İsrail Sistemi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
CumartesiŞaka etmiyorum, çok ciddîyim. Türkiye’nin bir an evvel İsrail sistemine geçmesini teklif ediyorum. Yarım yüzyılı geçen bir zamandan beri süren din-devlet çatışması ülkemizi, halkımızı, devletimizi bitirmiştir. Aslında dinle çatışan devlet değildir; rejimdir, düzendir, sistemdir. İşte bunlar İslâm dini ile barışmalıdır. Birkaç yıldan beri can ciğer dostumuz, müttefikimiz olan İsrail’de din ile devlet uyum içinde işbirliği yapmıyor mu? İsrail bütün gücünü bu din-devlet özdeşliğinden, uyumundan, ittifakından almıyor mu?
Gariptir ki, bizde din-devlet çatışmasını ortaya çıkartanlar, körükleyenler bazı Yahudi Türkler, yâni militan Sabataycı vatandaşlarımızdır. İsrail’de cici olan bir şey bizde niçin kaka oluyor? Musevilik dininde İslâm’da olduğu gibi din ve dünya, din ve devlet ayırımı yoktur. İsrail’de din-devlet uyumu, ahengi, işbirliği faydalı oluyor da bizde niçin olmasın?
İslâm dini terakkiyata (ilerlemeye) mâni imiş… Bırakın şu fanatik dinsizlerin, Renan’ların, benzerlerinin hezeyanlarını. Çağımızda Amerika’da, ileri Batı Avrupa ülkelerinde binlerce yüksek tahsilli, aydın, okumuş ve kültürlü insan Müslüman oluyor. İslâm terakkiye, medeniyete engel olsaydı, bu insanlar onu benimserler miydi?
Dinsizler İslâm’ı dışladılar da Türkiye ilerledi mi? Ülkemizi niçin bir Japonya, bir Güney Kore, bir Taiwan, bir Singapur gibi zengin, ileri, medenî, üreten, yüksek üniversitelere sahip olan bir dereceye getiremediler?
Evet Müslümanlar bir gerileme, duraklama devri geçirdiler, bu inkâr edilemez. Lakin tarih boyunca onlar, dinleri ve medeniyetleri olan İslâm’ın sâyesinde çok ileri ve örnek nizamlar da kurmuşlardır. Bir vakitler Endülüs Müslümanları, Hıristiyan Batılılardan fersah fersah ileride değiller miydi? Osmanlı üç kıtada yaptığı fütuhatı hangi güce dayanarak yaptı.
Spengler, Batı’nın, Batı medeniyetinin de çökeceğini söylüyor. Avrupa’da Batı medeniyetinin batacağına dair her yıl yüzlerce önemli kitap yayınlanıyor. İslâm ise yükselmeye başlamıştır.
Türkiye’deki rejim İslâm ile mütemâdiyen (devamlı olarak), ilânihâye (sonuna kadar) mücadele edebilir mi? Elbette edemez. Bir gün gelecek dinin ve dindarların önüne konulan bütün engeller yıkılacak, aşılacaktır.
Türkiye, bir tarihî ârıza devrini kapatıp tarihî devamlılık çizgisine dönmelidir. Bu büyük değişim:
1. Gerçek demokrasiyi uygulamakla,
2. Hukukun üstünlüğü sistemini samimî bir şekilde kabul edip hayata geçirmekle,
3. Müslüman Türkiye halkının temel ve evrensel haklarını, hürriyetlerini, haysiyetlerini kabul edip, onlara hürmet etmekle,
4. Resmî ideoloji heyûlâsını bırakıp millî kimlik, millî kültür, millî kişilik esasına dönmekle gerçekleşebilir.
Yıllardan beri tarihimize, atalarımıza, mukaddesatımıza hakaret ediliyor. Artık bu edebsizliklere, densizliklere son verilmelidir. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u almış bize miras bırakmış ve birtakım soysuzlar Fatih’e sövüp sayıyor. Olacak iş midir bu?
Türkiye’deki bu İslâm, Müslüman, ecdad, tarih, millî kimlik düşmanlığını kimler yapıyor? Her halde Müslümanlar yapmıyor?
Birkaç militan Sabataycının, birkaç beyinsiz ateistin, birkaç mürtedin işidir bütün bu çirkinlikler, kötülükler.
Bütün İsâmî eğitim müesseselerini kapattılar, olgun ve yüksek Müslüman yetiştiren tasavvuf ocaklarını yıktılar, en ağır zorbalıklarla dindar kesime kan kusturdular, onbinlerce camiyi sattılar, harap ettiler; karşı gelen nice Müslümanı astılar, zindanlarda çürüttüler; Müslümanların arasına sürüyle ajan, casus, provokatör, ajitatör sokarak onları şaşırttılar. Sonunda büyük Müslüman kütleyi bir gecekondu, kırsal kesim, varoş zihniyeti karanlığında bıraktılar.
Resmî ideoloji, derin devlet, Sabataycı mefkûre her şeyin üzerindeymiş… Niçin? Ben Türkiyeli bir Müslüman olarak niçin kendi inançlarıma, kendi dinime, kendi şer’î ahkâmıma göre yaşayamayacakmışım?
Masona Masonca yaşamak, Sabataycıya Dönmece yaşamak, Bahaîye Bahaîce yaşamak, dinsize dinsizce yaşamak serbest ama Müslümana Müslümanca yaşamak serbest değil. Yahu böyle demokrasi olur mu?
Dinsizler her sahada iflas etmişlerdir; bütün faaliyet dallarında nal topluyorlar. Türkiye yüzyıl boyunca bir kere bile Nobel alamadı. Türkiye hâlâ yüzde yüz millî ve yerli kendi otomobilini yapamadı. Türkiye, dünyada mutlaka birinci olması gereken Türkoloji çalışmaları ve araştırmaları sahasında bile dünya sonuncusudur. Türkiye halkı, atalarının bin yıl boyunca kullanmış ve onunla milyonlarca kitap ve belge bırakmış olduğu millî yazısını bile okuyup yazamayacak kadar cahil kalmıştır.
Türk parası bitmiştir. Cumhuriyetin başında 0,80 TL eden dolar bu gidişle kısa bir müddet sonra bir milyon lira edecektir. Ekonomi, finans, ziraat, hayvancılık, balıkçılık, sanayi dibe vurmuştur. Ülke harap olmuştur, halk perişandır. Memleketin balını kaymağını küçük bir azınlık yiyor. Bankalar soyuluyor, fatura devlete ve millete çıkıyor. Rüşvete ve kokuşma korkunç boyutlara varmıştır.
Bu felaket tablosu içinde bir takım kişiler “En üyük tehlike irticadır” diye nutuklar atıyor. Çok yüksek bir makamdaki zatın Sabataycı karısı Müslüman memurların atılması için zehir zemberek beyanlarda bulunuyor. İki büyük hukukçu ki, ikisi de Sabataycıdır, Müslümanlara kin kusan nutuklar atıyor. Türkiye batıyor, onların derdi İslâm ve Müslümanlar. Böyle bir ülke nasıl ilerler, nasıl kalkınır?
Dünyanın hangi medenî, demokrat, ileri, kalkınmış, oturmuş ülkesinde böyle bir Haçlı seferi vardır?
Birkaç bin Yahudi Türkün, yâni Sabataycının, ateistin, dinsizin militanlığı, fanatizmi, basiretsizliği yüzünden şu güzelim memlekette bin türlü eziyet, kahır, rezalet, kepazelik, şenaat içinde yaşıyoruz.
Ben kendi vatanımda niçin birkaç bin Mason kadar hür, güvenli, baskısız bir hayat süremeyecekmişim?
Yazımın başındaki teklif ve temennimi tekrarlıyorum. Dostları, müttefikleri, akıl hocaları olan İsrail’deki sistemi kabul etsinler ve bu fitne artık bitsin.
Demokrat Batı ülkelerinde bir devlet ve hükümet adamını protesto eden, ona domates ve yumurta atan gençler tutuklanıyor mu? Onbeş yaşındaki bir Müslüman kızı tutuklatanlar nasıl kimselerdir?
Resmî bir tören esnasında dua eden sarıklı ve cüppeli bir vilayet müftüsünü azarlayan, herkesin içinde tahkir eden kimse kendini ne zannediyor?
On milyonlarca Müslümanın hakkını, hukukunu, temel hürriyetlerini, inançlarına göre yaşayabilme serbestliğini tanımayanlar, işledikleri insanlık suçlarının ne kadar vahim olduğunun idrakine ne zaman sahip olacaklardır.
Türkiye’yi batırdılar, bitirdiler, hâlâ arlanıp uslanmıyorlar. 10 Eylül 2000