Salı

İyi Müslüman ile iyi insan eşanlamlıdır. İyi insan olmayan bir kimse sıradan bir Müslüman olabilir ama “iyi Müslüman” olamaz. İyi bir Müslüman aynı zamanda iyi bir insan olduğu gibi iyi bir vatandaştır da.

Komşuluktan başlayalım: İyi bir Müslüman iyi komşudur. Komşularına kötü muamele eden kişi iyi bir Müslüman değildir. Faydasız medya haberlerini okumakla vakit israfına son verelim de, muteber din kitaplarından komşuluk hakları ile ilgili sayfaları ve zarurî dinî bilgileri okuyalım.

İyi Müslüman insanlara hayrı ve yararı dokunan kimsedir.

Sadece iman etmekle, ibadetleri yerine getirmekle, tesbih çekmekle iyi Müslümanlık tamamlanmaz. İslâm’ın bir ahlâk sistemi vardır; ahlâka dair emirleri, yasakları, öğütleri vardır; bunlara da uymak gerekir.

İyi Müslüman olmanın temel şartlarından biri dilini tutmaktır.

Kesinlikle yalan söylemeyecek… Gıybet etmeyecek… Gıybet nedir? Bir din kardeşinin gıyabında, duyduğu takdirde üzüleceği, hoşlanmayacağı onunla ilgili bir şeyi söylemektir. Peki bu söylenen şey doğru da olsa yine gıybet mi olur? Evet gıybettir, yalan olursa ona iftira denir. Dinimiz sadece fâsık-ı mütecâhirin (günah ve kötülükleri hiç utanmadan açıkça işleyen kimsenin) gıybetine cevaz vermiştir. Onun da şartları vardır. (Arzu eden Bedir Yayınevi’nin neşretmiş olduğu “Gıybet İlleti” adlı küçük kitabı mütalaa edebilir.)

İyi bir Müslüman, başkaları hakkında hüküm verirken hem savcılık, hem hâkimlik, hem de cellatlık yapmaz.

İyi Müslüman başkalarının gizli özel hayatını araştırmaz, bu konuda bir şey öğrenirse ifşa etmez (açığa vurmaz). Hak Teâlâ Settarü’l-uyub’tur. (Günahları örtendir), biz de din kardeşlerimizin günahlarını örtmekle mükellefiz. Lâkin kötülükler, günahlar, fısk u fücurlar, isyanlar alenen (açıkça ve açıkta) yapılırsa onları tenkit etmeye hakkımız vardır. Bu gibi tenkitler nehy-i münker farizası cümlesindendir. Ancak bunun da edebi, erkânı, kuralı vardır.

İyi Müslüman kötülüğü iyilikle karşılar ve def eder; yâni kendisine kötülük yapana iyilik eder. Kur’ân’da bu konuda âyet bulunmaktadır.

İyi Müslüman mütemâdiyen (devamlı olarak) ben ben ben deyip durmaz. Müslümanın en büyük düşmanı kendi nefsidir.

Bir Müslümana kötülük olarak kendini iyi sanması yeter de artar.

Adam Müslümanların temsilciliğine soyunmuş, fakat ahlâkı Nemrud, Firavun, Neron ahlâkı. Böyle Müslüman temsilcisi olur mu?

Gururlu, kibirli, azametli bir Müslüman Müslümandır ama kötü Müslümandır. Peygamberimiz (Salât ve selâm olsun O’na) Âdem Oğularının seyyidi, en üstünü olduğu halde insanların en mütevazı olanı idi. Öyle ki, kendisi için ayağa kalkılmasını sevmediği için Ashab-ı Kiram (Radıyallahu anhüm ecmain) Peygamber bir meclise geldiği vakit ayağa kalkmazlardı. Bir topluluğa geldiği vakit Peygamber baş köşeye oturmaz, nerede boş yer varsa oraya otururdu. Böyle bir Peygamberin ümmeti olanlara gurur, kibir, azamet yakışır mı?

İyi bir Müslüman, zengin de olsa orta halli bir hayat sürer; lükse, konfora, aşırı tüketime, şaşaaya, debdebeye, tantanaya kapılmaz.

“Ben çok iyiyim, başkaları çok kötü…” Böyle bir lâfı iyi bir Müslümanın söylemesi, hattâ düşünmesi mümkün müdür?

Ehlullah efendilerimiz inzivaya çekilmenin niyetinin şöyle olmasını gerektiğini beyan etmişler: Kendi kötülüklerimden halkı kurtarmak için bir köşeye çekiliyorum… Aksi niyet bâtıldır: “Halkın kötülüklerinden kurtulmak için…” niyeti.

İyi bir Müslüman hiç haram yer mi? Haramın bir türlü değil, çok çeşidi var. Rüşvet haram, yüzde on komisyon haram, bire yaptırabilecek bir âmme işini ikiye yaptırmak haram, alışverişe yalan karıştırmak haram, malı kusurunu söylemeden satmak haram, riba haram. Fıkıh kitaplarında Şeriat’ın bâtıl dediği alış-verişler var; iyi Müslüman onlara bulaşmaz.

İyi Müslüman tehevvürle (aşırı ve kontrolsuz öfke) ile cebanet (alçaklık) arasında olan şecaat makamındadır.

İyi Müslüman ömrünün büyük kısmını sofra ile helâda geçirmez; kendisine yetecek kadar ölçülü yer içer.

Bir tarikata veya cemaate muhib olmuş ama kendisini derviş sanıyor. On senedir tekkeye gidip geliyor, girerken kütüktü, şimdi kereste ve bu adam iyi Müslüman olduğunu sanıyor. Zehi gaflet!

İyi Müslüman merhametlidir. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” buyurulmuştur. İyi Müslüman keyf için avcılık yapmaz, öldürmekten zevk alan iyi Müslüman değildir.

Mürüvvetsiz Müslüman vasıfsız ve moloz bir Müslümandır. Mürüvvet ne demektir? Ah mürüvvet!.. Ah mürüvvet!..

Açın Şemail kitaplarını ve Hazret-i Peygamber nasıl yaşamış okuyun öğrenin. Peygamberin sünnetine taban tabana zıt bir hayat sürerek iyi Müslüman olmak ne mümkün.

Emanetlere hiyanet eden iyi Müslüman değil, alçak Müslümandır.

Düşmüş bir din baronunun peşine, futbol kulübü tutar gibi İslâmcılık yapıyor; atıp tutuyor, kasıp kavuruyor, esip tozuyor. Böyle bir Müslümandan ne köy olur, ne kasaba. Bunların bastığı yerde ot bitmez.

Kâmil mü’minler firasetlidir. Kendisi firasetli olmayan Müslüman, firaset sahibi bir rehbere, büyüğe, mürşide tâbi olmalıdır, aksi takdirde karanlıkta kalır, şaşırır, saçma sapan işler yapar.

Herif kara para ile büyük zengin olmuş ve kendisini İslâm dâvâsının bayraktarı zannediyor. Vah vah, ne günlere kaldık!

Zındığın biri var, bin dalavere ile doların milyonuyla zengin olmuş. Yaşlı bir yakını sefalet içinde sürünüyor, zındık ona yardım etmiyor. Bu herif kendisini peygamber sanıyor, asıl gerçek Müslüman benim diyor, bir sürü ahmak da onun peşinden gidiyor.

Mahallesindeki fakirler sefalet içinde kıvranıyor. Kokunç bir kışı doğru dürüst ısınmadan geçirenler atlatanlar var, yarı aç yarı tok yaşayanlar var, hastasına ilaç alamayanlar var. Bizim sahte iyi Müslümanlar onlarla hiç mi hiç ilgilenmiyor. Sebebini birine sordum, “Yardım edeceğim ama tekrar gelip isterler diye korkuyorum, o yüzden edemiyorum” demez mi…

İyi Müslümanlar! Nerelerdesiniz? Zuhur edin, huruc edin artık. 13 Şubat 2002