İsrail, İran’ı Nereden Vuracak?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Le Monde’da okudum, bir Ortadoğu uzmanı İsrail’in İran’ı üç yoldan vurabileceğini yazıyor: Birinci yol, şayet ABD izin verirse Irak hava sahasını kullanarak; ikinci yol, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu yoluyla, bu şıkta uçakların havada yakıt ikmali yapması gerekiyor. Üçüncü yol, Türkiye’den…
Türkiye’den nasıl vuracak? Zaten şu anda İsrail hava kuvvetleri Orta Anadolu’da talim yapıyorlar. Bir gün talim diye havalanabilirler, komşu ve kardeş İran’ı vurabilirler. İran Türkiye’den vurulunca armut mu toplayacak?.. Şahap füzelerini ateşleyecek…
ABD’nin de İran’a saldırma ihtimali varmış. İran, buna karşı Amerikan uçak gemilerinden birini vurabilirmiş, bu da 11 Eylül İkiz Kulelerin yanıp yıkılmasına denk bir hezimet olurmuş süper güç için.
İran’a karşı girişilecek muhtemel (olası) saldırıda nükleer bombalar ve füzeler kullanılacakmış. Peki bu işin sonu nereye varacak? Elbette ki, 3’üncü dünya savaşına. Saldırının önümüzdeki Nisan ayında olması bekleniyormuş…
Böyle bir durumda biz ne yapıyoruz? Medya bir ülkenin aynasıdır. Bakalım aynada neler gözüküyor: Biz hepimiz Ermeniyiz, biz hepimiz Hrantız… kalabalıkları ve gürültüleri. Başörtülü öğrencilerin sınavlara girmesi bir kere daha yasaklanmış. Futbolcunun biri sokak ortasında bir taksinin içine işemiş. Bir fuhuş çetesi, fuhşu önlemesi gereken resmî bir görevliye karı ikram ediyormuş.
Bir siyasî partinin bastırdığı bayraklı afişler toplatılmış. Manken Fingirdek hamile kalmış. Kimden? Orası bir sır… Kemalist Düşünce Derneği kongresinde yer yerinden oynamış.
Haberlerin çoğu bu minval üzere… Medyanın ötesinde halk ne yapıyor, neler düşünüyor? Sağcı sağcılık, solcu solculuk yapıyor. Şu birtakım particilere bakınız. Memleket uçurumun kenarında onlar futbol kulübü tutar gibi parti tutuyor.
Fakirler karnını doyurmak, yeteri kadar beslenmek derdinde; zenginler ise fazla tıkınmaktan ve iyi yemekten ötürü aldıkları kiloları nasıl eritecekleri çilesi içinde. Şuna bakınız, yılan gibi kıvranıyor, “Dolara mı yatırsam, Euroya mı?.. Acaba hangisi daha kârlı?..”
Hacı bey umreye gitmeden hazırlanıyor. Öyle ya, günahları çoğaldı, bir umre yapar pir ü pak tertemiz olur döner. Döndükten sonra ne yapacak? Yeniden günah işleyecek. Daha sonra bir umre daha…
İkbal hanımlar sömestr tatili dolayısıyla güneyde bir yere gidecekler, bu sefer atik davrandılar, yedi yıldızlı Hotel’de yer ayırttılar. Mümkün beyin ıstırabı büyük. Lüks yazlığının granit duvarı çatlamış, onu tamir ettirecek. Derkenar beyin Jaguarı üç yaşına girdi, eskidi. Yerine yepyeni, pırıl pırıl ve de çok pahalı lüks bir oto alacak. Prestij ve statü meselesi. Bu esnada savaş saatinin akrebi ve yelkovanı 12’ye yaklaşıyor… Acaba kaç ay, kaç hafta kaldı?..
Birileri mi diyeyim, bazıları mı, işte onlar tek boyutlu, tek taraflı, iki standartlı kişilerdir. İşlerine geldi mi düşünce özgürlüğü diye hop oturur hop kalkarlar, lakin bu özgürlük sadece ve sadece kendileri ve yandaşları içindir.
Çeşitlilik, farklılık, başkalık deyip duruyorlar. İşlerine gelen çeşitliliği ve farklılığı kabul ediyorlar, istemediklerini kabul etmiyorlar.
Dindar Müslüman kadın ve kızların başlarını örtmeleri bir çeşitlilik ve farklılık değil midir? Öyledir ama bizimkiler bunu kabul etmezler. Gerekçeleri veya bahaneleri de hazırdır: Efendim, devletin kuralları varmış, onlara uyulması gerekliymiş. Sevsinler…
Hrant Dink’in katlinden sonra
diye bağıranları nasıl alkışlıyorlar görüyoruz. Onlara göre bu çok asil bir harekettir. Peki,
diye bağıranlara niçin aynı hoşgörü ile bakmıyorlar. Biz Ermeniyiz demek çok güzel, çok doğru, çok haysiyetli… Biz Türküz veya Müslümanız haykırışları ise gericilik ve kafatasçılık kokuyor onlara göre…
Düşünce ve görüş açıklama hürriyeti olsun, şiddete yönelik olmadıkça ve şiddet doğurmadıkça alabildiğine tenkit edilebilsin, eyvallah, ama
düşüncelerin, görüşlerin, tenkitlerin hür olması gerekmez mi?
Geçenlerde, bir yazımdan dolayı hapis cezasına mahkum edildim. Savcı, mütalaasında
söyledi. Mahkeme ise beni mahkûm etti, cezayı ertelemedi ve paraya da çevirmedi.
Türkiye’nin en büyük gazetesi bu haberi verirken, savcının beraat istediğini, hakimin bu isteği kabul etmediğini yazmadı… Hrant mahkûm olunca feryad u figan… Mehmed mahkûm olunca oh olsun… Bu memlekette fikir, inanç ve görüşlerinden dolayı başı ağrıyan bir Yahudi, bir Gizli Yahudi gösterebilir misiniz?
Bir lisede, bir erkek öğrenci ile bir kız öğrenci elele, kolkola laubali bir şekilde dolaştıkları için müdür bey onları azarlayınca bizim birtakım ilerici, çağdaş gazetelerimiz epey tantana yapmışlardı. Bu kadar hürriyetçi iseler iffet, terbiye, ciddiyet, edeb taraftarı dindarlara niçin hürriyet tanımıyorlar. Efendiler!.. Fikir, inanç, görüş, tenkit hürriyeti istiyorsanız, sadece kendiniz ve yandaşlarınız için istemeyiniz, yüzde yüz isteyiniz. Müslümanlar da bunlardan yararlansın.
Hepimiz Ermeniyiz demek hürriyetse, bırakın bunu tenkit etmek de hürriyet olsun. İnsan hakları ve hürriyetleri konusunda ayırım, apartheid yapılmamalıdır. Bir Müslüman da Mason kadar, ateist kadar, dinsiz kadar hür olmalıdır.
Karının biri kalkıyor, eski Sümerde mâbetlerde kutsal fahişeler vardı. Günümüzde de, imamların nezaretinde camilerde başörtülü kadınlar aynı işi yapsınlar diye yazıyor. Onunkisi fikir hürriyeti oluyor, beride Müslümanlar başörtüsü yüzünden cezalandırılıyor. Böyle çifte standart olur mu? Bunlar sahte özgürlükçü, sahte demokrattır. 01 Şubat 2007