Salı

 

Hani Yahudiler çok akıllı, zeki, kurnaz bir milletti… Tam tersine, son hadise hiç de akıllı ve bilge olmadıklarını açıkça gösterdi. Yaptıkları bir tür intihar, kendi kuyularını kazmak değil midir?

Filistinlilere gıda ve inşaat malzemesi götüren barış gemilerine saldırdılar ve vahşice kan döktüler. Kan dökmeden de gemileri durdurabilirlerdi… Gözlerini kan bürümüş.

Bütün Yahudileri kast etmiyorum.

Gemilerde Siyonizme karşı olan Yahudiler de vardı. Bütün dünya İsrail’i lanetliyor.

İsrail, böyle giderse üçüncü dünya savaşının patlamasına sebep olacaktır. Peki Türkiye bu son durumda ne yapacaktır?.. Edebiyat yapacaktır: Bu bir korsanlıktır…Bu bir vahşettir… Bu karşılıksız kalamaz…

İsrail ile Türkiye arasında bundan önce de sürtüşmeler olmuştu,

hele elçimize yapılan aşağılama ve hakaretten sonra ipler iyice gerilmişti

ama

o hadiseden sonra Yahudi devletinden çok pahalıya on adet insansız uçak satın almıştık.

Onlar da bir işe yaramamıştı…

PKK’nın ipleri kimlerin elindedir?

PKKkendi kendine oluşmuş bir Kürt hareketi midir sanıyorsunuz?

İsrail kurulduğu 1948 tarihinden bu yana Kürtlerle “yakından” ilgilenmektedir.

Türkiyenin Kürtlerin yaşadığı bölgesinde

hayli Kürt Yahudisi vardı.

Bunlardan bir kısmı

İsraile göç ettiler ve hattâ
içlerinden biri bir ara Genelkurmay başkanı oldu.

Türkiyede kalan Yahudiler de kimlik değiştirdiler,

bir kısmı Alevî, bir kısmı Sünnî kökenli oldu.

Hatırlar mısınız, son on sene içinde

büyük bir Türkiyeli İsrail’e gitmiş

ve başında Yahudilerin kutsal şapkası

“Kippa” olduğu halde Kudüs’teki Ağlama Duvarı önünde dua etmişti.

Hatırınızdan hiç çıkartmayın:

Yirminci asırda iki Yahudi rejimi kurulmuştur.

Başhaham

Hayim Nahum

‘un

Lausanne Konferansı’

nın ikinci bölümünde oynadığı rolü biliyor musunuz? Yıllarca yazıp durdum: Çok ciddî bir

“Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını Araştırma Enstitüsü”

kurulsun…Çok iyi İbranîce bilen Müslümanlar yetiştirilsin ve yakın tarihimiz doğru ve dürüst şekilde incelensin.

Neturei Karta cemaati Yahudileri

Türkiye’ye davet edilmeli, onlara bütün kolaylıklar gösterilmeli, kurslar açılmalı ve yeterli sayıda Müslümana mükemmel İbranîce, Yahudi teolojisi ve kültürü öğretilmelidir. Tabiî ki böyle bir şeyi devlet yapmamalıdır. Bunca sivil kuruluşumuz var, onlar yapmalıdır.

Bütün Yahudileri aynı kefeye koymak basitliğinden ve ucuzluğundan da artık kurtulmalıyız.

Hem bizzat İsrail’de, hem de dünya üzerinde Siyonizme ve ırkçı devlete karşı olan Yahudi düşünürleri, filozofları, edipleri, tarihçileri, sanatkârları, bilgeleri vardır.

Bunlarla da görüşmemiz, konuşmamız, işbirliği yapmamız gerekir.

Antisiyonist Yahudi düşünürlerinin başında İsrael Shamir

gelir. Onun internet sitesine (On küsur lisandadır)

en az haftada bir

inceleyiniz. İyi İngilizce bilenler bu siteyi kesinlikle ihmal etmesinler.

Üçüncü dünya savaşı patlarsa gözlerini kan bürümüş Siyonistler önce Ortadoğuyu, sonra bütün dünyayı yeni bir taş devrine döndürecek çılgınlıklar yapmaktan çekinmezler.

İnsanî yardım taşıyan gemideki mâsum ve silâhsız insanları vahşice katl edenler savaşta neler yapmaz…

Bakalım kriz nasıl gelişecek, hangi yönlere uzayacaktır? Peşin hükümler vermekten kaçınalım. Türkiyenin

ilk yapacağı iş saldırgan ve merhametsiz İsraille ticarî ilişkilerini daha aza, en aza indirmektir, hattâ sıfırlamaktır.

Acaba Ankara iktidarı bu dediğimi yapabilir mi?

Bir ara yağlı ballı ücretlerle

İsrail ile tank yenileme ve tamiri anlaşması

imzalanmış,

Siyonist devlete milyarlarca dolar ödenmişti.

Tanklar (veya bir kısmı)

hâlâ İsrailde midir?

Eğer bir kısmı tamir edilip gönderilmişse tamirat işe yarar şekilde yapılmış mıdır?

Ne günlere kaldık… Dünyadan ve Türkiyeden Gazze halkına insanî yardım götüren barış gemisine saldırılıyor, kan dökülüyor, devletimizin itibarı kırılıyor… Savaş mı ilan edelim? Ben öyle bir şey söylemedim…

Korsanlıktır, vahşettir edebiyatının yanına lütfen yeteri kadar enerjik ve etkili hareket koyalım.

Elçimizi çağıralım. Onların elçisini memleketine gönderelim.

Öldürülen siviller için uluslararası mahkemelere ve kurumlara müracaat ederek tazminat ve kınama isteyelim.

Şu anda Siyonizm ve Yahudilik kılcal damarlarımıza, kanımıza, iliğimize kadar girmiş vaziyettedir.
Herkesin değil ama bazılarının protestoları halkın heyecanını yatıştırmaya yöneliktir.

Bakalım devletimiz bu krizde devletliğini gösterebilecek mi?

(Ölenlere rahmet diliyorum, yaralananlara âcil şifalar… Şehitlerin kederdîde ailelerine taziyetlerimi sunarım…)

(İkinci yazı) Asılanlara Rahmet, Zâlimlere Lanet!..

Adnan Menderes yaşamış olsaydı bugün 101 yaşında olacaktı. Bu kadar uzun yaşar mıydı? Yaşayabilirdi.

Celal Bayar yüz yaşını geçmemişmiydi.

Menderes’i iki bakanıyla birlikte astılar.

Halkın oylarıyla seçilmiş koskoca bir başbakanı astılar.

Suçu Anayasayı çiğnemekmiş…

Darbeciler o Anayasayı ne yaptılar? Yürürlükten kaldırdılar, çöpe attılar.

27 Mayıs darbesi Türkiye’nin belini kırmıştır.
Ordu iç siyasete karışırsa işte böyle olur.

27 Mayıs 1960 olur. 12 Mart 1971 olur. 12 Eylül 1980 olur. 28 Şubat olur. Bu darbeler yüzünden Türkiye kaç yıl kaybetmiştir dersiniz? Ben diyeyim 50 yıl, siz deyin 25 yıl. Ülkemiz hem bunca yıl kaybetti, hem de siyaset, iktisat, kültür, eğitim işleri çamura yattı.

27 Mayıs ne demektir? Birkaç madde sayayım:

1. Yaşayan, zengin, edebî, medenî Türkçenin zincire vurulması; onun yerine uyduruk, öz, duru, sade suya tirit, tutuk, kopuk, sun’î (yapay),

Agobî Türkçenin ikame edilmesidir.

2. Yavaş yavaş, ister istemez

tasfiye edilecek olan resmî ideolojinin kazık gibi yerinde kalmasıdır.

3. Sivil millî iradenin yerine askerî vesayet ve kölelik rejiminin hakim olmasıdır.

4. İki büyük güç olan

Din ile devletin birbirine düşman ve zıt olmasıdır.

5. İktisat, ticaret, maliye işlerimizin frenlenmesi, çıkmaza sokulması,

Türkiye’nin geri bırakılması demektir.

6. Bozuk vesayet düzenini ayakta tutmak için halkın

Türk Kürt,Sünnî Alevî, Dinci Lâik, Sağcı Solcu, Şucu Bucu diye birbirine düşman kamplara ayrılması,

millî ve sosyal barış ve uzlaşmanın berhava edilmesi demektir. Yeter, beni daha fazla saydırtmayın…

Peki, Adnan Menderes’in, Demokrat Parti iktidarının, komitacı ruhlu Celal Bayar’ın hiç mi kabahatleri yoktu?

Olmaz olur mu? Hem de tonla yanlışları, kabahatleri, falsolu siyasetleri ve çarpık stratejileri olmuştur ama onlar halkın oyuyla iktidar olmuşlardı ve yine halkın oylarıyla iktidarı terk etmeleri gerekirdi.

Sen

halkın seçtiği bir iktidarı silahla devir, uyduruk bir yüce divan kur, zalimane bir şekilde mahkûm edip as.

Neymiş efendim:

27 Mayıs devrimiymiş…

Böyle devrim olmaz olsun!

27 Mayıs özgürlükmüş. Güleriz onların özgürlüğüne.

İktidar Anayasayı çiğnemişmiş de, falan filan. Siz bu halkı aptal ve sersem mi sanıyorsunuz. Böyle yalanlara Sabataycılar bile inanmaz. İşlerine geldiği için inanır görünür.

Menderes yüce divanlık suçlar işlemiş… Bu da yalan ve hezeyan. Asıl onu devirenler, asanlar, ülkenin belini kıranlar yüce divanlıktır.

Yakın tarihimizde yüce divana verilmesi gereken iki şahsiyetten biri, 27 Mayıs kışkırtıcısı Millî Şef İsmet paşa hazretleridir.

Adnan Menderes’i devirenler, insanlıktan ve mürüvvetten o kadar uzak kişilerdi ki, sağlık muayenesi yapmak bahanesiyle merhumun bilmem neresine parmak sokmuşlardı!.. Ruh soyluluğuna sahip ahlâklı ve faziletli, adaletli ve insaflı muharip bir düşman bile yapmaz bu rezilliği. 27 Mayısın habîs ruhu ülkemizi, halkımızı, devletimizi gölgeliyor.

Maalesef 27 Mayısın en büyük kışkırtıcısı ve teşvikçisi CHP olmuştur. Halk oyuyla, millî irade ile seçilmiş iktidarlar ne kadar uygunsuz ve beceriksiz olurlarsa olsunlar, sadece halk oyuyla devrilmelidir.

Türkiye Ortadoğunun Japonyası olabilirdi. Türkiye Güney Kore gibi olabilirdi.

Lakin 50 yılda peşpeşe gelen askerî darbeler yüzünden olamadı. Darbeler bitti mi? Ne bitmesi!..Bugünkü Ergenekon kavgaları nedir?

Allah, Adnan Menderes’in, Fatin Rüştü Zorlu’nun ve Hasan Polatkan’ın taksiratlarını affeylesin. Zalimlere lânet olsun. 02 Haziran 2010