İsrail’e ve Yahudilere Dair
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Perşembe1. Araplar İsrail karşısında yüz kere yenilebilirler ve yine de varlıklarını devam ettirebilirler ama İsrail’in bir kere yenilmesi onun sonu olacaktır.
2. Araplarla İsrail arasındaki savaş bir keyfiyet (kalite) savaşı olduğu için Yahudiler her defasında kazanmaktadır. Araplar keyfiyet üstünlüğünü elde ettikleri zaman Yahudilerin talihi dönecektir.
3. İsrail’in en zayıf tarafı su meselesidir. Bu problemi çözemezlerse varlıkları tehlikeye girer. Su için icab ederse savaş bile çıkartabilirler.
4. Yahudiler uzun zamandan beri uydu bir Kürt devleti kurmak için sinsice çalışıyor. Gerek Türkiye’deki, gerekse Irak’taki Kürt hareketi içinde Yahudi Kürtler bulunmaktadır. Bu hususta yolun yarısına gelmişlerdir.
5. Onların dinî devlet sınırları Fırat ile Nil arasındaki bölgedir. Kürt devleti ile Fırat bölgesini ele geçirmeyi planlıyorlar. Nil’i ele geçirmek için de, Mısır’ın canı olan bu büyük nehrin Habeşistan’daki kaynaklarını kontrol altına almak üzere çalışıyorlar.
6. İsrail Türkiye’deki Sabataycıları yâni Yahudi Türkleri ortodoks Musevî olarak kabul etmemekle birlikte onlardan dolaylı şekilde faydalanmaktadır.
7. İsrail devleti ve halkı homojen bir yapıya sahip değildir. Çoğunluğu teşkil eden Sefarad (İspanyol, Akdeniz kökenli) Yahudilere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmaktadır. Köşebaşlarını, yüksek ve önemli makamları Eşkenaz Yahudiler tutmuştur. Bu iki zümre arasında da çekişme vardır.
8. İsrail’deki dindar ortodoks Yahudiler halkın ancak yüzde 10’u veya 15’i kadardır.
9. İsrail’de öyle radikal, fanatik Museviler vardır ki, vaad edilmiş beklenen Mesih zuhur etmeden kurulduğu için Yahudi devletinin meşruiyetini tanımamaktadırlar. Hattâ yıkılmasını bile istemektedirler.
10. İsrail’de din ve devlet özdeştir. Orada laikliğin “L”si bile yoktur. Yine orada din ile millî kimlik aynı şeydir.
11. Yahudilik ve Musevilik babadan değil anneden geçer. Annesi Yahudi, babası goi (gayr-i Yahudi) olan biri otomatik olarak Yahudi sayılır, İsrail vatandaşı olabilir. Babası Yahudi, annesi gayr-i Yahudi olan birisi ise Yahudi ve Musevî sayılmaz.
12. İsrail’de evlilik, boşanma gibi işler Hahambaşılığa, hahamlara, dinî otoriteye bırakılmıştır. Orada medenî nikâh yoktur.
13. Ortodoks Yahudilikte erkekler ile kadınlar arasında ayırım vardır. Sinagoglarda karışık olarak yer alamazlar. Sofu Yahudilerin yaşadığı mahallelere sefer yapan belediye otobüslerinde kadınların yerleri ayrıdır.
14. Bütün İslâm dünyasında, samimî Müslümanlardan daha koyu Müslüman görünen bir sürü Yahudi ajanı, casusu vardır. Zâhirde Yahudiliğin ve İsrail’in en şiddetli ve koyu düşmanı gibi görünen nice kocaman ve kodaman islâmî şahsiyet vardır ki, gerçekte İsrail’in hizmetinde çalışmaktadır.
15. İsrail’de ve diyaspora Yahudileri içinde Türkiye’yi çok iyi bilen, Türk lisanı, tarihi, kültürü üzerinde ihtisas yapmış olan, Türkoloji konusunda dünya çapında otorite olan uzmanlar bulunmaktadır. Türkiye’de ise doğru dürüst İbranice bilen, İsrail konusunda uzman olan hemen hemen hiç kimse yoktur. Hele Müslüman kesim Yahudilik ve İsrail araştırmaları konusunda acınacak bir cehalet ve zavallılık içindedir.
16. 19’uncu ve 20’nci asırlarda Türk milliyetçiliğini çıkartan kişilerin bir kısmı Yahudidir. Bunların en meşhuru, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp takma adıyla kitaplar ve makaleler yazan Selanik Yahudilerinden Moiz Kohen’dir. Bu adam, ilk defa olarak “Kahrolsun Şeriat!” sloganını çıkartmış, bazı beyinsiz Türkleri kendi dinlerine ve mukaddesatlarına düşman olmaya teşvik etmiştir.
17. GAP bölgesinde Yahudiler büyük yatırım yapıyor, arazi satın alıyorlar. Onların bu şüpheli ve şaibeli faaliyetleri hakkında yayın yapan bazı gazete ve dergilerden son derece tedirgin ve şikayetçiler.
18. Yakın tarihimizde Yahudi olsun, Sabataist olsun bazı Musevî vatandaşlarımızın büyük rolü, ağırlığı, tesiri olmuştur. Bunların bir kısmının isimlerini vermek, haklarında açıklamalar yapmak mümkün değildir.
19. Şu anda ülkemizde resmen 26 bin kişilik bir Yahudi cemaati yaşamaktadır. Ancak bu rakam her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Çünkü dışarıya kaçış vardır. Türkiye Yahudilerinin dinleri ile olan bağları son derece gevşektir. Pek azı havralara gitmektedir. Yahudi şeriatının koşer (helâl) kurallarına riayet eden Yahudiler de azınlıktadır. Yahudiler arasında israf, sefahat, zevk u sefa, hedonizm yaygınlaşmıştır. Onların dininde de birtakım ahlakî değerler vardır ama bunlara pek kulak asmamaktadırlar. Nikâh, düğün gibi bazı dinî hizmetler hususunda büyük paralar dönmektedir. Velhasıl dindar ve ortodoks bir Yahudinin tüylerini ürpertecek yamukluklar yapılmaktadır.
20. Yahudiler ve onlara paralel bir cemaat olan Sabataycılar modern Türkiye’yi tekellerine almak, ülkemizin yapısına damgalarını basmak istiyorlar.
21. Yahudi cemaatinin ileri gelenleri kendilerinden ve topluluklarından bahsedilmesinden son derece rahatsız olurlar. Herhangi bir çatışma, çekişme, tartışma olmasını hiç istemezler. 1922’de İzmir’den Yunan ordusu panik halinde çekilirken evinin balkonuna çıkan bir Yahudi “Yaşasın, yaşasın!” diye bağırıyormuş. Aşağıdan biri sormuş, “Kim yaşasın?” Yahudi, “Henüz belli değil” cevabını vermiş. Bu fıkra onların siyasetini ve zihniyetini aksettirir.
22. Lozan andlaşmasının mimarı aslında Başhaham Hayim Nahum’dur. Lozan müzakerelerinin ilk kısmında anlaşma sağlananamamış, heyetler memleketlerine dönmüşlerdi. İşte bu devrede başhaham Hayim Nahum sahneye çıkmış, Türk heyetine dahil olmuş, Avrupa ve Amerika’da gizli görüşmeler yapmış ve birtakım tavizler, gizli protokollar karşılığında Türkiye’nin istiklalinin tanınmasını temin etmiştir. Hayim Nahum’un bu faaliyeti yakın tarihimizin esrarlı, gizli, meraklı bir konusudur. Yazık ki, Türk aydınları ve halkı bu konuda gerçekleri bilmiyor. Hayim Nahum devreye girmeden önce İsmet Paşa ve Türk heyeti Lozan’da İslâm hukukunu müdafaa ediyorlardı. Sonra tam tersine dönmüşlerdir.
23. Yahudiler iktisat, ticaret, finans konusunda deha sahibidir. Terazinin bir kefesine bin Yahudi iş adamı koysanız, öbür kefesine bir milyon Müslüman koysanız, bu hususlarda Yahudi kefesi ağır basar.
24. Türkiye halkının çoğunluğunun dini olan İslâm’a saygılı Yahudiler de vardır. Tarihçi Avram Galanti bunlardan biridir. 1927’de, “Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir” başlıklı bir kitap yayınlayarak yaklaşan harf devrimine karşı çıkmıştır.
25. Musevî vatandaşlarımızdan biri Merter’de yaptıracağı fabrika binasının projesine, Müslüman işçileri ve çalışanları için bir mescid odası koydurtmuş, fakat o sıralarda İstanbul Belediyesini idare etmekte olan sosyal demokrat Türkler buna karşı çıkmışlar, mescidi projeden çıkartmışlardır.
26. İsrail devletini ve Yahudileri büyük tehlikeler beklemektedir. Benim temennim, felâket gelip çatmadan uyanmaları ve içinde Arapların ve Yahudilerin eşit şartlarda yaşayacağı federatif bir Filistin devleti kurulmasına teşebbüs etmeleridir. 13 Ekim 2000