Kaçırılan Fırsatlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Pazar
Ülkemizde birtakım anti-demokratik hareketler, baskılar, insan hakları ihlalleri, engellemeler oldu ama, şu son otuz yıl içinde hürriyet ve genişlik zamanları da görüldü.
Bizde parti kurmak serbest. Gazete, dergi, broşür, kitap çıkartmak serbest. Televizyon yayınları serbest. Oldukça geniş bir fikir hürriyeti var. Yüzde yüz değil; Amerika’da, Batı Avrupa ülkelerinde, Japonya’da olduğu kadar değil ama, yine de var.
Peki, Müslümanlar, son otuz yıldaki hürriyet ve genişlikten yararlanabildiler mi? Osmanlıcada iğtinam kelimesi vardır;
bu geniş hürriyet ve serbetliği
bilip de
Ben bu soruya müsbet cevap veremiyorum. Fırsatlar, imkânlar kaçırılmıştır.
Büyük bir potansiyeli değerlendiremedik. Milyarlarca dolarlık maddî imkânlar heba edilmiştir. Enerjiler boşa harcanmıştır. Ümitler ziyan edilmiştir.
Meselâ
, meselâ
Onların nasıl çalıştıklarını incelemiyoruz. İncelesek, çok ibretler ve dersler alabiliriz.
Mormonlar Amerika’nın Utah eyaletinde hakimdir.
bir Mormon şehridir. Onlar orada hayata öylesine hakim olmuşlardır ki, birkaç ay önce yapılan kış olimpiyatlarında yarışmacıların vücut hatlarını belli eden dar elbiseler giymelerine, kadınların açık saçık oynamalarına bile izin vermediler. Mormonlar, kendi dinlerinin ölçü ve hükümlerine göre çok sofudur. Onlar çay ve kahve bile içmezler. Utah’ta açık saçık filmler gösterilmez, orada gece hayatı yoktur, ahlâk hayata hakimdir.
Bosquet adında bir Fransızın Mormonlarla ilgili bir kitabını
okumuştum.
diyordu. Onların inançlarına göre, bir Mormon geçmiş zamanda yaşamış ecdadını da kurtarabilir, Cennet’e sokabilir. Bu konuda soykütükleri hazırlamışlar, muazzam bir arşiv kurmuşlardır. Bu arşivi dağların altında, atom bombası atılsa bile yıkılmayacak, tahrip olmayacak müstahkem bir sığınakta saklamaktadırlar.
Mormonlar, kendi dinlerine böylesine bağlıdırlar ama başka din mensuplarının haklarını ve hürriyetlerini de tanırlar.
Mormon idarecileri o kadının üniforması üzerinde başörtü olduğu halde hizmet görmesine izin vermişlerdir.
Peki Mormonlar bu hakimiyeti tereyağdan kıl çeker gibi kolaylıkla mı elde etmişlerdir? Onların tarihini incelerseniz, mazilerinin kan ve gözyaşı ile dolu olduğunu görürsünüz.
onların Mormonlardan daha çalışkan, daha tesirli, daha gayretli olduğunu anlarsınız.
adlı dergileri dünyanın belli başlı doksan küsur dilinde yayınlanmaktadır. Elliden fazla dilde ciltli kitaplar çıkartıyorlar. Herhangi bir kitaplarını aldığınız takdirde iç kapağın arka tarafında
gibi ibareler görebilirsiniz.
Onlar bizim dinimizi bâtıl görürler, biz de onların dinini kabul etmeyiz. Konumuz teolojik tartışma yapmak değildir. Bizim dinimiz bize, onların dini onlara. Dikkatinize sunmak istediğim husus onların kendi dinleri ve inançları için ne kadar gayretli, ne kadar azimli, ne kadar verimli olduklarını göstermektir.
Ortaçağda Hıristiyan dünyasının lingua francası
idi. Bugünün dünya dili İngilizcedir.
Yahova Şâhitlerinin kendi dinleri için yaptıkları ile Müslümanların yaptıkları mukayese edilecek olursa, bizim onların binde biri kadar bile çalışmadığımız ortaya çıkar.
Evet biliyorum, bizim dinimizde misyonerlerin yaptığı gibi davet yoktur. Bizim davetimizin metodları daha başkadır. Kendi dinimizin hükümleri ve metodları ile hakkıyla çalışıyor muyuz? Maalesef çalışmıyoruz. Biz, bırakın yabancılara, kendi halkımıza, kendi gençliğimize bile doğru dürüst, gereği gibi dâvet ve tebligat yapamıyoruz
İslâm’ın ilk asırlarında gayretli Müslümanlar hadîslerin kaynaklarını araştırmak için, meselâ
Şimdi İslâm dünyasının bir ucundan uçağa biniyorsunuz, bir gün bile geçmeden öbür ucuna ulaşıyorsunuz.
Biz bu güçten dinimiz için yararlanabiliyor muyuz? Bu konuda yaptıklarımız, yapmamız gerekenlerin yanında kaçta kaçtır?
Bu paralar otuz yıldan beri yerli yerinde, akıllıca, planlı ve programlı bir şekilde harcanmış olsaydı değil Türkiye, bütün İslâm dünyası nurlar içinde kalırdı.
İslâm’ın üç büyük gayesi vardır:
1. Bilgi, düşünce ve inançlarda doğrulara,
2. Amel, aksiyon, iş, hareket konusunda iyiye,
3. Her hususta güzele yönlendirmek, götürmek.
İslâm adına toplanan paraların bu üç gayeyi gerçekleştirmek için Kur’ân’ın, akl-ı selîmin, Sünnet’in, hikmetin ışığında harcanması gerekir.
İslâm’a ihlâsla, istikametle, tevazu ile hizmet edenler ne kadar hayır duaya, tebcile, övgüye layıklarsa; dinimizi kendi
, mukaddesat baronları da o nisbette lânete, protestoya, kötülenmeye layıktırlar.
Yarın Büyük İlahî Mahkemede, boşa harcanan fırsatların, imkânların
Bundan kimsenin şüphesi olmasın. 29 Nisan 2002