Kaf Dağı’nın Ardında
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Pazar
Akılcıların en büyük hatâsı kendilerini akıllı sanmalarıdır. Pozitivistler de öyledir. Bizde akılcı ve pozitivist çok mudur? Sayıları çok azdır. Akıllı ve pozitivist geçinenlerin yüzde doksan dokuzu kendilerini rasyonalist sanan yarı cahil, yarı aydın, kültürsüz, beyinsiz adamlardır. Akılcılığın, pozitivizmin de haysiyeti vardır. Bizdekilerin çoğunda o haysiyet yoktur.
Bizde en bol olan haşarat arivistlerdir.
Arivist, makam mevki kapmak, ün kazanmak, riyaset elde etmek, dünya nimetlerine sahip olmak için her haltı yiyen, her vasıtayı mübah gören aşağılık kişidir.
Arivist bukalemun gibidir. Her kılığa girer, her renge boyanır. Arivistin fikri, görüşü olmaz. O slogancıdır. İçi boş, mânâsız bir takım vecizeler, ilkeler, mavallar, masallar.
Yığınlar bu gibi adamlara bayılır. Arivist ne kadar fazla ve büyük yalan söylerse o kadar makbuldür. Emanete hıyanet ettikçe itibarı artar. Verdiği sözleri tutmadıkça kotası yükselir.
Fahişelerin bile kibarları, kalitelileri, orta hallileri, düşükleri, en düşükleri olurmuş. Arivist sahtekârların da böyle dereceleri vardır.
Sovyetler Birliği varken nice arivist su katılmadık solcu, Marksist idi. Sovyetler Birliği dağıldı, Marksizm iflâs etti; kısa zamanda yeni boyalarla karşımıza çıktılar. Demokrasi, lâiklik, çağdaşlık havarileri kesildiler.
Arivist; milliyetçi, Türkçü kesimde de bol bulunur. Vatan millet Sakarya derler ve voliyi vururlar. Namuslu ve şerefli milliyetçiler ve Türkçüler bu sözlerimden elbette alınmazlar. Yarası olan gocunur.
İslâmcı kesimde arivist yok mu? Olmaz olur mu? Tonla. Yaşım müsait, ben hakikî, ihlâslı, samimî gerçek din hizmetkârlarını gördüm. Haram, şaibeli, kirli, necis servetler, zenginlikler peşinde koşan adamlar dâvâ adamı değil deve adamıdır. İslâmî harekete, kutsal dâvâya en büyük hıyaneti ve kötülüğü samimiyetsiz ve sahte İslâmcılar vermiştir. Kimlerdir bu uğursuz reziller? İsim veremem. Ben savcı değilim, hakim değilim, cellat hiç değilim.
Kutsal İslâm dini; yalanı şiddetle yasaklamış, onu büyük günah ilân etmiş. Peygamber emanete hıyanet edene münafık demiş. Söz verip sözünü tutmayanda da nifak var. Bu üç kebâiri (büyük günahı) işleyen adamlardan İslâm dinine, Müslümanlara, ülkeye fayda gelir mi?
Ya Atatürkçüler…Şimdi herkes Atatürkçü. Hangisi samimî ve gerçek, hangisi sahte, nasıl anlaşılacak?
Atatürk rejimini devirmek için ihtilâl hazırlığı yapan, yakalanan, muhakeme edilip mahkum edilen, onbeş sene hapiste yatan, af ile çıktıktan sonra Türkiye’den kaçıp Rusya’ya sığınan, Moskova Hava Alanı’na inince “Benim vatanım Sovyetler Birliği’dir, beni Stalin yarattı” diye beyanda bulunan Nazım’cılar şimdi su katılmadık Atatürkçü. Nasıl oluyor bu iş? Hem Nazım’cı, hem Mustafa Kemal’ci. İki zıt bir arada bulunur mu?
Şu Masonlara bakınız. Ah Atatürk vah Atatürk, Atatürkçülük elden gidiyor diye yaygara kopartıp duruyor. Atatürk 1935’te Mason localarını kapattırmamış mıydı? Masonların Atatürkçülüğü samimî olabilir mi?
Öf bu memlekette ne kadar çok dönek var.
Be adamlar, be kadınlar, samimî olsanıza, içiniz neyse dıştan da öyle görünsenize.
Takıyye takıyye takıyye…
Bazı eski Marksistleri hatırlıyorum. Onlar için ölmek vardı, dönmek yoktu. Tutuklanırlar, zindanlara atılırlar, işkence görürler, ağır cezalara çarptırılırlar fakat yollarından dönmezlerdi.
Eski milliyetçiler ve Türkçüler içinde de mert ve yılmaz kişiler bulunuyordu. 1944’te, Millî Şef İsmet Paşa zamanında tabutluklarda neler çektiler. Gık demediler, yollarından dönmediler. Ya eski Müslümanlar. Onlar iman, İslâm, Kur’ân, din yolunda yaptıkları hizmetlerde asla tâviz vermezlerdi. Tutuklanmak, hapse atılmak, ağır cezalara çarptırılmak onlara vız gelirdi.
Doların milyonlarıyla oynayan Marksistler. Yine dolar milyoneri milliyetçi ve Türkçüler. Dolar milyoneri İslâmcılar. Hattâ rivayete göre bazılarının servetleri doların milyonuyla değil, milyarıyla imiş… Geçen gün bir milyar dolar kaç Türk Lirası eder diye kağıda yazarak hesapladım, korkunç bir sıfır kalabalığı çıktı.
Be mikroplar, be musibetler, be mel’unlar! Siz bu efsanevî servetleri helâl yollardan normal ticaret, iktisadî faaliyetler, hizmetler yoluyla mı elde ettiniz, yoksa haram ve kirli kazançlarla mı?
Hiçbir pisliğe bulaşmamış büyük dev firmalar var. Çalışıyorlar, üretiyorlar, kazanıyorlar. Onlara birşey dediğimiz var mı? Aksine teşekkür ediyoruz. Binlerce insana iş temin ediyorlar, devlete vergi veriyorlar, ülkeyi kalkındırıyorlar. Ben servet düşmanı değilim. Ancak zenginlik helâl ve meşru olmalı.
Fahişelik sadece birtakım düşük ve bedbaht kadınların vücutlarını satması değildir. Her işin, her mesleğin fahişeliği vardır. Siyaset fahişeleri, sağcılık fahişeleri, solculuk fahişeleri, ideoloji fahişeleri, medya fahişeleri, kültür fahişeleri…
Fahişelik yaptığını herkesin bildiği bir karı için “O bir fahişedir” diye isim vererek yazarsanız mahkum olursunuz. Bu memleket en çok politika ve medya fahişelerinden çekiyor. Peki bu ülkede namuslu, şerefli, vatansever aydınlar yok mu? Elbette var. Lâkin her biri bir sıçan deliğinde saklanmıştır. Ortaya çıkıp kötülüklerle amansızca mücadele eden, gerçekleri haykıran, feryad ü figan kopartan kaç kahraman var bu memlekette?
Türkiye nereye gidiyor? İyiye mi, kötüye mi? Bu şartlar altında kurtuluş, yücelme, selâmete çıkma mümkün mü? Türkiye’yi kurtaracak, yüceltecek adamlar, kadrolar nerede? Kaf Dağı’nın ardında mı? 22 Nisan 2002