Cumartesi

Kalitesiz Müslümanlar ve kötü dinî uygulamalar yüzünden İslâm dinini suçlamak ve kötülemek insafsızlıktır, yanlıştır, mantığa ve adalete zıt hüküm vermektir.

İslâm ile bu devir Müslümanlarını özdeşleştirmek doğru değildir. Müslümanlar geri kalmışlar, parçalanmışlar, temel müesseselerini yitirmişler, tarihî ârızalar ve kazalar yüzünden perişan olmuşlardır. Böyle Müslümanların İslâmî uygulamaları gerçek ve ideal İslâm’ı sergilemez, aksettirmez.

Yeryüzünde bir buçuk milyar Müslüman yaşıyor; irili ufaklı hayli Müslüman ülke ve devlet var. İslâm dünyasında, İslâm ülkelerinde ve devletlerinde İslâm’ın hayata başarılı bir uygulaması yoktur. Bugünkü İslâmî uygulamalar İslâmî uygulama değil, İslâm nizamının karikatürleri durumundadır.

Dinimizin temeli ilimdir, irfandır, kültürdür. Bunlar vasıflı, güçlü, üstün, başarılı okullarla, üniversitelerle, kadrolarla olabilir. Çağımızda bunlar yoktur. Müslümanların, İngiltere’deki Eton koleji, Amerika’daki Harvard üniversitesi, Paris’teki büyük kütüphane gibi eğitim ve kültür müesseseleri bulunmamaktadır. İslâm dünyası, Müslümanları kendi akılsızlıkları ve bazısının hıyanetleri; düşmanların hile, hud’a ve zulümleri yüzünden bedeviyet çukurlarına yuvarlanmıştır. Bu duruma düşmüş İslâm dünyası, Müslümanlar İslâm’ı nasıl temsil edebilirler, onu başarılı bir şekilde nasıl uygulayabilirler?

Lakin bütün olumsuzluklara rağmen İslâm dini, bilgi ve teori olarak hiçbir kayıp vermeden zamanımıza kadar gelmiştir ve Kıyamet’e değin tahrif edilmeden, bozulmadan böyle gidecektir. Hıristiyanlığın başına gelen tahrif ârızası İslâm’ın başına gelmemiştir.

İslâm ile Müslümanlar arasında büyük bir seviye farkı vardır. İslâm çok yücedir, yüksektedir; Müslümanlar ise onun çok gerisinde, aşağıda kalmıştır.

İslâm nedir?

Öncelikle dindir. Yaratılışı, nereden geldik nereye gidiyoruz sorusunun doğru cevabını, varoluşun hikmet ve sebebini, ebedî mutluluğa götüren yolları, Yaratana karşı vazifelerimizi, iyi bir kul olmak için neler yapmamızı, nelerden kaçınmamızı bize açık ve seçik olarak bildirmektedir.

İslâm bir ahlâk sistemidir. Nelerin iyi olduğunu, nelerin kötü olduğunu sırf akılla anlamak, bilmek mümkün değildir. İnsan bu konuda vahyin ışığına ve rehberliğine muhtaçtır.

İslâm bir medeniyettir. İslâm medeniyeti insanın ve dünyanın boyutlarına uygun fıtrî bir medeniyettir.

İslâm bir hayat nizamıdır… İslâm bir dünya görüşüdür…

İslâm tarihinin bazı devirlerinde yüksek, kaliteli Müslüman yetişmiş; çok başarılı, örnek, güzel İslâmî uygulamalar ortaya koymuşlardır.

İslâm barış, huzur, güvenlik, adalet, mutluluk demektir. Bugün bin türlü gerilik, sömürü, vahşet içinde yaşadığımıza bakılmasın; vaktiyle bu topraklar üzerinde yüksek ahlâklı, irfanlı, vicdanlı, iz’anlı, merhametli atalarımız çalışamayan yaşlı yük hayvanları için otlaklar vakfetmiştir… Mareşal Moltke, Üsküdar’da kediler için bir hastane bulunduğunu yazıyor… Birgi’de hayırsever bir zat, büyük bir çınar ağacına bakılması için bir incir bahçesini vakfetmiştir…

İslâm dini merhamet, insanlık dinidir. Müslümanlar günümüzde derin ve vahim bir kriz içindedir. Genellikle İslâm’ı temsil edemiyorlar, yaşayamıyorlar, hayata uygulayamıyorlar.

Son otuz yıl içinde Batı ülkelerindeki milyonlarca Hıristiyan veya ateist insan bütün olumsuz uygulamalara, İslâm dünyasındaki geriliklere rağmen İslâm’ı seçmiş, İslâm’a geçmiştir. Niçin? Çünkü her şeye rağmen kitaplarda, eski çağlardan kalan medeniyet eserlerinde, bazı iyi Müslümanlarda Hak Din’in nurları, ışıltıları görünmektedir.

Bir dinin, bir sistemin üstünlüğünü anlamak için onun hayvan haklarına verdiği değere bakmak gerekir. Dünyada hiçbir sistem ve din, İslâm kadar hayvanlara merhamet etmez. Bugün Müslümanların bu konuda eksiklikleri varsa, bunun suçu İslâm’da değil, Müslümanlardadır.

İslâm dini bir medeniyet dinidir. Medeniyet Arapça kökenli bir kelime ve kavram olup “medine”den, şehirden gelmektedir. İslâm köylülerin de dinidir ama kesinlikle köylü dini değildir.

Bugünkü İslâm dünyasında nüfusu on milyonu aşan nice şehir vardır ama bunlar medeniyet, kültür, bilgi, sanat bakımından büyük, muazzam köyler durumundadır. On milyon nüfuslu bir yerleşim yerinin gerçek şehir olması için orada en az on milyon kitaplık büyük bir kütüphane bulunması gerekir. Sadece kütüphane de yetmez; mükemmel okullar, mükemmel üniversiteler, vasıflı ilim ve araştırma müesseseleri, yüksek bir sanat ve kültür olması da şarttır. Sadece nüfus çokluğu ile bir şey olmaz. Kemmiyetin (sayı, kelle çokluğunun) yanında keyfiyet ve vasıf da gereklidir.

İslâm dünyasının büyük Müslüman âlimlere, âriflere, fikir adamlarına, mimarlara, edebiyatçılara, tarihçilere, sanatkârlara ihtiyacı vardır. Müslümanlar İslâm nimetinin hakkını vermek, yücelmek, haysiyetli bir hayat sürmek, İslâm’ı uygulamak istiyorlarsa çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün şahsiyetler yetiştirmek, onlardan kadrolar kurmak zorundadır.

Kırsal kesim, gecekondu, varoş, taşra kültürü ile yücelme, kurtuluş, hürleşme, kendi kimliğine göre bir hayat sürme mümkün olamaz. Yazık ki, nadir istisnalar ve gayretler dışında İslâm dünyasında bu şuur yoktur.

Bazı Müslümanlar terör ile gayeye erişeceklerini sanıyorlar. Terör, Alamut kalesi hâkimi, Haşhaşîn tarikatı reisi Hasan Sabbah’ın metodudur. Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığında terör, terörizm yoktur. Yine bazı Müslüman şahıs ve zümreler popülizm ile, ucuz reçetelerle, politik entrikalarla gayeye ulaşacaklarını sanıyor ve aldanıyorlar. Müslümanlar Makyavelizmle, Papa Altıncı Aleksandr Berjina’nın metoduyla, Farmason ve aktivist Cemalüddin Afganî’nin ideolojisiyle, ucuz ve basit reçetelerle bir yere varamazlar. Bunlar başarı ve zafer getirmez; bocalatır, zaman ve imkân israfına sebebiyet verir.

İslâm’ın gerçek temsilcileri hakikî din alimleri, hakikî tasavvuf şeyhleri ve mürşidler, hakikî emîrlerdir. Bunlara bağlanmak, bunlara itaat etmek, bunların tâlimatını hayata uygulamak gerekir. Bu devirde böyle şahsiyetler var mıdır? Sayıları azalmış da olsa mutlaka vardır, mutlaka olması gerekir. Şayet Müslüman, böyle kişileri bulamazsa, buluncaya kadar daha önceki asırlarda yaşamış ve bizlere kitaplar bırakmış olan büyük ve örnek şahsiyetlerin eserlerini okuyarak doğru yolu, doğru uygulamayı görebilir, öğrenebilir.

Boş işleri, faydasız çırpınışları, dedikoduları, şarlatanları, hokkabazları, soytarıları bırakalım da iyi, vasıflı, güçlü, olgun, örnek Müslümanlar olmak için çalışalım. Çocuklarımızı iyi yetiştirelim. 24 Kasım 2002