Çarşamba

Onlar, inançlı ve dindar Müslümanları (sosyolojik Müslümanlar da var), “Bin dört yüz yıl önce ortaya çıkmış bir çöl arabının çağdışı dünya görüşlerine bağlanmakla” suçluyorlar. Hazret-i Muhammed’i bir çöl arabı olarak görmek, İslâm’ın hükümlerini de çağ dışı olarak kabul etmek son derece ucuz, demagojik, kültür dışı bir yaklaşımdır. İslâm’ı ve Müslümanları inceleyen, bu konuda uzman olan nice gayr-i müslim âlimler, araştırıcılar, aydınlar böyle demiyor, böyle bayağı bir üslup kullanmıyor.

Birtakım evrensel kurallar, ilkeler, gerçekler zamanla eskimez, değer kaybetmez. Onlar zamanın üzerindedir. Bin dört yüz sene önce değil, iki bin dört yüz sene önce ifade ve beyan edilmiş olsalar da değerlidirler.

İslâm’ın büyük bir medeniyet, kültür, siyaset, hukuk, sanat, mimarlık, ilim, irfan birikimi ve mâzisi vardır. Müslümanların bu çağda büyük bir buhran geçirdikleri doğrudur; lakin bu buhran yüzünden İslâm’a ve onun Peygamberine seviyesiz ve bayağı bir üslup ile saldırmak doğru değildir.

Hülâgû İslâm dünyasını istilâ ettiği zaman, Bağdad’taki Halifenin, bir çuvala konup vahşi Moğol askerlerinin atlarının ayakları altında ezdirilerek şehid ettirildiği zaman Müslümanlar büyük bir mağlubiyet ve hezimet yaşamışlardı. Devletleri, Hilafetleri, mektepleri, medreseleri, kütüphaneleri, idarî teşkilatları yıkılmıştı. Milyonlarca Müslüman öldürülmüştü. Dicle nehri, suya atılan yazma eserlerin mürekkepleri yüzünden siyaha boyanmıştı. Bu manzaraya bakıp da İslâm’ı kötüleyenler doğru bir hüküm vermiş olmazlar. Milletlerin, ümmetlerin, toplumların hayatında böyle ârızalar, kopukluklar, inişler olur.

Müslümanlar, uzun tarihleri boyunca nice bâdireler atlatmışlardır. Hülâgû’nun zulüm ve tahribatından sonra, zâlim ve kanlı Moğol Hanının torunu Gazan Han Müslüman olmuş, Ahmed ismini almış ve İslâm bu ihtida ile en güzel şekilde intikamını alarak yine yükselmiştir.

Hindistan’da, zâlim ve kâfir Ekber Şah (Ekfer Şah denilebilir), karışık bir din çıkartmış, selamı yasaklamış, onun yerine “Allahu Ekber” denilmesini emretmiş, türlü zulümler etmişti. Sonunda bu ârıza da bitmiş, gerçek İslâm dini yine hâkim olmuştur. İslâm dünyasındaki ârızalar hep böyle olmuştur. Gelip geçmişler, İslâm devamlılığı sürmüştür.

Hazret-i Muhammed’in insanlığa tebliğ etmiş olduğu imanî, ser’î, dünyevî hükümler asla eskimez, çağdışı olmaz. O yüce Peygamber insanlığa ilmi, irfanı, ahlâkı, fazileti, adaleti, merhameti, güzel ve iyi şeyleri bildirmiştir. Adalet eskir mi? Merhamet eskir mi? Ahlâk ve fazilet eskir mi? Allah’a, âhirete, iyiliğe kötülüğe, insanların hesap vereceklerine dair hükümler eskir mi?

İslâm tevhid dinidir. Tevhid eskimez. İslâm insan boyutlarına uygun sağlıklı bir medeniyet ve dünya nizamı getirmiştir. Bu nizam eskimez. Eskiyen teferruata ait şeylerdir. Vaktiyle atlarla, develerle, atarabalarıyla; yelkenli veya kürekli gemilerle seyahat edilirmiş. Elektrik yokmuş, insanlar mumlarla, kandillerle, şamdanlarla aydınlanırmış. Asfalt yokmuş, tren, otomobil, motorlu araçlar, uçaklar yokmuş. Bunlar gelip geçici şeylerdir. Bu asrın başlarında borulu gramafonlar için “Fennin son harikası âletler” deniliyordu. Şimdi denilmiyor. Vaktiyle hayran kalınan yandan çarklı gemiler artık yok. İlk uçaklar ve otomobiller antika oldu. Bunları medeniyet sanmak, bunları yüceltmek ahmaklıktır.

Geçmiş Müslümanların ortaya koymuş, üretmiş olduğu sanat eşyaları bugün dünya müzelerinde teşhir ediliyor ve Müslüman veya gayr-i müslim her insan onlara hayran kalıyor. Müslümanlar tarih boyunca büyük mimarlık eserleri ve anıtları meydana getirmiştir. Müslümanlar büyük bir hukuk sistemi kurmuştur. 1949’ta İstanbul Üniversitesi tarafından bastırılmaya başlanan “Hukuk-i İslâmiyye ve İstılahat-ı Fıkhıyye Kamusu” (o zamanki İstanbul müftüsü Ömer Nasûhi Bilmen’in kitabı) adlı altı ciltlik büyük ve muhalled eserin başına bir önsöz yazan rektör Ordinaryüs Profesör Dr. Sıddık Sami Onar, “İstikbalin kanun vâzıları (koyucuları), hazırlayacakları kanunları bu kitaptan çıkartacaklardır” diyerek İslâm hukukunun, İslâm fıkhının ne büyük bir adalet kaynağı olduğunu tebarüz ettirmiştir.

Dinsizlerin “Çöl Arabı” diye küçümsemeye yeltendikleri Hazret-i Muhammed cihan tarihinin kaydettiği en büyük ve mükemmel insandır.

Onun büyüklüğünü kabul etmek için Müslüman olmak gerekmez. İslâm’ı kabul etmeyen insaflı bir aydın Hazret-i Muhammed’in devlet adamı, lider, kanun koyucu, önder, rehber, medeniyet kurucu bir kimse olarak ehemmiyetini tasdik eder. Nitekim yüzlerce, binlerce batılı âlim onun büyüklüğünü ve önemini tasdik ve teslim etmiştir.

O, mektepte okumamıştı. Onun muhitinde üniversite falan yoktu. Bilgisi, ilmi, irfanı hocalardan, kitaplardan gelmiyordu. Yedinci miladî asırda Arabistan gibi bir yerde, Mekke ve Medine şehirlerinde yaşamış, böyle bir muhitte, kısa zamanda dünyanın yarısını fetheden ve insanlığı aydınlatan bir din, bir medeniyet, bir sistem geliştirmişti.

Müslümanlık, 1492’de İspanya ve Portekiz’den koğulan Yahudilere barış içinde yaşayabilecekleri, kendi kimliklerini koruyabilecekleri bir vatan kazandırmıştır. İşte hakikî medeniyet budur. Kendi milletinin inançlarına ve bu inançlara göre yaşayabilme hürriyetine karşı çıkanlar İslâm’ı nasıl anlayıp idrak edebilirler?

Müslümanların bugünkü durumuna bakıp da İslâm dinini, onların zilleti, zebunluğu, mağlubiyeti, kalitesizliği ile çürütmeye kalkışmak ne kadar büyük bir insafsızlıktır. Osmanlı devleti, çöktüğü ve tarihe karıştığı 1922 yılındaki durumu ile değil, Fatih’in, Kanunî’nin devrindeki durumu ile değerlendirilmelidir.

Zerre kadar insafı ve iz’anı olan bir gayr-i müslim, İslâm ile Müslümanları özdeşleştirmez, Müslümanların hatâlarını, zebunluklarını, mağlubiyetlerini dinin suçu olarak görmez. Bugün Viyana’da Müslüman işçiler çöpçülük yapıyorsa bunun kabahati İslâm değildir. Müslümanların o şehri iki kere pür tantana muhasara etmiş olduklarını unutmamak gerek.

İslâm’ı kötüleyenlerin, bu yüce dini bin dört yüz yıl önce yaşamış bir çöl arabının çıkarttığı çağdışı ilke ve kurallar olarak görenlerin İslâm ile mukayeseye değecek ne gibi medeniyet, kültür, sanat, hukuk, mimarlık eser ve âbideleri vardır?

Dünyada bütün dinler geriliyor, sadece İslâm ilerliyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Müslümanların sayısı on milyonu geçmiştir. İngiltere’de, Fransa’da milyonlarca Müslüman var. Bütün ileri, zengin, müreffeh batı ülkelerinde her yıl binlerce aydın din olarak Müslümanlığı kabul ediyor. İslâm güneşi yakında Batı’dan doğacaktır. İnançsızların, ekmeği ve tuzu ile beslendikleri bu milletin dinine hakaret etmeye hakları yoktur. İnanmıyorlarsa içlerinde saklasınlar. 15 Temmuz 1999