İslâm ve Kadın
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Cuma
Olgun Müslümanlar hiçbir iyi, güzel, doğru şeye karşı çıkmazlar. Müslümanlık zaten iyilik, doğruluk, güzellik demektir. Meselâ, din düşmanlarının en fazla gürültü koparttıkları kadın hakları meselesini ele alalım. Onlara göre İslâm kadın hakları konusunda geridir, Müslümanlar kadına gereken önemi ve hürriyeti vermemektedir. Tabiî ki, yalandır, iftiradır, demagojidir, hezeyandır bütün bu iddialar.
Devletimiz genelevlerde kadın satışına izin vermeyeceğine dair uluslararası andlaşmalara imza koymuştur. Koymuştur ama üzerinde T.C. resmî anteti bulunan “Vesika”larla kadın satışına izin vermektedir. Biz Müslümanlar buna itiraz ettiğimiz zaman kadın haklarına karşı çıkmış mı oluyoruz?
Kadın kadındır, erkek de erkek. Kadın erkek karışık futbol takımları var mı? Kadınlar orduya niçin alınmıyor, asker yapılmıyor? Hiçbir engel ve sınırlama olmadığı halde bazı mesleklerde, iş kollarında kadın nisbeti niçin çok azdır?
İslâm kadını koruyor. İslâm kadına, laik ve çağdaş sistemlerden çok daha fazla hürmet ediyor. İslâm kadının seks âleti olarak istismar edilmesine (sömürülmesine) izin vermiyor. Liberal Batı medeniyetinin kadın hürriyeti çok aldatıcıdır. Komünist sistemlerde bile kadın bu derece alçaltılmamıştı.
Peygamber “Cennet annelerin ayakları altındadır” diyor.
İslâm’da tesettür varmış. Elbette olacak. Tesettür İslâm’a mahsus bir şey değil ki. Tesettür evrenseldir, bütün dinlerde, bütün medenî toplumlarda vardır.
Dinî kurallarla idare edilmeyen, teoride kadın erkek eşitliğini yüzde yüz kabul etmiş bulunan hangi medenî ülkede, Millet Meclisi’nin üyelerinin yarısı kadındır, kabinenin yarısı kadındır, ordunun yarısı kadındır, bürokratların yarısı kadındır?
Kadın hakları, kadın hürriyetleri, kadın haysiyetleri dinsizlerin anladıkları şeyler değildir. Biyolojik gerçekleri, aradaki farklılıkları inkâr ederek kadın haklarını müdafaa etmiş olmazsınız.
Lise kızlarına mini etek giydirmek, fuhşu teşvik etmek, dindarlığı gericilik olarak görmek, kadına seks vasıtası olarak bakmak medenilik ve çağdaşlık olamaz.
Kadınlara hürmet etmek, kadınları korumak, kadınları yüceltmek, kadınları tebcil etmek hususunda hiçbir din, hiçbir ideoloji, hiçbir sistem İslâm’dan önde olamaz.
Adamcağız dindar bir memurmuş. Beş vakit namaz kılıyormuş, karısının başı da örtülüymüş. Vazifesini çok iyi yapıyormuş. Hayli takdirnâme almış, âmirlerinin aferinlerini kazanmış. Kendi halinde doğru, dürüst, çalışkan, efendi, itaatkâr bir memurmuş. Asla kaytarmaz, tembellik yapmaz, canla başla çalışırmış.
Dindarlığı konusunda baskı yapmışlar. Karısının açılmasını istemişler. Dindar olduğu için altın yüzük takmıyormuş, altın yüzük takacaksın demişler. Namaz hakkında doğrudan doğruya bir şey dememişler ama “Onu da bırakırsan senin için iyi olur” demeye getirecek laflar etmişler.
Adam bu yaştan sonra yeni bir meslek bulup, hayatını sıfırdan başlatacak cesarete ve azme sahip değilmiş. Karısını açtırmış, namazı bırakmış, âmirlerinin gözüne girmek için -istemiyerek de olsa- arada bir içki içmeye başlamış, parmağına altın yüzük takmış. Tam onların istediği gibi bir adam olmuş. Lakin yine de yaranamamış.
Sonunda namazı bırakmasına, karısının başını açmasına, alkollü içki içmesine, altın yüzük takmasına rağmen adamı işinden atmışlar.
Sabataist bir vatandaşımız büyük medyanın yüzde kırkına hâkim oluyor. Bankalar satın alıyor, holdingler kuruyor, milyarlarca dolarlık bir servete ve iş kapasitesine sahip oluyor. Ülkenin siyasetinde, yönlendirilmesinde büyük ağırlığı ve gücü oluyor.
Sabataistlik nedir? Gizli bir Yahudi tarikatı değil midir? Sabataycı bir vatandaş dıştan Türk ve Müslüman görünüyor, gerçekte ve içte ise Yahudidir.
Bir Sabataycının bu kadar güçlü, nüfuzlu, tesirli olmasından dolayı laikler, çağdaşlar, batıcılar hiç rahatsızlık ve tedirginlik duymuyorlar. Bu, onlar için çok tabiidir.
Sabataycılardan şu anda bakanlar, büyük iş adamları, bankacılar, özel kolej ve üniversite sahipleri, büyük bürokratlar mevcuttur. Büyük partilerden birinin lideri Sabataycıdır, birinin eşi Sabataycıdır.
Bir Yahudi tarikatı mensuplarının ülkemizde siyasete, sosyal faaliyetlere, iktisada, maliyeye, kültüre, medyaya, eğitime, üniversitelere hâkim olmaları Türkiye için bir tehlike teşkil etmiyor. Lakin dindar bir şahsiyet okullar, kolejler, üniversiteler açarsa, gazete ve televizyon sahibi olursa; siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel faaliyetler yaparsa bunlar Türkiye için büyük bir tehlike arzediyor. Allah Allah!.. Aynı şeyi Yahudi yapınca hizmet oluyor, tabiî oluyor, fakat Müslüman yaparsa tehlike ve gericilik oluyor. Yahu bu memleket Türkiye midir, yoksa İsrail mi?
Müslümanların kolej, üniversite açmaları, gazete çıkartmaları, televizyon kanalı işletmeleri, üniversite kurmaları Türkiye için niçin tehlike olacakmış, bir türlü anlayamıyorum. Sakın, bütün bu işler Sabataycılar için tehlikeli olmasın? 19 Haziran 1999