Müslümanların, Türkiye’ye yakın olan ve vatandaşlarımızdan vize isteyen bir veya birkaç ülkede Müslüman kız kolejleri açması gerekir. Meselâ Romanya’da. Bu işin o kadar kolay olmadığını biliyorum. Öncelikle Ankara rejimi böyle bir teşebbüsü baltalamak için elinden geleni yapacaktır. Ancak Müslümanlar güçlüklerden, zorluklardan, çilelerden yılmamalıdır. Böyle bir şey, muhal veya mümteni (olmaz) değil, mümkündür.

Bu kolejlerde tesettürlü ve ehliyetli muallimeler (kadın öğretmenler) ders vermeli, bunların eğitim seviyesi, dünyanın en güçlü liselerinin altında olmamalıdır.

Bu özel İslâm mekteplerinde öğrencilere resim, hat, tezhip, ebrû, kumaş boyama, tahta oyma, cam, madenî sanat eşyası yapımı, el dokumacılığı gibi yüze yakın geleneksel sanat öğretilmeli; içlerinden bir kısmı yurda döndüğü zaman hayatını bu sanatlarla kazanabilmelidir.

Hıristiyan misyonerleri bir buçuk yüzyıla yakın bir zamandan beri ülkemizde nice özel okullar açmış; buralarda Osmanlı İmparatorluğu’nun gayr-i müslim unsurlarına milliyetçilik, ayrılma fikirleri aşılamış, Müslüman çocuklarına ise Batı hayranlığı ve dinden uzaklaşma zehirlerini şırınga etmiştir.

Müslümanlar bir hayat-memat (ölüm kalım) savaşı içinde bulunduklarını ve bu savaşı kazanabilmek için eğitim cephesine büyük yatırım yapmak zorunda olduklarını bilmelidir.

Bizim devletimizin İslâm dinine karşı bir düşmanlığı olamaz. Dinimize ve dindar çoğunluğa düşmanlığı, baskıyı, zulmü devlet değil, sistem yapmaktadır. Bizim mücadelemiz sistemledir.

Bir milletin kimliği ile varlığı aynı şeydir. Yakın tarihimizde milletimizin kimliğini değiştirmek üzere birtakım güçler harekete geçmişler ve akıl dışı, hukuk dışı, vicdan dışı, sağduyu dışı, mantık dışı birtakım zorlamalar, zorbalıklar, baskılar yapmışlardır. Onların bütün gayretleri boşa çıkmıştır. Boşa çıkmıştır ama büyük bir tahribat, kimlik erozyonu, gerileme, çürüme, dağılma tablosu meydana gelmiştir. Türkiye doğru yolda gitseydi ülkemiz bugün Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi zengin, ilerlemiş, güçlü, üstün olacaktı. Bizim böylesine geri kalmamızın, bugünkü perişan hale düşmemizin ana sebebi milletin kimliği, kişiliği, kültürü, gelenekleri ile oynanmış, onlara düşmanlık edilmiş olmasından ileri gelmektedir.

Halkımızın millî kimliğinin birinci unsuru İslâm dini ve medeniyetidir. Türkiye’nin yüzde doksan dokuzu, dindar olsun veya olmasın, Müslümandır. Kimliğimizi değiştirmek isteyen güçler, inat ve ısrarlarını hâlâ sürdürüyor ve kendi istekleri doğrultusunda yeni bir İslâm türetmek için çalışıyorlar. Bir yandan gerçek İslâm ile savaşırken öte yandan yeni, ucuzlatılmış, Şeriat’ı ve fıkhı olmayan, ilâhî bir din olmaktan çıkmış ve beşerî bir ideoloji veya hümanizma haline getirilmiş yeni bir İslâm türetmek için uğraşıyorlar.

Düzen tarafından kiralanmış veya satın alınmış birtakım bozuk ve zındık ilâhiyatçılar, sözde hocalar bu yeni dinin mübeşşirliğini (misyonerliğini) yapıyor.

Müslümanlar kimliklerini koruyabilmek için ne yapıyor? Ağlamakla, feryad ü figan kopartmakla, şikayet etmekle, kıvranmakla, telâş içinde çırpınmakla, faydasız bir tazallüm (zulme uğramışlık) edebiyatı yapmakla, bahanelerle kurtulmalarına imkân yoktur.

Globalleşmiş bir dünyada yaşıyoruz, bilgi çağındayız. Müslümanların varlıklarını ve kimliklerini muhafaza etmek için dış dünyaya açılmaları gerekir.

İslâmî cemaatlerden biri dış ülkelerde üç yüze yakın kolej açmıştır. Bu sevindirici bir gelişmedir. Ancak bu kolejler birer İslâm mektebi değildir. İslâm mekteplerinde din dersleri verilmeli, kız öğrenciler ve kadın öğretmenler başlarını örtmeli, namaz vakitlerinde namaz kılınmalıdır. Böyle bir şey medeniyete, hukuka asla aykırı değildir. Dünyanın en demokrat ülkesi olan medenî İngiltere’de, sabah derslere başlamazdan önce çocuklar lise ve kolejlerin kiliselerinde toplanarak ibadet ederler. Bütün öğrencilerin buna katılması mecburidir. Müslüman veya başka dinlere mensup öğrenciler de kendi dinlerine göre ibadet eder.

Dış dünyada açılacak İslâm Kız Kolejlerinde ağırlık fen dersleri üzerinde olmayacaktır. Öncelikle zengin, edebî, yazılı Türkçe öğretilecektir. Yahya Kemal’in, Mehmed Âkif’in Türkçesi okutulacaktır. Öğrenciler hem Latin harfleriyle, hem de İslâm yazısıyla Türkçeyi yazmayı ve okumayı mükemmelen öğrenecelerdir.

Türkçeyi İslâm harfleriyle yazabilmek ve okuyabilmek bir hüner ve mârifettir. Böyle bir hünere ve bilgiye gericilik diyenlerin akıllarından şüphe edilir. Bilgi güçtür, bilen bilmeyenden üstündür. Osmanlıca okuma yazmayı bir ateist de öğrense güç elde etmiş olur.

Müslümanlar komşu ülkelerde böyle okullar açınca, bizdeki militan İslâm düşmanları, ateistler, dinsizler, Sabataycılar, Farmasonlar harekete geçecek ve ellerinden gelen her türlü baltalamayı yapacaklardır. Öncelikle, kolejin açıldığı ülkenin hükümetine baskı yapılacak, “Bunlar Türkiye aleyhinde çalışıyor, izin vermeyiniz, kapatınız” diyeceklerdir. Tabiî ki, bu yalanlara onlar da inanmıyorlar. Hiçbir Müslüman Türkiye’nin, Türk devletinin aleyhinde çalışmaz. Türkiye bizimdir, Türk devleti bizimdir. Biz sadece rejimden, düzenden, sistemden şikayetçiyiz. Çünkü birtakım gizli, esrarlı, güçlü şer kuvvetleri ve mihrakları Türkiye’deki Müslüman çoğunluğu sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci, parya olarak görmektedir. Başörtüsü bütün medenî, ileri, hukuklu ülkelerde serbettir, Türkiye’de de serbest olması gerekir. Kendilerini devletin, milletin, ülkenin, hukukun, millî iradenin, demokrasinin, bütün değerlerin üzerinde görenler Türkiye Müslümanlarına bu hakkı tanımıyorlar.

Anne ve babaların çocuklarına istedikleri gibi din eğitimi vermeleri evrensel ve temel bir haktır. Devletimiz bu konuda uluslararası bir andlaşmaya imza koymuştur. Lâkin bizdeki resmî ideolojiciler, derin devletçiler millete bu hakkı da tanımıyor; on iki yaşından küçük çocuklara yaz tatillerinde, başka zamanlarda din ve Kur’ân dersi verilmesini kanunla yasaklıyor, buna uymayanları hapis cezasıyla tehdit ediyorlar.

“Biz İslâm’ı yücelteceğiz, hizmet edeceğiz, Müslümanları kurtaracağız, islâmî bir sitem kuracağız” diye ortaya çıkmış olan bir takım din baronları yıllardan beri işe yarar, dişe dokunur hizmet verememiştir. Hizmet için toplanan milyarlarca dolarlık yardım paraları ne olmuştur?

Hiçbir dinî cemaat başkanının İslâm dininin asıl ve temel hükümleri konusunda tâviz (ödün) vermeye hakkı yoktur. Kur’ân’da ve mütevâtir ve kuvvetli hadîslerde ne yazılıyorsa, ne emredilmiş, ne yasaklanmışsa Müslümanlar onları aynen kabule mecburdur. Dinsizlere ve zındıklara hoş görünmek için yapılan yersiz tolerans hareketleri, sahiplerine büyük vebal getirir.

Aklı başında, ehliyetli, kapasiteli, başarılı, liyakatli, tecrübeli Müslüman aydınlara ve iş adamlarına büyük hizmetler düşüyor. Ben bu yazımda bir konu, komşu ülkelerde İslâm Kız Kolejleri açma işi üzerinde durdum. Yapılacak daha nice işler var. Parası ve aklı olan harekete geçsin. Böyle işler uzmansız, ehliyetsiz yapılmaz. Uzmanını, ehliyetli elemanını bulsunlar ve teşebbüs etsinler. Allah’ın rızasını, Peygamber’in şefaatini, halkın duasını alırlar; ülkeye ve devlete büyük hizmet etmiş olurlar. 1 Kasım 2000