İsrail-severler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Cuma
Türkiye’deki İsrailseverler karşı hücuma geçtiler. “Bir katrilyonluk tank tamiri işinin İsrail’e verilmesi çok doğrudur, çok isabetlidir, ülkemizin menfaatinedir” diyorlar. Arapların bize düşman olduğunu, Arap dünyası ve Müslüman komşularımızla ticaret yapmakla fazla bir kâr elde edemeyeceğimizi söylüyorlar. Onlara bazı sorular yöneltmek, bazı gerçekleri hatırlatmak gerekiyor.
(1) Bütün Arapların Türkiye’ye, Türklere düşman olduğunu iddia etmek yanlıştır. Evet, Birinci Dünya Savaşı’nda Hicaz’da Mekke Şerifi Hüseyin devlete isyan etmiş, İngilizlerle işbirliği yapmıştır ama bütün Araplar hıyanet etmemiştir. İsrailseverlerin iddialarına karşı, biz de Birinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin siyonist lejyonlar kurmuş oldukları, Çanakkale ve Filistin cephelerinde Türklere karşı savaşmış oldukları gerçeğini ortaya koyarız. Bu konuda hayli kitap, hatırat yazılmış, araştırma yapılmıştır. 1492’de soydaşlarını ve dindaşlarını ülkesine kabul eden bir devlete karşı yapılan bu nankörlük unutulacak bir şey değildir.
(2) Tarihte bir kısım Arapların aleyhimizde bulundukları, bizi sırtımızdan vurdukları iddiasıyla onlara hâlâ düşmanlık etmek çok yanlış bir siyaset olur. Bugün Filistin’de İsrail ordusu tarafından ezilen, öldürülen, perişan edilen mâsum, mazlum sivil Araplar, vaktiyle bize hıyanet etmiş olan Araplar değildir.
(3) Araplar hakkındaki, vaktiyle bize hıyanet etmişlerdi iddia ve tezi Yahudilerin “Siyonist Lejyonlar” kurarak Osmanlı-Türk devleti ile savaşmış olmaları gerçeği karşısında değerini tamamen yitirmektedir. Arap hıyanet ederse kötü, Yahudi nankörlük ve düşmanlık ederse önemi yok…Böyle mantık olur mu?
(4) İsrail ile ticaret ve işbirliği yapmakta Türkiye’nin çok az menfaati vardır. Bu ticaret ve işbirliğinin kaymağını, büyük payını Yahudiler yiyecektir. Nitekim yemektedirler. Türkiye’nin yüksek menfaatleri Arap dünyasıyla, İranla ticarî, iktisadî işbirliği yapmaktadır. Birkaç yıl öncesine kadar İstanbul’daki Lâleli bavul ticareti pazarı ülkemiz ve halkımıza senede yedi milyar dolar kazandırıyordu. Pekalâ Arap dünyasıyla, Müslüman sınır komşularımızla da böyle verimli ticaretler yapabiliriz. Amerika ve İsrail bunu istemiyorlar diye vaz geçmemiz Türkiye’nin menfaatlerine uygun olmaz.
(5) 1954 ile 1962 yılları arasında Cezayir, Fransız sömürgecilerine karşı millî bağımsızlık savaşı verirken maalesef Türkiye, Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in lehine değil, zâlim Fransa’nın lehine oy kullanmış ve bu yüzden o kardeş İslâm ülkesi ile münasebetimiz, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra bozulmuştur. Biz o tarihlerde kayıtsız şartsız Amerika’yı ve Fransa’yı desteklerken, komşumuz Hıristiyan Yunanistan gerçekçi bir politika ile Arapları destekliyordu.
(6) Milletlerarası münasebetlerde duygusallığa yer yoktur diyor, sayın İsrail-severler. Elbette yoktur ama insanlık bir bütündür. İktisadî faaliyetlerin, millî menfaatlerin yanında bir de hukuk, temel insan hakları vardır. Artık dünya o eski dünya değildir. Türkiye’de fikir ve inançlarından dolayı mahkûm edilen bir vatandaşımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat ederek hakkını arayabilmektedir. Henüz Avrupa Birliği’ne üye olmadığımız halde o mahkemeden devletimiz aleyhine bir karar çıktığı taktirde mağdur vatandaşa tazminat ödemekteyiz. Bu da gösteriyor ki, insanlık bir tek vücut haline gelmiştir, o vücudun bir yerine bir acı geldiği takdirde bütün vücut ağrımakta, ıstırap çekmektedir. Sırbistan’da sivil halkı katleden, yüzbinlerce insanı öldüren, kadınların ırzına geçen, milyonlarca halkı yerlerinden ve yurtlarından eden Sırp kasaplarının, bu arada Miloseviç cenaplarının uluslararası bir mahkeme tarafından tutuklu olarak muhakeme edilmesi iddialarıma yeterli delil değil midir? Şaron’un Miloseviç’ten ne farkı var? Şu anda vicdan, mantık, sağduyu sahibi nice Yahudi bile Şaron’u tenkit etmekte, yaptığı zulümlerin İsrail’e büyük zarar verdiğini iddia etmektedir. Biz, Türkiyeli Müslümanlar olarak niçin böyle tenkitler yapamayacakmışız?
(7) Türk tanklarını tamir edecek başka devlet mi yoktu? Böyle bir tamirat işi pekâlâ Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de yaptırılamaz mıydı? İsrailliler tanklarımıza Alman motorları koyacakmış. Biz alıp kendimiz koyamaz mıydık? Yahut bir katrilyon liraya yepyeni tanklar alamaz mıydık?
(8) Türkiye kasıtlı olarak kendi yerli ve millî otomobillerini, kendi silâhlarını, kendi uçaklarını, kendi savaş gemilerini yapamayacak geri bir vaziyette tutulmaktadır. Biz elbette Boeing, Airbus gibi uçaklar yapamayız ama pekalâ pervaneli nakliye uçakları üretebiliriz. Biz belki şu anda Leopard ve Leclerc tankları gibi tanklar imal edemeyiz ama, yine de bu konuda bir şeyler yapabiliriz. Bizde bunlarla ilgili teknolojiler yokmuş. Zamanımız teknoloji asrıdır. Yok ise bulunması, alınması gerekir. Bulmanın, almanın bin türlü yolu vardır. Gerekirse Çin ile işbirliği bile yapılabilir. Kırk yıldır Türkiye’nin kendi yerli ve millî otomobilini üretmesini baltaladılar. Yabancıların çirkin, demode, hantal, geri teknolojili otomobillerini montaj usulüyle üreterek yerli piyasayı tokatladılar. Güney Kore dünya çapında muazzam bir otomotiv sanayii kurdu da Türkiye niçin kuramadı? Biz yapamayız, biz edemeyiz, bizde teknoloji yok gibi bahane ve safsatalarla kendimizi temize çıkartamayız.
(9) İsaril’e verilen tank işine karşı çıkan büyük bürokratlar niçin tasfiye edilmiştir? Onlar bu işin uzmanlarıydı, Türkiye’nin yüksek menfaatlerini korumak için çırpınıyordu. Hangi güç onları saf harici etmiştir?
(10) Ortadoğu her geçen gün hızlı bir şekilde kaosa, felâkete, Allah saklasın dehşetli bir savaşa doğru yuvarlanmaktadır. Bu hercümerc içinde Türkiye’nin menfaatleri, körü körüne İsrail taraftarlığı yapılarak korunamaz. Avrupa Birliği’ne girmek için çırpınıp duruyoruz. Avrupa devletleri Filistin-İsrail ihtilâfında ne yapıyorsa bizim de en az onlar kadar gerçekçi, insaniyetperver, haktan yana olmamız gerekir. Bosna-Hersek’teki savaşta, kayıtsız şartsız Miloseviç’i ve Sırbistan’ı desteklemek neyse, bugün de İsrail’i ve Şaron’u desteklemek odur.
Türkiye’deki İsrail-severlerin hepsinin Sabataycı olduklarını iddia etmiyorum ama birtakım militan Sabataycılar bu konuda aşırı İsrail taraftarlığı yapmaktadır. Türkiye’nin menfaatleri deyip duruyorlar. Bu edebiyatı yaparken uygulamada İsrail’in menfaatlerini birinci planda tutuyorlar. 06 Nisan 2002