Salı

 

Zengin Müslümanlardan para topluyorlar… Gizli hesaplardan yüklü yardımlar alıyorlar… Hatta birileri (rivayete göre) Siyonistlerden ve Evangelistlerden bile yardım kabul ediyor… İçten, dıştan devşiriyorlar… Cerru yecirru…… Velhasıl nerede para varsa oraya gidiyor ve bir şeyler kopartıyorlar… Sonra bu paralarla ne yapıyorlar? İslâmî hizmetler ve faaliyetler… Nasıl yapıyorlar? Kendi kafalarına, rey’lerine, nefîslerine göre…

Bu ülkede her yıl, İslâmî faaliyetler ve hizmetler için on milyarlarca dolar para harcanıyor. Bu paralar yerli yerinde harcanmazsa israf olur. Hizmet ve faaliyetler, mükemmel plan ve programlara göre yapılmazsa israf olur.

Meselâ bir dergi çıkartıyorlar, hesapsız kitapsız, plansız programsız… Bir yığın masraf yapılıyor, dergi şu 70 milyonluk ülkede yeteri miktarda satılmıyor, israf var.

İslâm’a ve Müslümanlara hizmet edeceğiz diye paralar toplanıyor. Bunların bir kısmı ile din baronlarının reklâmı yapılıyor. Bu da israf.

Hizmet ve faaliyetler mükemmel planlara göre yapılmazsa mutlaka israf olur. Bu kaçınılmazdır.

Hizmet ve faaliyet planı nasıl olmalıdır?

Efradını câmi, ağyarını mâni olmalıdır.

Uzmanlar tarafından yapılmış olmalıdır.

Türkiye’deki İslâmî hizmet ve faaliyetler için böyle mükemmel planlar yapacak 7 uzman kişi çıkmaz…. Yani 10 milyonda bir. (Bendeniz bunlardan biri değilim…)

Her tarikatın, her tarikat şubesinin veya fırkasının, her cemaatin, her grubun ayrı dergi çıkartması bir plansızlığın eseridir ve büyük bir israfa yol açmaktadır.

Müslümanlardan hizmet parası toplayıp bunlarla “Hazret-i Muhterem çok büyüktür, ondan büyük adam yoktur, ah Hazret-i Muhterem, vah Hazret-i Muhterem… Aman Hazret-i Muhterem…” diye saçma sapan edebiyatlara büyük paralar harcamak hep israftır. Böyle saçma sapan işler hizmet değildir.

Hizmet nedir?

En uygun şekilde din, iman, Kur’ân, Sünnet, Şeriat, fıkıh, ahlâk-ı islâmiye, imamet-i kübra, ümmet-i merhume için çalışmaktır.

“En uygun şekilde” dedim. Kabak gibi çalışmaların, gereksiz ve faydasız hizmetlerin kıymeti çok az olur. Bunlara yapılan masraflar israftır.

İsraf, Kitab, Sünnet ve icmâ ile haramdır. Allah müsrifleri sevmez.

Kur’ân’da müsrifler “Şeytanın kardeşleri olarak” vasf ediliyor.

Müslümanlar, Ümmet-i Muhammed İslâmî hizmet ve faaliyetleri mutlaka mükemmel planlara göre yapmak zorundadırlar.

Her tarikatın, her cemaatin, her grubun bir dergisi, bir yayın organı var, bizim de olsun… Her cemaat ve grup bol bol para topluyor, biz de toplamalıyız, hem de en bol parayı biz devşirmeliyiz.

Başımızdaki Hazretü’l-Hazerat Efendinin bol bol reklâmını yapmalıyız.

Müslümanlardan hizmet ve faaliyet paraları toplayıp da bunları israf edenler, yerli yerinde harcamayanlar sorumludur, suçludur, asidir.

Hacı, Hoca, Hocaefendi, Şeyh, Hazret, muhterem reklâmlarına ve övgülerine harcanan paralar israftır.

İsraf haramdır.

İslâmî kesimde irili ufaklı bin kadar gazete, dergi, bülten yayınlanıyor. Bu bir israftır. Enerjimiz, paramız, imkânlarımız, vaktimiz israf ediliyor.

İslâm’da muhterem kimseleri, din büyüklerini erbab haline getirmek, onları aşırı şekilde övmek, adeta putlaştırmak yoktur, böyle şeyler haramdır.

Büyük Müslümanların övgüye, şöhrete ihtiyacı yoktur. Şöhret âfettir.

Müslüman halktan hizmet parası toplayıp da bunların bir kısmı ile Muhterem, Hazret şakşakçılığı ve yalakalığı yapmak çok ayıp bir şeydir.

Hizmet paralarının bir lirası bile boşa harcanmamalıdır.

Din iman elden gitmiş, birileri camilere klima koymak için yekûn olarak milyarlar harcıyor. Bu bir israftır.

Muhteremlerin Muhteremi, Hazretlerin Hazreti, Hocaların Hocası… Bu edebiyatı bırakalım artık. Böyle şeyler kesinlikle hizmet değildir, israftır israf.

Akıllı, vicdanlı, firasetli, faziletli Müslümanlar olalım.

Yirmi Hikmet

(1) Bir meseleyi/problemi bütünüyle ele alıp düşünmek ve mütalaa etmek gerekir. Bütünün parçalarından birini veya birkaçını ele alıp, diğerlerini yok farz etmek veya devre dışı bırakmak iyi, geçerli, sağlıklı bir çözüme götürmez.

(2) Çözümsüzlük değil, çare ve çözüm aramak gereklidir.

(3) Bir meseleyi çözerken, onu önce parçalara ayırmak, sonra her parçayı, bunlardan bir tekini bile ihmal etmeden teker teker, ayrı ayrı incelemek, sonra sentez yaparak bir netice çıkartmak gerekir.

(4) Bazen bir problemin çeşitli çözümleri olabilir.

(5) Çözüm başka, çözümsüzlük başkadır.

(6) Bir ülkenin, bir halkın, bir devletin geleceğine ait senaryolar vardır. Keskin, uzak görüşlü, geniş ufuklu ve toparlayıcı zekalar bu senaryoları, birini bile ihmal etmeden tahmin edebilir. Bu tahminler mesela sekiz şık/senaryo ise bu rakam dokuza çıkartılamaz, yediye indirilemez.

(7) Türkiye’nin bugünkü çıkmazlara saplanmış olmasının en büyük sebebi, geçmişte; beygir gözlüklü, dar ufuklu, bağnaz (fanatik, mutaassıp), beyinleri bâtıl ideolojilerin zehriyle dumura uğramış çapsız idarecilerin, sözde aydınların, yetersizlerin Türkiye’nin yararına ve zararına olan şeyleri (kasıtlı veya kasıtsız olarak) bilememiş olmalarıdır.

(8) Bir ülkede hukuk devleti olması için, âdil bir yargı sistemi, âdil kanunlar ve bu âdil kanunlarla âdil hükümler veren mahkemeler olması gerekir. Hukuk devleti ile kanun devleti ayrı şeylerdir.

(10) Günü geçmiş, miadı dolmuş, değeri kalmamış, küflenmiş ideolojiler; bir devlet, bir ülke, bir halk için ağır bir yüktür. Bu safrayı atmazlarsa düşmekten ve batmaktan kurtulamazlar.

(11) İdeolojik bağnazlıklar, kaynağını dinden alan bağnazlıklardan bin kere daha şiddetli, karanlık ve tahrip edicidir.

(12) Kadınlar için iki tür hürriyet ve haysiyet vardır: Rahmani hürriyet ve haysiyet, şeytanî hürriyet ve haysiyet. Birincisi yükseltir, ikincisi alçaltır ve çökertir.

(13) Kendi devletini, kendi halkını, kendi ülkesini soyanlar vatansever değildir. Hırsızlık ve yolsuzlukla vatanseverlik bir arada yürümez.

(14) Parayla elde edilen büyüklük, aslında küçüklük ve alçaklıktır.

(15) Yüksek tahsil mi, alçak tahsil mi?..

(16) En zeki, en ahlâklı ve faziletli, en cevherli, en kabiliyetli, en istidatlı, en idealist, ruh soyluluğu bakımından en asil çocuklarını eğitimci ve öğretmen yapmayan toplumlar bahtlarına ağlasın.

(17) İnsanları bilim ve kültürleriyle, ahlâk ve faziletleriyle, iyilik ve güzellikleriyle değerlendirmeyip de kürkleri ile değerlendiren toplumlar medenî değil, bedevidir.

(18) Gaddarları cezalandırmayan bir sistem, mağdurları (gadre uğramışları) cezalandırmış olur.

(19) Sağlıklı toplumlarda insanlar birbirinin meleğidir. Bozuk ve hasta toplumlarda şeytanıdır.

(20) Devleti, ülkeyi, halkı kurtarmak, yaşatmak, yüceltmek istiyorsan, bozuk düzeni veya sistemi korumak için direnmeyeceksin. 12 Mart 2008