Kâfir Yedi Mideyle Mü’min Bir Mideyle Yer
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazartesi
Asr-I Saadet’te, yâni Peygamber devrinde Sümâme bin Üsal isminde, Yemâme bölgesinde yaşayan ve ora halkının ulusu olan biri vardı. Peygamberimizin yanına gelmiş, O’nun canına kasd etmiş, amcası bu cinayete engel olmuştu. Peygamberimiz de onun idamına hüküm vermişti. Hicretin altıncı yılında Mekke’ye yolculuk yaparken, Müslümanlar Ümame’yi yakaladılar, Medine’ye Peygamberimize getirdiler. Peygamberimiz ona kötü muamele yapılmamasını emr etti, kendisini bir direğe bağlattı; yiyecek verilmesini, sağılan devenin sütünden içerilmesini emr etti.
Peygamberimiz Sümame’nin yanına vardıkça ona Müslüman olmasını teklif ediyor, o ise “Beni öldürürsen bir katili öldürmüş olursun, affedip iyilik edersen, iyiliğe teşekkür eden bir kimseye iyilik etmiş olursun, şayet benden kurtuluş akçesi istersen, istediğin kadar iste…” şeklinde cevap veriyordu.
Peygamber ona üç kere Müslüman olmasını teklif etmiş, o her defasında yukarıda yazdığım cevabı vermişti… Nihayet Peygamber onu salıverdirtti. Bu iyilik üzerine Sümame’nin kalbine iman ve İslâm sevgisi düştü ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Peygamberimiz ona gusl edebileceği bir yer gösterdi, gusl etti, sonra dönüp Peygamberimize biat etti.
Akşam olunca Sümame’ye yemek getirdiler. Getirilen yiyecek ve içecekten gayet az miktarda yedi içti. Bunu gören Müslümanlar hayret ettiler. Onların, Sümame’nin Müslüman olduktan sonra çok az şey yiyip içmesine şaşmalarını gören Peygamber şöyle buyurdu: “Siz günün başlangıcında kâfir midesiyle yiyen ve günün sonunda Müslüman midesiyle yiyen bir kişinin halinden dolayı hayret edip şaştınız mı? (Biliniz ki) Kâfir yedi mide ile yer, mü’min ise bir tek mide ile yer…”
Bu menkıbeyi merhum M. Âsım Köksal’ın İslâm Tarihi’nde (c.5, s. 173-4, 2006) okudum. Peygamberimizin “Kâfir yedi mide ile, mü’min bir mide ile yer…” mealindeki hadîs-i şerifi Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde, Buharî’nin, Sahih’inde, İbn Mâce’nin Sünen’inde ve başka kaynaklarda yazılı imiş… Yani kaynak bakımından çok kuvvetli ve sağlam bir hadîs…
Birincisi: Peygamberimizin ne kadar affedici olduğunu öğreniyoruz. Vaktiyle canına kasd etmiş, kendisini öldürmek istemiş bir müşrik yakalanıyor, ona kötü muamele yapılmamasını emr ederek yiyecek ve içecek verdiriyor…
İkincisi: Müslüman olmasını teklif ediyor, kendisini dine çağırıyor. O ise bunu kabul etmiyor ama Peygamber kendisini yine serbest bırakıyor. O serbest bırakıldıktan sonra Müslüman oluyor. (Ingiliz kadın gazeteci Yvonne Ridley’e Afganlı mücahidlerin yaptığı da aynen böyle sünnete uygun bir davranış olmuştur. Ona müslüman olmayı teklif etmişler, o ise “beni serbest bırakırsanız inceleyip kararımı veririm” demiş. Serbest bırakmışlar, İngiltere’ye dönüp otuz ay İslâm’ı incelemiş ve mü’min olmuş.. REB)
Üçüncüsü: Burası, gerekenden fazla yiyen ve içen Müslümanlar için çok önemlidir. Sümame’nin, imana geldikten sonra kendisine ikram edilen yiyecekten çok az yemesi, çok az süt içmesi üzerine buna hayret edip şaşan Ashabına Resûlullah “Kâfir yedi mideyle Müslüman bir mideyle yer…” buyurarak hayatî bir ders vermiş oluyor.
Hazret-i Âişe Validemizden rivayet edilen bir hadîs-i şerife göre, Peygamberimizin vefatından sonra ilk çıkan bid’at, insanların doyasıya yiyip içip semirmeleri (şişmanlamaları) olmuştur. İslâm dini sadece abdest almaktan, namaz kılmaktan ve öteki ibadetleri yerine getirmekten ibaret dar mânada bir din değildir. Müslümanlıkta yemekle içmekle, beslenmekle ilgili hükümler de vardır. Bunların birinci maddesi “Gereken kadar yemek, gerekenden fazla yememektir.”
Ellerinde imkân olan bir kısım zengin zamane Müslümanları ne yapıyor? Maalesef sanki yedi mideleri varmış gibi tıkınıyorlar. Fazla yedikleri için de sağlıkları ve dengeleri bozuluyor; doktordan doktora, hastahaneden hastahaneye, eczahaneden eczahaneye koşuyorlar, perişan oluyorlar. Unutmayalım: Müslüman yedi mide ile yemez, bir mide ile yer. Devamlı olarak ağır yemekler yemez. Sofraya oturup yemeye başlamadan önce besmele çeker, yemeğin bereketi artar. Yemek bittikten sonra dua eder, en azından elhamdülillah der, yine bereket artar.
İslâm dininin, Peygamber sünnetinin öngördüğü gibi yiyen içen bir kimse hastalık küpü olmaz, sağlıklı ve esenlikli bir hayat sürer. “Diyanet İşleri Başkanlığı” yukarıda zikr ettiğim hadîs-i şerifi konu alan bir cuma hutbesi hazırlasa ve milyonlarca Müslümana “Kâfir yedi midesiyle yer, mü’min bir mideyle…” gerçeğini duyursa diye bir teklifte bulunsam, bunun gerçekleşmeyeceğini biliyorum. Çünkü, son yıllarda dinsizler Diyanet’e çok baskı yapıyorlar. Cami minberlerinde “Kâfirler” kelimesinin kullanılması birtakım dinsizlerin hoşlarına gitmeyecek ve buna “Kara ses” diyeceklerdir.
Zamanımızda lüks yeme içme, tıkınma, oburluk bazıları için din-iman haline gelmiştir. Kâfirler yedi mide ile yiyor, bazı zamane Müslümanları da yedi mide ile yiyor… Hattâsı var: Bazı gayr-i müslimler perhiz yapıyor, fazla kilo almıyor, ince kalıyor; Müslümanların bir kısmı ise maşaallah yedikçe yiyor.
Âhir zamanda yaşıyoruz. Müslüman halk karanlık gecede yağmura ve fırtınaya tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış, çobansız kalmış bir koyun sürüsüne dönmüştür. Müslümanlara “Müslümanca Yaşamak” için neler yapılması, neler yapılmaması, nelere dikkat edilmesi konularında gereken lüzumlu ve zarurî bilgiler verilmiyor.
Müslümanın evi nasıl olmalı?..
Müslümanın evinin döşemesi (dekorasyonu) nasıl olmalı?..
Müslüman nasıl yemeli içmeli, beslenmeli?..
Müslüman kadınlar ve erkekler nasıl giyinip kuşanmalı?..
İslâm dininin görgü (âdâb-ı muaşeret) kuralları nelerdir?..
İslâm’da komşuluk münasebetleri…
Alış-verişle ilgili hükümler, emirler, yasaklar, kurallar…
Müslümanın yirmi dört saati nasıl geçmelidir?..
Müslüman gece geç vakte kadar tv seyredebilir mi?..
Bütün bu bilgiler milyonlarca Müslümana çok kısa ve kolay anlaşılır “Talimat” broşürleri şeklinde verilip öğretilmelidir. Diyanet’e bunları yaptırmazlar. Peki başka hangi kişiler ve kurumlar yapacak? 03 Nisan 2007