İsrail’den İzin İstemek…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Pazartesi
1. Mavi Marmara barış ve insanî yardım gemisi
Binaenaleyh oraya gidebilmek için İsrail’den izin istemesi ve alması gerekmezdi. Gazze, İsrail toprağı değildir, orada bir
vardır, Filistin bayrağı dalgalanmaktadır.
2. Yardım gemileri oraya niçin gidiyorlardı?..
Gazze halkı işkence, baskı, sıkıntı, yokluk içinde yaşamaktadır.
3. Siyonistler Türk barış ve yardım gemisine saldırarak hiç lüzumu olmadığı halde kan dökmüşler,
4. İsrail ordusunun
olduğu iddiası
5. İsrail ordusu
hizmette tutmaktadır ve bunun sonucu olarak
. Bu hususu, durumu bilen ve protesto eden dindar Yahudilere sorabilirsiniz.
6. İsrailli araştırıcı
‘ın
başlıklı kitabı İsrail ordusunun ahlâk ve fazilet konusundaki kötü durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
7.
Gazze ambargosunu kırmak için yola çıkmış olan
Gazze ambargosu kaldırılmalı, sivil halka eziyet edilmemeli, çocuklar öldürülmemeli, dünyanın her yerinden mazlum Filistinlilere sivil yardım gelmelidir.
İmdat!.. SOS… SOS… SOS… Başta İstanbul olmak üzere bütün Türkiyede Müslüman halka bol miktarda ehlî domuz, yaban domuzu, eşek eti yedirilmektedir STOP Kıyma, sucuk, sosis, salam vs… STOP Bazı lüks otellerde domuz pirzolası ile dana pirzolası aynı ızgaralarda pişirilmektedir STOP Devlet ve Belediyeler bu konuda gereken denetimleri hassasiyetle ve titizlikle yapmamaktadır STOP Domuzlu sucuk üreten sadece bir fabrikanın kapatılması, müşterilerine eşek etinden dürüm satan bir lokanta hakkında işlem yapılması ile bu pislik önlenemez STOP sayısız domuz çiftliğinde üretilen binlerce domuzun eti ve yağı ne oluyor? STOP Ormanlarda avlanan binlerce domuz ne oluyor? STOP Domuz domuz domuz STOP Domuzlar domuzlar domuzlar STOP Müslüman halka domuz eti yedirilmesi vahim bir insan hakları ihlâlidir STOP Sorumsuz sorumlular büyük vebal altındadır STOP Müslüman vatandaş domuza karşı dikkatli ol STOP Marketlerden sucuk alırken
etiketli sucukları almayınız. STOP İmdat SOSSOSSOS
Ülkemizde on yıllardan beri sürüp giden,
Benim çocukluğumda suriçi İstanbul yemyeşildi, artık korkunç bir beton büyük sahrasına dönmüş (dönüştürülmüş) bulunuyor.
Geçen gün
gittim, yeşillikler arasında nice çıban gibi
gördüm. Bunların bazısı hâlâ çalışıyordu, bazısı ise terk edilmişti. Almanya başta olmak üzere medenî ülkelerde
, çukurlara sun’î göller yapılır.
Gürcistan sınırına kadar uzanan sahil yolu tam bir vandallıktır. Nice göl kurutulmuştur. Sahillerimizin durumu tam bir fecaattir. İstanbul’dan Tekirdağ’a kadar (öteki tarafını bilmiyorum) kümes veya arı kovanı gibi
yapılmıştır.
Ülkeyi bir yapılaşma, betonlaşma isterisi kaplamıştır. Müteahhit eline 25 dönümlük bir arazi geçiriyor, etrafına duvar çeviriyor ve içine
Tabiat sahibi
Okullarda yeni nesillere ekoloji, doğa, ahlâk, estetik dersleri verilmediği için halkın çok büyük kısmı ülkenin betonlaşmasını, yeşilin yok edilmesini,
, göllerin kurutulmasını kötülemiyor.
Gittiğim, uzaktan geçerken gördüğüm nice köyde yeni yapılmış
gördüm. İki katlarında oturuluyor, iki katları boş… Sahiplerine “Hiç lüzumu olmadığı halde niçin fazladan iki kat daha çıktınız?” diye sorsanız şu cevabı alırsınız:
“-Biz insan değil miyiz…”
Türkiye gelişiyor, kalkınıyor, ilerliyor ama çılgınlar gibi…
Son otuz kırk yıl içinde
Akıllıca, bilgece, mantıklı ve vicdanlı bir şekilde hareket etmiş olsaydık bu rakamın yarısını tasarruf eder, sanayide, üretimde, ticarette kullanabilirdik.
Üç gün önce
Teybi sonuna kadar açmış, arabesk müzik dinliyor ve dinletiyordu.
Gerekmediği halde dört katlı apartman yaptıran ve bunu insan olmanın şartı sayan câhil kişilerle, şımarık zenginler bir değil midir? Helâ ve banyolarına on milyonlarca yeni lira harcayan kişiler cahil ve medeniyetsiz değil midir? Helâsının ve lavabosunun madenî aksamı, muslukları altın kaplama imiş…
Eşi İngiltere kraliçesinde bile bulunmayan şahane bir Rolls Royce’ı vardı onun. Madam ne iş yapardı. Kaba olacak ama
idi… O otomobil Madam’a bir şeref, itibar, fazilet kazandırmış mıydı? (Kerhaneci orospular patroniçesini hanımefendi yapabilmiş miydi? REB)
Türkiye’de görmemişlik, türedilik, sonradan görmüşlük, magandalık, zontalık, Nemrudluk, Firavunluk aldı yürüdü. Ülkemiz Babil’e, Sodom Gomoreye, Pompeiye benzedi. Lüks, israf, sefahat, beyinsizlik aldı yürüdü. Lüks yaşama, lüks yeme içme, lüks giyinme, lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks binitler millî bir felâket halini aldı.
Dünyanın en büyük otomobil firması olan Toyota’nın sahibi Tokyo’da 75 metrekarelik bir dairede oturuyor, bizim Toyotacıklar saraylarda yaşıyor.
On kişiyi mi uyarabilirim, yüz kişi mi, bilmem ama bu sütunlarda
Kur’ânda
cümlesi vardır. Ülkemizdeki beyinsizlik korkunç ve dehşetli boyutlara ulaşmıştır. Bu gidişin sonu yıkımdır, çöküştür, azaptır.
Halkının önemli bir kısmının süründüğü bir ülkede tuzu kuru zenginlerin israflı, beyinsiz, çılgın bir hayat sürmelerinin sonu iyi olmaz. Bağlısı olduğumuz İslâm dini israfı haram kılmıştır. İsraf edenler, saçıp savuranlar Kur’âna göre
1950’li 60’lı yıllarda
vardı. Öldü gitti, onun yerine sürülerle
peydahlandı. Tekrar ediyorum: Bu gidişatın sonu iyi olmaz.
, her şeyi siler süpürür.
Azgın bir toplumun akıbeti iyi olmaz. 08 Haziran 2010