İstanbul Depremi Yaklaşırken…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi Müdürü
Milliyet Gazetesinde yayınlanan
başlıklı yazıdan
aşağıda okuyacaksınız:
1. İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi Müdürü
uyarıyor: “Deprem şurada, fay hattı burada, tsunami tehlikesi vesaire… Bunları belirledik de ne oldu? Biz sadece tespiti yapıyoruz, sonra oturuyoruz ağlıyoruz. Çözüm? Çözüm yok. Ben vatandaş olarak Üsküdar’da oturuyorum. Bir afet olduğu zaman, evim hasar görürse, Japonya’daki gibi nereye gideceğimi, nereye sığınacağımı, bir tas çorbayı nereden alacağımı bilmiyorum. Bunu vatandaşlar bilmiyor. Normal bir günde benim bunlardan haberim yoksa afette nasıl olacak?..”
2. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı
şöyle diyor: “İstanbul’da boş bulunan her yere, kamu, belediye ya da vakıf arazisi olan her yere binalar yaptılar. Dolayısıyla insanların evlerinden çıktıktan sonra toparlanacakları alan kalmadı… Sahil bantları problemli… Diyelim ki, Bakırköy’de oturuyorsunuz, sahile çıktınız. Sahil yolu dolgu… O dolgunun depremde yıkılıp su altında kalmayacağının garantisi yok… Şişli’de nerede toplanacak insanlar?.. Ali Sami Yen’i, eski Likör fabrikasını yıkıp yerine rezidans yapıyorlar.”
3. İMMOB Mimarlar odası genel başkanı
“17 Ağustos 1999 depreminden sonra yeni açık alanlar, park alanları, deprem anında buluşma alanları yapılması gerekirken tam tersine, var olan açık alanların, yapılaşma yoluyla ortadan kaldırılması söz konusu. Bunlardan birisi Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı
(Eski Salıpazarı arazisi). Burası Kadıköy’de deprem sırasında buluşma ve sığınma alanı olarak kullanılabilecek en önemli yer. Sit alanı olmasına rağmen, buranın bir alışveriş merkezi vs. şeklinde betonlaştırılması için yoğun çaba sarf edilmekte. Ataşehir, Ataköy, Bahçeşehir gibi yerleşim alanlarının ortak donatı ve yeşil alanları da ortadan kaldırılıyor…”
Evet üç uzman kişi böyle uyarıyor… Daha nice uyarılar var. Nice ilgili ve bilgili uzman feryat ediyor.
1999 depreminden sonra çatlak plak gibi tekrarlanan
teraneleri bizi gerçekten depreme alıştırdı.
İstanbul’da büyük bir deprem olduğunu düşünelim.
Zelzeleden sonra milyonlarca İstanbullu sokağa çıktı.
Bu soruların cevapları yok.
Dev şehirde milyonların toplanabileceği alanlar, parklar, açık sahalar yok. Gerçekten çılgın bir hırsla bütün yeşil sahalar, açık alanlar tahrip edildi, üzerlerine çirkin ve iğrenç yapılar kondu.
İdarecilerimizin bunları şimdiye kadar düşünmesi, plan ve program yapması, çare ve çözüm bulması gerekirdi.
yağmacılık olduğuna dair herhangi bir haber okumadım.
Bizde büyük zelzeleden sonra
İstanbul’da büyük deprem olursa, yazlığı olanlar oralara nasıl gidecekler? O da büyük mesele…
Henüz işletmeye açılmadı ama denizin altındaki tüp geçit sağlam kalır mı? Deprem konusunda dünyanın en hazırlıklı ve tedbirli ülkesi Japonya… Onların halini görüyoruz.
Afetzedelere su ve yiyecek veriliyor…
İstanbul’da büyük bir deprem olursa yıkılıp çökmeyen evlerden kaçıp sokaklara çıkan halk, nerelerde toplanacak,
Bir soru da şu:
Uzmanlar, 19 Ağustos depreminden sonra inşa edilen binaların çoğunun çürük olduğunu iddia ediyor.
Depreme alışmıştık ama hazırlanmadık, gereken tedbirleri almadık… İstanbul şehrinin üç kelimeden ibaret kısa tarifini yapayım:
Deprem yaklaşıyor… Bir kesimin azgınlığı gün geçtikçe artıyor… Lüks, israf, fuhuş, zina, içki, kumar, haram yeme, eğlence, zevk u safa, gurur, kibir, fısk fücur, nifak şikak, isyan tuğyan. Otobüslere binen binlerce taraftar vasıtaların camlarını kırmışlar, pencerelerden sarkıp holiganlık yapmışlar. Şehrin genelevlerinde resmi TC vesikalarıyla yasal fuhuş yapılıyor. KDV’li, gelir vergili, kapısında emniyetli olsun diye polis bekleyen genelevler. Öyle ya kadın hakları, hürriyetleri ve haysiyetleri bahis konusu olunca gereken bütün tedbirler alınır.
Seçimlere az kaldı. Birtakım adaylar vekil olabilmek için
Bu parayı nasıl çıkaracaklar?
Cinayetler, tavuk gibi adam boğazlamalar, fakir çoğunlukla zengin azınlık arasında korkunç uçurum, zekatlar bile o biçim toplanıyor, futbolcular, mankenler, şarkıcı ve türkücüler.
Nemrud’lar Firavun’lar, yüksek binalar diken Şeddat’lar… Pompei ve Herculanum… Patlamaya hazırlanan Vezüv… Depremin ayak sesleri… Depreme alışan beyler ve hanımlar!.. Size soruyorum: Alıştığınız depreme hazır mısınız? Gereken tedbirleri aldınız mı? (Bu yazıyı bundan on sene önce yazmış olsaydım, Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanırdım…)
İstanbul Boğazından geçen gemiler, kılavuz kaptan alırlarsa geçişleri emniyetli oluyor. Bazen bir gemi masrafı azaltmak, tasarruf yapmak için kılavuzsuz geçiyor ve hem kendini, hem şehri tehlikeye atıyor.
Hayat, İstanbul Boğazında bulunanlardan çok daha fazla ve çeşitli akıntılarla, tehlikelerle doludur. İnsanların binde 1’i bile kendisini çekip çevirecek olgunluğa, birikime, tecrübeye, bilgiye, kültüre, sezgiye, sağduyuya sahip değildir. İnsanoğlunun rehberlere, mürşidlere, kılavuzlara, yol göstericilere ihtiyacı vardır. İslâm’da böyle kişilere
denir.
Her mürşid, kâmil değildir. Mürşid-i kâmilin, kendisini rehber edinen Müslümana ne gibi faydaları olur?
1. Sahih inanç ve bilgiler konusunda.
2. İyi bir insan, iyi bir Müslüman, iyi bir vatandaş olması konusunda.
3. Ahlâk ve karakterinin iyi olması konusunda.
4. Günahlardan, ayıplardan, çirkinliklerden, isyandan, azgınlıktan uzak durması için.
5. Dünyada haysiyetli bir hayat sürmesi, ahirette ebedî saadete sahip olması konusunda.
Bu devirde
Kâmil mürşid bağlılarını, müridlerini, kendisinden el alanları bu konuda uyarır, dizginler, frenler.
Kâmil mürşid haram kazançlara karşıdır. Ona bağlanan haram yemez. Vatandaş zengin bir insan, kâmil bir mürşide bağlıysa, bu mürşid ona lüks ve israflı bir hayat sürdürtmez. Kâmil mürşid, müridlerine ihlası öğretir.
İstikameti, yani doğruluğu ve dürüstlüğü öğretir. Gurur ve kibir tuzaklarına düşmekten korur. Tek cümleyle kamil mürşid insanlığı ve Müslümanlığı öğretir, yaşatır.
Eskiden padişahların bile mürşidleri varmış. Merhum
Bunlardan biri
(Allah sırrını takdis etsin). Şeyh Hazretlerinin ölümünden sonra Padişahın saltanatı sarsıldı.
Kâmil mürşidler, bağlılarından para ve maddî menfaat talep etmezler. Kâmil Mürşidlerde Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı hal ve tavır olmaz. Mürşid geçiniyor ama Şeriata aykırı işler yapıyor, o zat kâmil değildir,
Bir kâmil mürşid bulmak, ona intisap etmek nasip meselesidir. Böyle bir nimet herkese nasip olmaz.
Bir İslâm ülkesindeki kâmil mürşidler, o ülke için çok büyük bir nimettir. Onlar halkın ıslahı için çalışırlar. Böyle muhterem zevatın duaları üzerimize sayeban olsun. 22 Mart 2011