CumartesiHaçlılar 1099’da Kudüs’ü feth edip Müslümanları kılıçtan geçirdikleri zaman Allah Haçlılardan razı mıydı? Hayır. Allah katında din, Hazret-i Adem’den, Hazret-i İbrahim’den beri hep aynı dindir, İslâm’dır. İslâm’da inanç ve ana ilkeler bakımından kopukluk yoktur, devamlılık vardır. Değişen sadece birtakım amelî hükümlerdir, Şeriat’tır. O da, İslâm’la son ve nihaî şeklini bulmuştur, Kıyamet’e kadar hükmü baki kalacaktır. Müslümanlara ceza verilmişti, Kudüs ellerinden alınmıştı.

Kudüs’ün 1948’de bir kısmı, 1967’de tamamı İsrail’in oldu. Haçlılar Kudüs’te 88 yıl hüküm sahibi olmuşlardı. Acaba Yahudiler’in saltanatı kaç yıl sürecektir? Kudüs bin yıldan fazla İslâm hakimiyetinde kalmıştır.

Müslümanların zilletlerinin çok sebebi var. Birincisi, ezelde, “Qâlû belâ” gününde Allah ile yapmış oldukları ahd ü misakı bozmalarıdır. İkincisi: Peygamber’e olan biat ve itaat andlaşmalarına ihanet etmiş olmalarıdır. Üçüncüsü: Evrensel İslâm kardeşliği ve teşkilâtı yerine beşerî ideolojilere, kavmiyet fikirlerine kapılıp birliği parçalamış olmalarıdır.

Kuruluşundan 53 yıl geçtikten sonra İsrail şimdi gerçekten büyük güçlüklerle karşı karşıyadır.

İsrail’i yıkacak zaaflar onun kendi içindedir. Lüks, konfor, rahatlık, hedonizm, gel keyfim gel felsefesi, içki, fuhuş, bin türlü ahlâksızlık, adaletsizlik… Bana inanmıyorsanız dindar Yahudilere sorunuz.

Adaletli olmayan devletler yıkılmaya mahkûmdur. Er veya geç. Adaletsiz olup da pâyidar olmuş, ilânihâye devam etmiş tek devlet bulamazsınız tarihte.

Osmanlı devleti adaleti ile bir cihan devleti haline gelmiş, adaletten ayrıldığı zaman da çökmeye, yıkılmaya başlamıştır. Osmanlı sistemi o kadar büyük bir sistemdi ki, yıkılışı bile asırlar sürmüştür.

İsrail karşısında Araplar ve Müslümanlar yüz savaş kaybetseler yine varlıklarını sürdürebilir. İsrail ise bir savaşı kaybettiği takdirde devlet olarak çöker, tarihten silinir.

İsrail’in, GAP bölgemizde, Türkiye’nin diğer bazı yerlerinde gözü olduğu, Yahudiler’in bu bölgelerde toprak satın aldığı iddia ediliyor. İsrail Türkiye’nin bir bölgesini değil, tamamını istemektedir. İsrail, Türkiye’yi bir nevi sömürge haline getirmek istemektedir. Parayla, akıl ve bilgi ile, siyasetle, entrika ile.

Amerika da aynı şeyi istiyor. Türkiye’deki son büyük kriz ABD tarafından çıkarttırılmıştır. Demokrasi, insan hakları, hukuk mukuk bütün bunlar edebiyattır, masaldır. Suudî Arabistan’da demokrasi yok, seçim yok, millet meclisi yok. Amerika o devlet ve ülke ile sıkı dostluk ve işbirliği içinde. Çünkü Suudî Arabistan ABD ile uyumludur, ona itaat etmektedir.

Yahudiler Amerika’ya hâkimmiş. Bu, mübalağalı (abartılı) bir iddiadır. Dünyanın süper devletinde elbette Yahudiler’in büyük ağırlığı ve tesiri vardır ama ABD onların kontrolünde değildir.

Türkiyeli Müslümanlar İsrail’le, Yahudiler’le barış içinde yaşayabilir mi? Elbette yaşayabilir. Lâkin bunun için bazı şartlar gereklidir.

Birincisi Filistin halkına yapılan haksızlıklar telâfi edilecek, gasp edilen mülkleri ve hakları geri verilecektir.

İkincisi hem Müslümanların, hem Hıristiyanların, hem de Yahaudiler’in kutsal şehri olan Kudüs konusunda âdil bir çözüm bulunacaktır.

Üçüncüsü, Yahudiler Türkiye üzerindeki emperyalist emellerinden vaz geçeceklerdir.

Yahudiler ve onların heterodoks bir kolu olan Sabataycılar Türkiye üzerinde gizli bir saltanat ve hakimiyet kurmak istiyor. Şu anda hayli güçlüler. Bu hep böyle devam edebilir mi?

Sabataycılar, şu ana kadar gizlilikten, bilinmemekten yararlandılar. Bir yıla yakın bir zamandan beri Türkiye’deki bu iki kimlikli, zâhiren Türk ve Müslüman görünen, gerçekte ise Yahudi olan güçlü lobi ve azınlığın üzerindeki esrar perdeleri aralanmaya başladı. Birtakım militan İslâm düşmanlarının, Müslüman kökenli olmadıkları meydana çıktı.

Şeriat İslâm demektir. Herkesin kullandığı ve güvendiği “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat”ın (Ferit Devellioğlu) Şeriat maddesinde “1. Doğru yol. 2. Allah’ın emri. 3. Âyet, hadîs ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kaideleri” yazılıyor. Tekin Alp takma adı altında Türkçülük ve milliyetçilik yapan Yahudi Moiz Kohen niçin bir kitabına “Kahrolsun Şeriat” başlıklı bir bölüm koymuştur? Bir Müslüman “Kahrolsun Yahudi Şeriatı” diye yazsa ayıp olmaz mı? Bazı Yahudilerin ve Sabataycıların İslâm ve Müslüman düşmanlığı yapmaları serbest ve mübah da, başkalarının Yahudi düşmanlığı yapmaları mı suç oluyor, antisemitizm oluyor?

Yahudiler, kendilerinden başka herkesle kavgalı. Toleransın edebiyatını yapıyorlar ama bu kavramı hayata uygulayamıyorlar.

Türkiye’deki Yahudilerin, insan hakları, hukuk, demokrasi açısından mağdur ve mazlum Müslümanları desteklemesi gerekir. Samimiyetlerini ancak öyle izhar ve isbat edebilirler.

Vaktiyle 1927’de İstanbul Darülfünunu (üniversitesi) müderrislerinden (profesörlerinden) Avram Galanti
“Arabî Harfler Terakkimize Mâni Değildir” başlıklı bir kitap çıkartarak İslâm kültürünü savunmuştu. Yine aynı zat, bir dinsizin “Sen Yahudisin, niçin Müslümanları müdafaa ediyorsun? Elbette bir menfaatin vardır” mealindeki makalesine cevap olarak “Niçin Müslümanlığı Müdafaa Ediyorum?” serlevhalı bir cevapname yazmış ve özetle “Müslümanlar biz Yahudileri 1492’de İspanya’dan kovulduğumuz zaman nasıl müdafaa ettilerse ben de şimdi onları müdafaa ediyorum, minnet borcumu ödüyorum” demişti. Türkiye Yahudileri, Tekin Alp sahte ismi arkasına saklanarak “Kahrolsun Şeriat” diyen Moiz Kohen’in yolundan değil; Türkiye’ye, onun Müslüman çoğunluğuna, Türk kimliğine, ülkenin hâkim dini İslâm’a sadık kalmak suretiyle, Avram Galanti’nin yolundan gitmelidir.

Türkiye’yi bir İsrail sömürgesi haline getirmek istemenin, ileride ödenmesi gereken çok ağır faturaları olacaktır. Hiçbir akıllı Yahudi böyle hayallere kapılmamalıdır.

Varlık Vergisi faciası esnasında Yahudilere ve isimleri hizasına (D) harfi konulan Sabataycılara zulm ve haksızlık edilmiştir, Türklerden daha fazla vergi alınmıştır denilebilir. Doğrudur. Ancak, yakın tarihimizde Türklere, Müslümanlara yapılan zulümler, baskılar, zorlamalar çok daha ağırdır. Ve bütün bunlarda birtakım Yahudilerin ve Sabataycıların tesiri, parmağı vardır.

Barış, adalet, uzlaşma, anlaşma, iyi geçinme, insaf… Taraflar bunlara riayet ederlerse, bunlardan yana olurlarsa çok kötülükler ortadan kalkar, büyük düzelme olur.

Kudüs’ü bir gün büsbütün elden çıkarmak yerine, o üç dinin kutsal şehrini âdilâne bir şekilde paylaşmak daha akıllıca olmaz mı?

Biz Müslümanlar hem Hazret-i Musa’ya, hem Hazret-i İsa’ya, hem de Hazret-i Muhammed’e iman ediyoruz. Biz atamız İbrahim aleyhisselamın yolundayız, onun dinine mensubuz. Geniş düşünen, toleranslı olan, vaktiyle tarihte barışı sağlamış olan ve şimdi de gerçek ve kalıcı bir barış isteyen bizleriz. Sesimize kulak verilsin. 10 Haziran 2001