Japonya’da Zelzele Olmuş
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Pazar
Japonya’da 8 şiddetinde bir zelzele olmuş, sadece bir kişi ölmüş, o da depremden değil. İstanbul’da aynı şiddette bir yer sarsıntısı olsaymış iki milyon kişi ölürmüş.
İşte Japonya ile aramızdaki fark… O ülkede bizdekinden daha fazla ve daha şiddetli zelzeleler oluyor. Tedbir aldıkları, binaları ve şehirleri sağlam yaptıkları; bu konuda eğitimli, bilgili, hazırlıklı oldukları için onlara bir şey olmuyor. Biz ise bilgisizliğimizin, cahilliğimizin, ahlâksızlığımızın, gevşekliğimizin kurbanı oluyoruz.
17 Ağustos depreminden bu yana kaç yıl geçti. İstanbul’da, maddî imkanı olan vatandaşlar evlerini, hanlarını, işyerlerini, apartmanlarını fennî kontroldan geçirtip, zelzeleye karşı dirençli ve dayanıklı olup olmadıklarını öğrendiler mi? Bu işi yüzde kaçımız yaptı? Takviyesi (güçlendirilmesi) gereken binaları güçlendirdik mi?
Son büyük sarsıntı İstanbul’da en fazla
semtini vurmuştu. Zelzelenin ilk şaşkınlığı geçer geçmez birtakım açıkgöz mal sahipleri, yıkılması gereken binalarındaki çatlakları alelacele sıvatmış, üzerlerini boyatıp tekrar kiraya vermek istemişlerdi. İşte biz buyuz.
Dahası da var: Büyük hasar görmüş ve mutlaka yıktırılması gereken bir binanın sahibi, Belediye’ye karşı mahkemeye müracaat etmiş, yıkımı durdurtma kararı almıştı. Sonra ne olmuştu? Bina bir gün ansızın büyük bir gürültü ile çökmüştü. Peki, mahkemenin müracaat ettiği bilirkişiler nasıl olup da bu çökecek binaya “Sağlamdır, yıktırılmaması gerekir” raporu vermişlerdi? Bu bilirkişiler hakkında adlî takibat yapılmakta mıdır, yoksa cezasız mı kalacaklardır?
Sultanahmet’in alt tarafında, Küçükayasofya camiine giderken birkaç yüksek bina görülür. Vaktiyle kaçak kat çıka çıka altı kata ulaşmışlardır. Uyduruk, rastgele yapılmış çürük, yığma kaçak katlar. Büyük bir sarsıntıda bu binaların ayakta durması mümkün müdür? Devlet, belediye bu binaların yıkılacağını, içindekilere mezar olacağını bildiği halde niçin tedbir almıyor, o yapıları tahliye ettirmiyor?
Bizde de beyin var, Japonlarda da beyin var ama onların beyni galiba başka. Ben Aziz Nesin’in
hükmünü kabul etmem. Türkler veya Türkiyeliler son derece zekidir. Zekanın yanında kurnazlıkları da vardır.
Zeka başka şey, akıl başka şeydir. Bizi mahveden, bugünkü hale getiren zeki olmayışımız değil akıllı olmayışımızdır.
Aptal ve salak insanlar bazı işleri yapamaz.
devlet ve belediye bütçelerini yağmalayamaz, bin türlü katakulli ile beş on senede doların milyonları ile kara ve haram servet sahibi olamaz. Bunları yapabilmek için, şeytana külahı ters giydirecek bir zeka lazımdır. Bizde bu zeka vardır da, onu kontrol edecek, çekip çevirecek akıl yoktur.
Son büyük Marmara zelzelesinden sonra deprem rantları devşirme faaliyeti başladı. Birtakım adamlar, ilgililer, bilgililer deprem bahanesiyle büyük paralar vurmak, şöhret ve ikbal kazanmak için harekete geçtiler. Bir kısmı da bu yolla gerçekten hayli para kazandı, epey şöhret-i kâzibe elde etti.
Eskiden depremler haber vermeden ansızın geliverirmiş. Şimdi ilimler, fenler ilerledi. Fayların haritası çıkartıldı, sarsıntı öncesi alametler öğrenildi. Bizde zaman zaman küçük bir deprem olunca medya harekete geçer, haberler yorumlar yayınlanır ve sonra konu yine unutulur.
Kültür Bakanlığımız bir Türk öğretim üyesi ile bir Japon ilim adamının müştereken hazırladıkları bir kitap yayınladı birkaç yıl önce. Zelzeleden önce denizde, havada, sularda, bitkilerde, hayvanlarda görülen garip, alışılmamış, acayip haller ve hareketler incelenmiş, anlatılıyor. Zelzeleden birkaç saat, birkaç gün önce denizlerin dipleri ısınıyor, balıklar sürüler halinde karaya vuruyormuş. Martılarda, kedilerde, köpeklerde, kafes kuşlarında bir telaş, bir heyecan… Saksıdaki bazı çiçekler bile solgunlaşıp ölgünleşiyormuş. Hatta bazı elektrikli saatlerin ayarı bozuluyormuş.
Laik Kültür Bakanlığı o konuda yayın yapamaz ama zelzele ile ilgili bazı manevî ve ruhanî haberler ve uyarılar da vardır. Son 17 Ağustos büyük zelzelesinde İstanbul’da, Bursa’da birtakım esrarlı, garip haller görülmüştür. Bu gibi halleri herkes, her göz göremez, gören görür. Büyük zelzele olduğu gece Eyüp Sultan Camii Şerifinde gece iki üç sularında hafif bir ışık içinde birtakım eski zaman kıyafetli, sarıklı, cübbeli, sakallı gölgeler görülmüş. Aklı vahiyden üstün gören pozitivistlere böyle şeyler olduğunu anlatmak ne mümkün.
Titiz, sabırlı, bir araştırıcı çıksa da o gece bazı kimselerin gördükleri olağanüstü hadiseleri anlatan bir kitap tasnif etse. Birkaç seneden beri, büyük bir zelzelede yapılacak şeyler ile ilgili bazı talimatlar yayınlandı. Pilli cep feneri, bir şişe su, biraz peksimet bulunmalıymış yanımızda. Dolaplar duvara sıkıca monte edilmeliymiş. Falan filan. Tabiî bütün bunlar bina yıkılıp çökmezse işe yarar.
Bingöl’deki okul binası nasıl çöktü de, nice yavru enkaz altında kalıp can verdi. Bu binayı kim yaptırmıştı? Devlet. Kime yaptırtmıştı? Bir müteahhide. Kimler vasıtasıyla yaptırtmıştı? Bürokratlar… Sonunda ne oldu? Bina çöktü, çocuklarımız öldü. Tepkimiz ne oldu? Biraz yaygara kopartıldı ve hadise unutuldu. Müteahhit o çürük binadan kazandığı parayı afiyetle yiyebilecek midir? Elbette yiyemeyecektir? O binaya sağlamdır, şartnamesine göre yapılmıştır raporunu veren ve teslim alan bürokratlar onca çocuğun katline ortak olmamışlar mıdır? Elbette olmuşlardır ve mutlaka cezalarını çekeceklerdir.
Kaç yıldan beri Türkiye’miz sarsılıp duruyor, büyük İstanbul zelzelesi “Geliyorum” diyor. Aklı olanlar tedbir alsınlar, hazırlansınlar. Çürük bir binanın altında mââile kalmaktansa şehrin uzaklarında tek katlı bir prefabrik evde yaşamak yeğ değil midir?
Masrafı göze alarak oturduğu binayı uzmanlara inceletip, sağlam olmadığını bilmek akıl kârı değil midir? Şeytanı çuvalın içine koyup, ağzını bağlayacak kadar zeki olanlarımız niçin bu işi yaptırmıyor?
Keşfi açık dindarlar için istihare denilen bir yol vardır. Oturduğu binanın büyük bir zelzelede yıkılıp yıkılmayacağını bazı kimseler maneviyat aleminden öğrenebilirler. Bu yola müracaat eden var mı?
“Büyük bir zelzele olur ve ben de sağ kalırsam otomobilime biner şehir dışına giderim…” Hava gidersin. Boğaz köprüleri yıkılır, yollar ve caddeler kapanırsa nereye gideceksin? Tedbir alacaksan bugünden almanı tavsiye ederim. Allah bize zeka ve kurnazlık vermiş, dua edelim de Japonlara verdiği gibi akıl da versin. Akılsız zeka başa bela. 29 Eylül 2003