Bir insanın değerli ve iyi bir kimse olduğu nasıl anlaşılır?

Kendini övüyor, “Ben çok kıymetliyim, ben çok iyiyim” edebiyatı yapıyor… Bu bir ölçü değildir. Aksine onun değerli ve iyi olmadığını gösterir.

Dostları, yakınları onu övüp göklere çıkartıyorlar. Pek kıymetlidir, pekiyidir, deyip duruyorlar. Bu da ölçü değildir.

Kıymetli ve iyi bir insanın olmanın asıl ölçüsü düşmanların böyle söylemesidir.

Bir Müslüman hakkında karşıtları, düşmanları “Bu adam çağdışı fikirlere sahiptir, gericidir, tutucudur, takunyalıdır ama ahlâkı son derece düzgündür, faziletlidir, vazifesini aksatmadan yapar, hak yemez, kültürlüdür, doğru ve dürüsttür…” derlerse onun iyi ve değerli olduğu anlaşılır.

1952 yılında rahmetli Mahir İz üstat ile tanıştığımda bana bir defter aldırtmış ve birinci sayfasına Arapça bir cümle yazmıştı. Türkçeye tercümesi: “Asıl fazilet düşmanın kabul ve tasdik ettiğidir.” Bu hikmetli söz İmam-ı Şafii Hazretleri’nindir.

Önemli bir soru: İyi ve değerli bir insan kendisi için ben iyiyim, ben değerliyim der mi?.. Kesinlikle böyle bir şey söyleyemez. Kendini övmek kişinin iyiliğini ve değerini götürür.

İyi bir insana, “Efendim siz iyi bir insansınız.” denildiğinde “Estağfirullah.” der. Eski Osmanlı İstanbul terbiye ve görgüsünde, haklı ve doğru olsalar bile övgüler kabul edilmez, samimiyetle reddedilirdi.

Olgun insanların, iyi Müslümanların övgüye ihtiyacı yoktur. Hamd ve sena Allahu Teâla’ya mahsustur. Ehlullah’tan nice büyük kişinin, Evliyaurrahman’ın kitaplarını okuyorum, kendilerinden

“Bu fakir… Bu abd-i aciz… Bu hatası çok kul…”

şeklinde bahsediyorlar.

Zamanın Gavs’ı olan Halid-i Bağdadî Hazretleri mektuplarının çoğunda, selamdan ve hatır sormadan sonra

“Ne olur, bu fakirin hüsn-i hatimesi için dua buyurunuz.”

demektedir. İslam, övgüye layık olamayan kimselerin övülmesini hoş görmez. Resulullah Efendimiz:

(salat ve selam olsun ona)

“Meddahların

(övücülerin)

suratlarına toprak saçınız.”

buyurmuştur.

Bediüzzaman Hazretleri; talebelerinin, sevenlerinin şahsı hakkındaki övgülerini kabul etmemiştir. İyi, doğru, değerli bir Müslüman için yaratıkların övgüsünü kazanmak önemli değil; Yaratanın rızasını kazanmak önemlidir.

İnsanlardan övgü istemek ihlasa aykırıdır. Allah rızası için hizmet edenler kullardan ne övgü ister, ne ücret kabul eder.

Muhlislerin=ihlaslıların ücretini Allahu Teâla verir.

İhlaslı kimseler hizmetlerinin ücretinin dünyada değil, ahirette verilmesini ister.

Bugünkü Müslümanların bir kısmı (yüzde kaçı?) din, iman, Kur’an hizmetlerini para karşılığında yapıyorlar. Bu yüzden de bereket ve feyiz çok azalıyor.

Bütün dünyada yekûn nüfusları sekiz milyon olan Yahova Şahitleri, dinleri demeyeceğim, sektleri için yaptıkları hizmetleri parasız yapıyorlar. Gözleme Kulesi adlı aylık dergilerini yüz küsur insanla toplam, yüz kırk iki milyon nüsha basıp dağıtıyorlar. Bir buçuk milyarlık İslam dünyasında böyle bir faaliyet yoktur.

Müslümanlar ihlaslı olsalardı, birleşmiş olsalardı bugünkü gibi irili ufaklı binlerce gazete, dergi, bülten çıkartmazlardı. Bunların yerine aylık tirajı en az iki milyon olan güçlü bir dergi çıkartırlardı.

Nakşîlerin A şubesi dergisi… B şubesi dergisi… C şubesi dergisi…

Nurcuların A, B, C, D şubelerinin ayrı ayrı dergileri…

Yüzlerce cemaatin ayrı dergisi…

Dünyanın en büyük, en tesirli, en güçlü dergisi Amerika’da yayınlanan Reader’s Digest dergisidir. On yedi lisan ve lehçede edisyonları vardır. Aylık yekûn tirajı yirmi sekiz milyondur. (Bu derginin Türkçesi yoktur çünkü bizim toplumumuz şifahî bir toplum olduğu için böyle bir dergiyi alıp okumaz.)

İslam dünyasının bir Reader’s Digest’ı yoktur.

Taraftarlar devamlı bir propaganda seferberliği içinde… Hoca, Hoca Efendi, Baron Hazretleri edebiyatı… Cemaat, tarikat, hizip, fırka, sekt edebiyatı…

Kerametleri kendilerinden menkul çok değerli, çok iyi, çok büyük, çok hizmetkâr zevat…

İslam dini tevazuu emrediyor ama…

Resulullah Efendimiz ne buyuruyor:

“Ben Âdemoğulları’nın seyidiyim… Bunu fahr için söylemiyorum…”


(İkinci yazı) Osmanlıca ve Hüsn-i Hat

Eskiden Osmanlı idadi ve sultanilerinde hüsn-i hat dersleri verilirmiş. Öğrencilerin hepsi rik’a yazısıyla çok estetik, inci gibi yazı yazabilirmiş.

Latinceye geçildikten sonra bir müddet Latin yazısı kaligrafisi öğretildi, sonra eğitim iyice yozlaştı, bozuldu, dejenere oldu. Artık milyonlarca çocuğumuz, gencimiz, vatandaşımız berbat, kargacık burgacık el yazılarına sahip.

Eğitim, okuyup yazmayı öğretir, güzel ve faydalı bilgiler kazandırır, güzel yazı yazdırır.

Bu yazımı okuyan bütün liseli ve üniversiteli gençlere, kaligrafi=güzel yazı dersi almalarını tavsiye ediyorum.

El yazını göreyim, senin ne mal olduğunu söylerim.

Dindar gençler Osmanlıca-Arapça hat türlerini bilmelidir… Rik’a, sülüs, tâlik, reyhanî, icaze, kûfi, nesih, muhakkak, tevkî, divanî…

Ucuza yazacak bir hattat bulsam, büyük boy bir “hutut-i mütenevvia” levhası yazdıracağım. Sonra etrafına tezhip yaptıracağım. Birkaç yüz nüsha bastıracağım. Acaba kaç meraklı Müslüman çıkar bu levhadan bir tane alır, camlatıp evine veya ofisine asar?

Türkçenin İslam-Kur’an yazısıyla yazılması yasaklandı ama bu yasak hüsn-i hat sanatımızı yıkamadı. Bugün ülkemizde, Allah’a şükürler olsun, çok güçlü bir hat sanatı vardır. Çok değerleri hattatlarımız vardır.

Şifahî kültürlü bir Müslüman, zengin de olsa kültürsüzlüğü yüzünden evine veya bürosuna bir hilye-i şerif levhası asmıyor. Hâlbuki parası ve imkânı olan her Müslümanın evinde ve yazıhanesinde böyle bir levha bulunmalıdır. Orijinal hat, orijinal tezhip, güzel bir çerçeve…

Parası yetmeyen fakir Müslümanlar matbaa baskısı hilyeler edinmelidir.

Isparta’da tıp okuyan Yazıcı Nurcu cemaatine mensup bir genç tanıyorum. Osmanlıcayı o kadar iyi biliyor ki, notlarını Osmanlıca yazıyor. Bu genci diğer gençlere de örnek olarak gösteriyorum.

Genç yaşında vefat eden merhum Profesör Erol Güngör Bey de, Cumhuriyet çocuğu olmasına rağmen notlarını Osmanlıca yazacak kadar bilgili idi.

Ne kadar tekrarlasam azdır, Millî Eğitim Bakanlığı’nın bedava Osmanlıca kurslarının gereken ilgiyi görmemesi gerçekten utanç verici bir ihmal ve lakaytlıktır.

Yazmadan geçemeyeceğim başka bir daha konu var. Bizde hat fiyatları çok pahalı… Bazı büyük hattatlar yüksek ücret isteyebilir ama onların yanında ucuza yazan hattatlar da olmalı.

Bizdeki hat fiyatlarının yüksekliği yüzünden bazı galeri sahipleri İran’da hilye yazdırıyorlar. Sünni hattatlar Hulefa-i Raşidin isimlerini yazıyor, lâkin Şiî hattatlar Ebu Bekir, Ömer, Osman isimlerini yazmıyorlar. Hulefa-i Raşidin isimlerinin yerine Resulullah Efendimiz’in (salat ve selam olsun ona) Ahmed, Mahmud, Mustafa isimlerini yazıyorlar.

Lütfen şifahî Müslüman olmayalım, yazılı medeni Müslüman olalım.

Bin yıllık Osmanlıca yazımızı öğrenelim, cahil kalmayalım.

Geleneksel sanatlarımızdan birini öğrenelim, ürün verelim.

Evlerimizi ve iş yerlerimizi sanat kıymeti olan hüsn-i hat levhalarıyla tezyin edelim.

Hat çeşitleri nelerdir… aherli kâğıt nedir… tezhip nedir… ebru ile murakka yapmak nedir… hilye nedir… kamış kalem… hattat mürekkebi… makta… bunları bilelim. Büyük hattatlarımızı tanıyalım. Onlar hatt-ı Kur’ana hizmet ettiler, onları tanıyalım ve kendilerine hayır dua edelim. 26.06.2014