Çarşamba

 

Bugünün

agresif Evangelistlerinin

dokuz yüz sene önceki Haçlılardan pek farkı yok. “Sana bir tokat atılırsa, yüzünün öbür tarafını çevir” diyen Hazret-i İsa’nın adına yola çıkmışlar ve Müslümanların parçalanmışlığından yararlanarak feth ettikleri

Kudüs’te yetmiş bin Müslümanı ve Yahudi’yi acımasızca katl etmişlerdi.

Yine bu Evangelistlerin, bundan üç yüz sene önce

esir ticareti yapan dedelerinden de farkı yoktur

. Afrika’dan av hayvanı yakalar gibi zenci topluyorlar, onları zincire vuruyorlar, yelkenli gemilere balık istifi dolduruyorlar, feci şartlar altında Amerika’ya götürüyorlardı.

Bu gemilerin direklerinde Hıristiyanlığı temsil eden Haçlı bayraklar vardı.

Zencilerin bir kısmı yolda sinekler gibi ölüyor, cesetlerini denize atıyorlardı.

Sonra

19’uncu asırda sömürgeciliği çıkarttılar.

Sözde barbar ve geri kavimlere ve ülkelere medeniyet götüreceklerdi. Çaldılar, çırptılar, soydular, ezdiler… 1945’te, İkinci Dünya Harbi’nin sona ermesinden sonra sömürgecilik tasfiye edilmeye başlandı. Batılılar, sömürgelerini bıraktılar ama, yerine başka bir sömürgecilik geldi. Afrika’ya öyle sınırlar çizdiler, öyle yaşanmaz ülkeler meydana getirdiler ki, o kıt’a bundan sonra adam olmaz.

Artık klasik

kolonyalizm

bitti diyorduk ki,

eskisinden beter şekilde yeniden hortladı.

Eskiden medeniyet ve aydınlık getirmek için işgal edip soyuyorlardı, şimdi demokrasi ve hürriyet getirmek için… İşgal ve soygun hep aynı, bahaneleri ve gerekçeleri değişti.

Osmanlı imparatorluğunun mirası üzerinde,

Ortadoğu’da bir sürü devlet türettiler.

Başlarına kendi seçtikleri, yetiştirdikleri adamları getirdiler. Hangisinde halkın sevdiği, güvendiği, namuslu bir lider çıktıysa ve başa geçtiyse onu devirdiler. Yarım asır içinde Arapların ve Müslümanların trilyonlarca dolarlık petrol servetini sülük gibi emdiler, hortumladılar.

Hıristiyan, Avrupalı, Kuzey Amerikalı olmayan insanlara ikinci sınıf insan, zenci, yerli,

aborijen muamelesi yaptılar.

Demokrasi ve hürriyet, insan hakları kendileri için zarurî ve kutsaldı ama “ötekiler” için gerekli değildi. Nihayet, kendi yetiştirmeleri, kendi adamları olan Saddam Hüseyin’i günah keçisi ilan ettiler, Irak’a iki kere saldırdılar. Afganistan’ı işgal ettiler. Sloganları şuydu: Bizden olmayan düşmanımızdır… Kendilerini iyi ilan ettiler, karşılarındakileri kötü.

Böylece 21’inci yüzyılda yeni bir Haçlı seferi başlattılar.

Hazret-i İsa merhamet peygamberi idi. Bunlarda ne merhamet var, ne vicdan. Hitler ve Stalin bile zulümde, işkencede bunlar kadar olamamıştır.

O kadar bayağı hareket ettiler ki, esir aldıkları zavallı Müslümanlara cinsel işkenceler yaptılar, onların gözleri önünde Kutsal kitabı yerlere attılar, yırttılar, parçaladılar, parçaları tuvalete süpürdüler. Kadın erkek ayırımı yapmadan tecâvüz ettiler.

Afganistan, Irak… Ardından bütün İslâm dünyasını sömürge yapmak için çalışıyorlar. Büyük Ortadoğu Projesi nedir? İslâm dünyasındaki büyük devletler (Bu meyanda Türkiye) parçalanacak, ortaya alabildiğine balkanlaşmış bir harita çıkacak.

Türkler, Araplar, İranlılar, Kürtler ve diğer Müslüman kavimler birbirleriyle boğazlaşacak; Sünnîler ve Şiîler arasında dehşetli mezhep kavgaları çıkacak.

Yeni devletlerin hiçbirinin ordusu İsrail ile başa çıkacak güçte olmayacak. Petroller Amerika’ya akacak. Endonezya’dan Fas’a uzanan muazzam bir pazar açılacak. Oh kekâh, yaşasın demokrasi, yaşasın hürriyet, yaşasın

Pax Americana!

Bu Haçlı seferinin sonu nereye varacaktır? Planları tutacak mıdır? Geleceği tahmin etseler bu kadar rahat olmazlardı. Dünyanın en güçlü devleti çöker mi? Öyle bir çöker ki… Biz daha pek yakın bir zamanda süper devlet Sovyetler Birliği’nin gümbür gümbür yıkıldığını görmüşüzdür.

1940’ta, 41’de Hitler Almanyasının çökeceğini düşünmek çok zordu, o da çöktü. Pearl Harbour baskınını başarıyla gerçekleştiren Japon imparatorluğu çökecek devlet miydi? Çöktü.

Şimdi çöküş sırası ABD’dedir. Roma nasıl çöktüyse o da çökecektir. Efendim, bu kadar güçlü bir orduyla, bu kadar zenginlikle, bu kadar silâhla nasıl çöker? Bal gibi çöker. Tarih boyunca çöken imparatorluklara bakınız.

Bundan sonra dünyayı ve insanlığı büyük felâketler bekliyor. Afganistan’a, Irak’a girdiler; çıkamıyorlar, çıkamazlar…

İsrail her geçen gün batağa batıyor.
Orada Arap kökenli hayli Yahudi bulunduğunu biliyor musunuz

. Arap kökenli,

Sefarad Yahudiler

orada ikinci sınıf Yahudidir, bunu da biliyor musunuz? İsrail’de Siyonizmle, ırkçılıkla mücadele eden Siyah Panterler cereyanından haberiniz var mı?

İran büyük lokmadır. Onu tek başına yutamazlar.

En iyisi, o ülke ile başka İslâm ülkelerini çarpıştırmaktır.

Böylelikle bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Hem İran parçalanır, köle olur, hem de onunla çarpışan Amerikan dostu rejimli ülkeler…

Nasıl, ne zaman, nerede olacak bilmem ama

Melhame-i Kübra

denilen büyük ve kanlı savaş cereyan edecektir.

Ben ayak seslerini duyuyorum.

Savaşların ayak sesleri insanların ayak sesine benzemez. Duyan duyar, duymayan duymaz.

İslâm dünyasını köleleştirmek, zenginliklerini sömürmek, onları gizli birer Amerikan ve İsrail uydusu haline getirmek için, bazılarının başına zâhiren Müslüman görünen, gerçekte ise Yahudi olan başkanlar getirmek istiyorlar. Her İslâm ülkesinde

kripto Yahudiler

vardır. Bunlar gerektiğinde camiye gider namaz kılarlar, oruç tutarlar, hacca giderler. Dıştan iyi veya kötü müslim görünürler ama içlerinde Yahudilik kimliği hâkimdir.

Onların dininde, iki kimliklilik, iki dinlilik câizdir.

Yaklaşan büyük savaşta en büyük zararı ve ziyanı gafil Müslümanlar görecektir. Put gibi taptıkları yeşil dolarları onları kurtaramayacaktır. Hani

onların “erbab” haline getirmiş oldukları din-başları vardır ya, onların da faydası olmayacaktır.

O gafiller, Peygambere saldırılıp hakaret edilince ses çıkartmazlar, kendi din-başlarına saldırılınca kızılca kıyamet kopartırlar. İşte onlar kıyamet savaşlarının alevleri içinde kavrulacaklar.

Şuna bakınız… “İstikbal çok parlak ve pembedir… Senin bu söylediklerin kuruntudan ibarettir…” diyor. Niçin böyle her şeyi toz pembe görüyor?

Çünkü bozuk düzenin rantlarını yiyor,

önüne atılan haram kemikleri yalıyor. İhalelere fesat karıştırmalar, bütçeleri hortumlamalar, talanlar soygunlar… İki elleri yağda balda. Bu yağlar ballar zehirli ve haram. Onun aldırdığı yok.

İstikbal pembeymiş. Senin pembe sandığın şey, uzaktaki alevlerdir.

İyi ile kötünün savaşı diyorlar.
Bilinsin ki, iyi olan taraf Allah’ın ve Resûlünün gösterdiği yolda gidendir. Korkunç katliâmlar olacak, taş üzerinde taş kalmayacak, sonunda iyiler kazanacaktır. İyiler safında öleceklere de kalacaklara da selâm olsun… 27 Nisan 2006