İslâm adına Müslümanlık çökertilmek isteniyor… Kur’ân adına Kur’âna kesinlikle aykırı işler yapılıyor…

İslâm, Kur’ân, Resulullah

(Salat ve selam olsun ona)

bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olmasını istiyor; onlar Müslümanları parçalıyor, bölüyor, birbirinden kopartıyor ve sonra da İslâm diyor, hizmet diyor…

Kur’ân Teslisi reddediyor ve Teslisçileri kınıyor; onlar Tevhid ile Teslis arasında temelde büyük bir ayrılık yoktur, Teslisçilerle Âmentüde birlik içindeyiz

meâlinde laflar ediyor.

Kur’ânda

“Allah katında tek hak din İslâmdır”

meâlinde kesin âyet var. Onlar, hayır, zamanımızda

üç hak ibrahimî din vardır

meâlinde laflar ediyor.

İslâm ve Şeriat kadınların namazlarını evlerinde kılmaları efdaldir diyor, onlar

camilere erkekleri çağırmıyor, kadınları çağırıyor.

İslâm ailenin reisi erkektir diyor, onlar aile başkanlığını kaldırıyor.

İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat ve fıkıh zinayı kesin olarak büyük suç, büyük günah olarak kabul ediyor ve muhsan

(evli veya başından evlilik geçmiş)

zani

(ye)

lerin idam

edilmesine hükm ediyor; onlar zinanın suç olmaktan çıkartılmasını

protesto bile etmiyor. Kur’ân, mü’minleri uyarıyor,

kafirleri dost ve velî edinmeyiniz diyor; onlar salih Müslümanlara cephe alıyor, kafirleri dost ve velî ediniyor.

Kur’ân başınızdaki sizden olan emir sahiplerine itaat edin diyor; onlar başsız kalan Müslümanların başına ehil, muttaqi ve râşid bir İmam seçmek için küçük parmaklarını bile kıpırdatmıyor.

İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat zekatların kime verileceğini çok açık ve seçik şekilde beyan ediyor; onlar bu emre uymuyor, zekatları hevalarına göre toplayıp sarf ediyor.

Resulullah “Din nasihattir” buyuruyor, onlar Müslümanlara nasihat etmiyor.

Velhasıl, din diyorlar, dine aykırı işler ediyorlar, Kur’ân diyorlar, Kur’ânın emir ve yasaklarına uymuyorlar.

Her mü’min Ümmet birliğine inanmakla, bu birliği istemekle, imkanı varsa bu birlik için çalışmakla, imkanı yoksa Ümmet birliğini yüreğinden istemekle, Ümmet şuuruna sahip olmakla yükümlüdür. Bir mü’min Ümmetten bana ne, ben sadece kendi tarikat veya cemaatime bakarım, ona hizmet ederim diyemez.

Allahın, mü’minleri tek bir Ümmet yaptığına inanmayan kâfir olur.

Çeşitli mezhepler, meşrebler, ekoller, yollar olabilir ama hepsinin üzerinde Ümmet vardır. Ümmetsiz Müslüman çok eksik bir Müslümandır. Mü’min kişi,

“Mü’minlerin Emiri”

olan râşid, ehliyetli, taqvalı zata biat ve itaat etmelidir.

Zaruriyat-ı diniyeden bazılarını inkâr ederek İslâma hizmet edilmez. Ümmet birliğini istemeden ve imkânı varsa bunun için çalışmadan hizmet olmaz.

Müslümanları ötekileştirerek hizmet olmaz. Biatsiz ve itaatsiz hizmetler bereketli olmaz. Kur’âna, Sünnete, Şeriata aykırı hizmet olmaz.

Mardindeki Kasımiye medresesinde hem çan çaldırarak, hem ezan okutarak hizmet olmaz.

Lüks içkili fuhuşlu fısklı fücurlu otellerde papazlı ve patrikli iftar ziyafetleri tertiplemek hizmet değildir.

Kızlı erkekli korolara, çalgı eşliğinde ilahi okutmak, erkeklere bunu seyr ettirip dinletmek, böyle etkinliklerde kadınlarla erkekleri karmakarışık oturtmak

hizmet değildir.

İslâm tek hak din değildir, bu devirde üç İbrahimî hak din vardır diyenler

hizmet eder görünseler de onlarınki hizmet değildir.

Bir dinsiz hastahane açar, hizmet edebilir ama

din hizmetlerini sadece sahih itikadlı, ihlaslı, salih amelli, yüksek ahlâklı, Resulullahın Sünnetine sımsıkı bağlı, hasbî ve garazsız ivazsız çalışan, mürüvvetli, muttaqi mü’minler yapabilir.

Allah yolunda yapılan hizmetler kesinlikle

ene’lere, maddî menfaate, şahsî veya siyasî nüfuz ve prestije, şöhrete, alkışa, kirli politika oyunlarına

alet edilmemelidir. Edenler çarpılır.

Allah’ın (c.c) ve Resûlullah’ın

(s.a.v)

rızalarına uygun şekilde, Kur’ânî ve nebevî metodlarla, Şeriattan ve İslâm ahlâkından kıl kadar ayrılmadan gerçek hizmetler yapan kimselerin ellerinde ve ayaklarından öperim.

Bu fakire dua buyursunlar. Müstecab duâları hepimizin üzerine sâyeban olsun. Âmin âmin âmin…

* (İkinci yazı) Keskin Düşünceler

*Okullarda karma eğitimin kötü, sakıncalı, yanlış olduğu ve bu uygulamanın kaldırılması gerektiği… Çok doğrudur.

*Mesken kredilerinin faizlerinin düşük olduğu ve bunları almanın dinen caiz olduğu… Cevap: Faizlerin düşük olduğu bir aldatmacadan ibarettir. Borç bitinceye kadar geçen süre içinde ana paranın yüzde ellisi kadar faiz ödenmektedir. İslâm, az veya çok faizli krediye izin ve ruhsat vermez. Bu konudaki fetvalar geçersizdir.

*Ayakta tebevvül eden (idrarını yapan) bir imamın ardında namaz kılınabilir mi? Temizliğe dikkat etmediği için kılınmaz.

*Gıybet etmenin dinimizde hükmü nedir?.. Gıybet içki içmek, kumar oynamak, hırsızlık yapmak gibi büyük bir günahtır. Gıybetin helal ve caiz olduğunu iddia eden kafir olur. Gerçek bir dindar gıybet etmez, gıybetten korunmaya çalışır.

*Büyük faydası olan alışkanlıkların biri nedir?.. Her gün birkaç sayfa faydalı kitap okumak, okuduğunu iyice anlamak ve öğrendiği bilgileri hayata uygulamaktır.

*Müslüman anne ve baba oldukça dindar, namaz kılıyorlar, oğulları ve kızları kılmıyor… Oğullarına ve kızlarına namaz kıldırmak için olanca gayretlerini sonuna kadar sarf etmezlerse sorumlu olurlar.

*Lüks eviyle, lüks otosuyla, lüks giysileriyle, yediği lüks yemeklerle öğünen ve böbürlenen bir kimse, beş vakit namaz kılsa bile, gerçek dindar, faziletli bir insan değildir, beyinsizdir.

*En tehlikeli yolculuk hangisidir?.. Hayat yolculuğudur. Kendisini kurtaracak kadar ilmi, bilgeliği, firaseti, tecrübesi, birikimi olmayan kimsenin; gemisini büyük ve vahim tehlikelerden korumak ve onun batmasını önlemek için bu yolculukta kâmil bir rehbere, mürşide tâbi olması gerekir.

*Bir Müslümanın taqiyye ve kitman yaparak mü’min kardeşlerini aldatması asla caiz değildir.

*Ehl-i Tevhid, Ehl-i Kıble, Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan Müslümanları ötekileştirmemek gerekir. Meşreb ayrılıkları, ötekileştirmeye sebep olmamalıdır.

*Kalem mi kıymetledir, cep telefonu mu?.. Kalem mübarek bir kelimedir. Cep telefonu hiçbir zaman kalemden üstün, faziletli, değerli olamaz. Cebinde binlerce liralık bilgisayarlı cep telefonu olup da, sadece bir liralık tükenmez kalemi olan Müslümana acınır. (Bazılarında o bir liralık kalem de yok, büsbütün kalemsiz!..)

*Okumuş, aydınlanmış, bilgili, vasıflı Müslüman kimdir?.. Yararına ve zararına olan şeyleri bilen, yararlıları yapan, zararlılardan kaçan kimsedir.

*Anadili veya kültür dili Türkçe olup da Osmanlıca bilmeyen kimsenin durumu nedir?.. Onda doksan okuma yazma bilmez, hafıza kayıplı bir kimsedir.. Böyle bir Müslümanın ne yapması gerekir?.. Tezelden bin yıllık millî ve İslâmî yazımızı ve zengin kültür lisanımızı öğrenmesi gerekir. 29.12.2013

Birleşmemek Konusunda Birleşmişiz

Keşke Bediüzzaman’ın nasihatini dinlemiş ve aktif siyasete girmemiş olsalardı. İlle de siyaset yapacaklardı ise, siyasî bir parti kurup seçim yoluyla iktidara gelmeyi hedeflese idiler. Keşke, şu seçimler arefesinde ortalığı allak

bullak etmeseydiler.

İslam’ın ana değerleri nelerdir?..


İzninizle sayayım:

(1) Sahih=doğru makbul bir iman…

(2) Başta beş vakit namaz olmak üzere Kur’andaki bütün kesin emirlerin uygulanması ve kesin yasak ve haramlardan uzak durulması; Kitabullah’ın din anayasası olarak kabul edilmesi…

(3) Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetine uyulması, onun ahlakıyla ahlaklı olunması, onun örnek ve model kabul edilmesi…

(4) Şeriata ve fıkha bağlılık…

(5) Bütün mü’minlerin Ümmet birliği içinde ve çatısı altında yer alması…

(6) Tek bir Ümmet olan mü’minlerin, bu Ümmetin başındaki muttaqi, ehliyetli, müeyyed, râşid İmama veya Emîre biat ve itaat etmesi…

(7) Kur’an, Sünnet, İslam ahlakının topluma hâkim olması…

Niçin bazılarımız,

bir toplum kendini bozmadıkça Allah’ın onların halini değiştirmeyeceği

gerçeğini bilmiyor?

Niçin, Müslüman

bir toplum ne haldeyse ona göre idare edileceği

gerçeğini
anlamıyoruz?

ABD, AB, İsrail, Siyonistler, sömürgeciler, emperyalistler Türkiye’de islamî bir sistem kurulmasını istemiyor;


bunu niçin görmezlikten geliyor bazılarımız?

Niçin,

sivil bir darbenin Türkiye için büyük felaket olacağını

göremiyoruz?

Niçin, uluslararası

temizlik notu, 10 üzerinden 5 olan bir ülkede yaşadığımızı

görmezlikten geliyoruz.

Müslümanlara

hizip ve fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yakışır mı?

Niçin Afganistan’dan, Irak’tan, Suriye’den, Mısır’dan ve öteki İslam ülkelerinden ibret almıyoruz?

Bu kafayla gidersek,

Türkiye’nin de Mısır’a dönebileceğinden

niçin korkmuyoruz?

Basiretlerimiz niçin bu kadar bağlı? Alkımız dumura mı uğradı?

Kur’ân ve Sünnet

birlik olun, ayrılıp parçalanmayın

diyor, biz niçin paramparçayız, tefrika içindeyiz, birbirimizle çekişiyoruz?

Katoliklerin Papa’sı, Yahudilerin Hahambaşısı, Masonların Üstad-ı Âzamı, Anglikanların Canterburry Başpiskoposu, Ortodoks Rumların patriği, Ermenilerin Patriği, arıların arı beyi, karıncaların kraliçesi,

her topluluğun bir reisi var da, şu bir buçuk milyon İslam dünyasının niçin bir İmamı, Emîri, Halifesi yok?

İslam tek bir Ay’dı, kırpıp kırpıp bin türlü İslamcılık yıldızı yaptılar.

Binlerce dük, kont, marki, baron, prens var ama bir kral yok!

Birinci Haçlı Seferi’nin arefesindeki İslam dünyası gibiyiz.

Bir sürü irili ufaklı, birbirine rakip devlet ve beylik…

Müslümanlar birlik olsaydı, Haçlılar Kudüs’ü alıp bütün Müslümanları boğazlayabilir miydi?

Kur’an, Sünnet ve icmâ üzerine kurulu Ehl-i Sünnet Müslümanlığını niçin beğenmiyorlar da, ortaya bir sürü İslamcılık çıkarttılar?

Bilenler bilmeyenleri niçin uyarmıyor, aydınlatmıyor, bilgilendirmiyor, doğru yola kılavuzluk yapmıyor? Müslümanlar emanetleri niçin ehline vermiyor? Müslümanlar niçin etkili şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıyor? Niçin kaos ve anarşiyi önlemek için gereği gibi çalışmıyoruz?

Yüzde doksanımız niçin namazı terk etmiş? Niçin benlik şehvetlerimize uymuşuz?

İslam Feministleri Kur’an ve Sünnet Müslümanlığının temellerini dinamitlerken

ne yapıyoruz? En basit ilmihal bilgilerini niçin bilmiyoruz?

Mesela kaçta kaçınız,

kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın on dört sıfatını ezbere biliyor?

Niçin

ribayı, zinayı, açıkça ve küstahça işlenen büyük günahları

önlemeye, frenlemeye çalışmıyoruz?

Ey zekatları Kur’ân’a, sünnete, fıkha, şeriata aykırı ve haksız şekilde toplayanlar!..

Fakir anne babası odun kömür bulamadığı için

soğuktan ölen 40 günlük bebeğin hesabını nasıl vereceksiniz?

Ah ah ah!.. Eskiden hürriyet imkân, fırsat yoktu… Din hizmeti yapanlar çok ağır şekilde zulme uğruyordu ama yine de hizmet ve fütuhat vardı. Şimdi hürriyet var, para var, imkân ve fırsat var ama biz birbirimize düşmüşüz.

Ey çekişip tepişenler!.. Ey holiganlar, ey militanlar, ey fanatikler!..

Ey şu’cular, ey bu’cular!..

Mısır Mısır Mısır… Suriye Suriye… Afganistan… Irak… Filistin… Bangladeş… Nijerya… Orta Afrika Cumhuriyeti…

Halep yangın yeri, savaş meydanı gibi. Mısır Müslümanları birlik olsaydı, başlarına bu felaketler gelir miydi?

Beş yüz yılda kazandığımız Rumeli’yi on beş günde kaybetmiştik…

1912-13’teki o çok büyük, o korkunç kaybımız için ağlayan kaç kişi çıkar içimizden?

Bir ara Mısır için hop oturuyor hop kalkıyorduk? Bir ara

Çeçenistan Müslümanları

gazetelerin manşetindeydi.

Arakan

diye birkaç hafta bağırıp çağırdık.

Şimdi daha önemli işlerimiz var:

İslamcı iktidar ile Cemaat savaşının en haraketli ve ateşli günlerini yaşıyoruz. Hizipler, fırkalar, gruplar, parçalar… Nifak şikak tefrika… Baronlar…


İttihad etmemek konusunda ittifak etmişiz.

Kıyamet yaklaşıyor biz nelerle uğraşıyoruz.

Birileri Başbakana kelepçe vurmaya yemin etmiş.

Suriye, Mısır…

Bilcümle dinsizler, ataistler, vesayetçiler, faşistler, egemen azınlıklar, Kur’an Sünnet Şeriat düşmanları sevinçlerinden zil takıp oynuyor.


Sabah ezanları okunuyor, camiler boş… Müslümanlar birbiriyle savaşıyor.

Tek bir Ümmet olma…

Tek Râşid ve muttaqi bir İmama biat ve itaat etme…

Küfrün
karşısında bünyan-ı mersus gibi olma…

Şimdi bunların zamanı değildir. Müslümanlar birbiriyle savaşıyor.

Tam tamlar çalsın… Dinsizler kına yakıp bayram yapsın… Şemsiyesiz gezmeyin,

başınıza lüzuci bir bedduâ düşebilir.

30.12.2013 – Millî Gazete

Zafer Hasköylü – haberkalem.com editörü − 30 Aralık 2013