriyle içiçe yaşaya yaşaya onlara alışmışız, bizi rahatsız etmiyor. Materyalistler, pozitivistler, rasyonalistler, inançsızlar için bir şey demem ama Müslümanlar için mutlaka uyarı sistemleri kurulması gereklidir.

Herkes Peygamber değil, velî değil, yüksek dereceli mü’min ve müslim değil. Eğitmek, uyarmak, denetlemek, tekrarlamak, hatırlatmak gerek. İslâm dini, şu fânî dünyayı yalancı ve sahte bir cennet yapmak için gönderilmiş değildir. Dünya Cennet olmaz. Müslümanlara bu hususu çok açık, çok kesin, çok seçik şekilde anlatmak gerekiyor.

İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir. Her Müslüman bunu iyi bilmelidir. İnsan evinde, boş zamanlarında ders kitapları okuyarak doktor, mühendis, eczacı, mimar olamaz. Yine kendi kafasına göre din kitaplarını okuyarak da iyi Müslüman olamaz. Dinin temel bilgilerini herkes kolayca öğrenebilir, dinin derin din kültürünü öğrenmek, anlamak, idrak etmek için mutlaka icazetli hocalar, üstadlar, rehberler, mürşidler gereklidir.

Adamın evinde beş yüz din kitabından müteşekkil bir özel kitaplığı var. İlmihaller, tefsirler, hadîsler, fıkıh ve siyer kitapları, islâmî araştırmalar, ahlâk ve tasavvuf… Ama zavallı bunlardan hiç nasip alamamış. O kitaplar ona bir yol gösteriyor, o tam aksi istikamette gidiyor.

“Bende İmamı Gazalî’nin ihyâu Ulûmi’d-Din adlı dört ciltlik muazzam kitabı var!..”

Var da ondan ne öğrendin, ne kadar nasiplendin?

Evet Müslümanlara bir plan ve program dahilinde, çok disiplinli bir şekilde, ehil ve icazetli hocalar tarafından

İslâm Dersleri

verilmelidir. Bu derslerin çok güzel hazırlanmış kitapları bulunmalıdır. Bu dersleri okuyanlar imtihan edilmeli ve başarırlarsa kendilerine diploma ve sertifika verilmelidir.

Maalesef zamanımız Müslümanları Müslümanca yaşayamıyor. Büyük bir şaşkınlık, kargaşa, kaos, anarşi, başıboşluk, dinî hayatımıza hâkim olmuştur.

Adam ev yaptırıyor ama o meskende İslâmîlik yok. Yemek yiyor, Müslümanca değil. Konuşuyor, düşünüyor, onlar da Müslümanca değil. Herif ve karı büyük para sarfederek salon döşemişler, salonda İslâm dininin, medeniyetinin, kültürünün, estetiğinin zerresi yok. Böyle Müslümanlık olur mu?

Müslümanlar dünyaya, nefislerine çok düşkünler. Müslümanlar lüks, konfor, aşırı tüketim, gösteriş, hava atma caka satma, gurur, kibir, tuzaklarına düşmüşler. Parası olan, imkân bulan en lüks otomobillere binip geziyor ama Ezan-ı Muhammedî okununca bu otomobillerle camiye giden kaç kişi çıkar onların içinden?

Müslümanların içinde çok uğursuz, çok şerli, çok utanmaz bir tâife din ve mukaddesat rantı yiyor. Bu şerirleri dışlayan yok. Yiyen yiyor, yemeyenler de onları alkışlıyor. Böyle rezalet olur mu?

Küfür, şirk, nifak, şikak, isyan, tuğyan, fuhşiyyat, azgınlık, günah, fısk, fücur almış yürümüş, aldıran yok.

Halk perişan, ülke batmış, toplum bin türlü çöküntü ve sarsıntı içinde; birtakım sahte dindarların aklı fikri hoparlör, cami meşrutası, cami soğutması, cami kaloriferi, cami yaldızı. Efendiler din elden gidiyor, siz hâlâ hoparlörle, mikrofonla uğraşıyorsunuz.

Beş vakit namazın en önemlisi sabah namazıdır. Müslümanların yüzde kaçı bu namazı kılıyor, onların da yüzde kaçı camide kılıyor?

Bir kısım Müslümanlara haksızlık yapılıyor. Öteki Müslümanlar bu haksızlıkları ve zulümleri yasal sınırlar içinde protesto ediyorlar mı? Mağdur ve mazlum kardeşlerini destekliyorlar mı?

Bu memlekette her yıl en az elli çeşit dinî broşür hazırlanmalı, bunlar milyonlarca adet bastırılmalı ve halka dağıtılmalıdır. Böyle bir hizmet yapılıyor mu? Yahova Şâhidi, kendi dini için büyük bir gayret ve hırsla çalışıyor da Müslüman niçin çalışmıyor? Her yıl Müslümanlardan hizmet ve dâvâ için milyarlarca dolar para toplanıyor da niçin Müslümanlara dinlerini iyice öğretecek güzel ve faydalı broşürler bastırılıp dağıtılmıyor?

Genç ihtiyar, tahsilli tahsilsiz, zeki akılsız bütün Müslümanlar dinî konularda “Benim görüşüm şöyledir, benim fikrim böyledir, bence…” gibi konuşmalar yapıyor. Bir Müslümanın dinî konularda ben demesinin, benim görüşüm demesinin çok ayıp, çok edebsizce, çok küstahca bir şey olduğunu Müslümanlara 16 sayfalık bir broşürle anlatmak, izah etmek mümkündür. Böyle bir broşür niçin çıkartılmıyor?

Anladık, Müslümanlar üzerinde baskı var. Var da, “İslâm’ın görgü, edeb, ahlâk ilkeleri” adıyla küçük bir broşür çıkartılırsa buna kimse bir şey demez. İçinde siyaset yok, sakıncalı bir şey yok.Peki böyle netâmesiz hizmetler bile niçin yapılmıyor?

Namaz kılan zamane dindarlarından yüz kişiyi bir salonda masa başında oturtalım ve onları ilmihal bilgilerinden imtihana çekelim. “Allah’ın sıfatları kaçtır? Bunları sırasıyla yazınız” diyelim. Yüz kişi içinden imtihanı başaran kaç kişi çıkar acaba?

Beş vakit namaz kılanlara soralım: Namazın vâcibleri nelerdir? Cevap verebilirler mi?

Piyasa tefsir kitabıyla doldu. İslâm dinine göre kaç tür muteber tefsir vardır? Rivâyet ve dirâyet tefsiri olmayan; re’y ve heva ile yazılmış tefsirleri okumak caiz değildir. Bunu içimizden kaç kişi biliyor?

Herif yirmi senedir zındıklık yapıyor. Şu ana kadar milyonlarca bozuk kitap ve broşür yayınladı, bunlardan on milyonlarca dolar para kazandı. Ehl-i Sünnet geçinenler bu zındığa karşı ne gibi cevaplar verdiler, bozuk görüşlerini çürüten kaç kitap ve broşür çıkarttılar?Onun kitapları milyonlarca adet basıldı, dağıtıldı; bizim cevaplarımız ise bir iki bin nüsha basılıyor.

Müslümanların çok noksanı var. Onların biri de gayret ve hamiyet. 04 Ağustos 2002