Kameralı Tecessüs Cumhuriyeti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Çarşamba
Sayın bir Bakana iki sayfalık bir
göndereceğim… Hepsini zarfa koydum, Sirkecideki Büyük Postahaneye bir genç ile gönderdim. Genç 45 dakika sonra nefes nefese döndü. Zarfı postahane kabul etmemiş. Benim gelmemi, hüviyet kartımı göstermemi istiyorlarmış… Genç çok rica etmiş, yaşlı bir insanı yormayın demiş. Kimlik kartımı aldı gitti, ancak öyle kabul etmişler zarfı…
Devlet ve hükümet büyüklerine mektup göndermek için kimlik göstermek şartı varmış. Bu, bir zorluk, bir tür sansür değil midir?
Eskiden şehrin her yerinde posta kutuları vardı. Vatandaş mektubunu, kartını pullar, bunlara atar, onlar da yerlerine ulaştırılırdı. Şu anda 20 milyonluk İstanbul’da bir tek posta kutusu yok.
Bir iki sene önce bir toplantıda
ile tanışmıştım.
söylemişti.
Bu iş için dehşetli bilgisayarlar, cihazlar, aletler… Acaba bu faaliyetlerin bütçesi ne kadardır?
Gözlerinizi kaldırın ve ana caddelere, meydanlara, köşelere bucaklara bakın, her yerde şeytanî ışıltılı kameralar var. 10 milyonlarca vatandaşın özel hayatı araştırılıyor. İslam dini tecessüsü yasak kılmıştır.
Tecessüs nedir?.. Bir tür casusluktur… İnsanların gizli günahlarını, ayıplarını araştırmaktır. Dinimiz açıkta, küstahça işlenen günahlara müdahale eder ama gizli günah ve ayıpların araştırılmasını iyi görmez. Kur’ân
(Hucurat, 12) buyuruyor. Yani gizli suçları ve günahları araştırmayın…
Devletin resmî bütçesinde bugünkü muazzam ve dehşetli tecessüs faaliyeti için resmî bir fon var mıdır? Yoksa, bu iş için gerekli büyük masraflar nereden karşılanmaktadır?
Şu hususu da belirtmek isterim:
Ülkede terör var, bir tür iç savaş var, çok olumsuz ve uygunsuz işler yapılıyor… Devlet elbette istihbarat yapacak, kötülükleri önlemeye çalışacaktır. Lakin bu istihbarat hizmet faaliyetleri:
1. Âdil hukukun ve âdil kanunların ışığında ve gölgesinde yapılacaktır.
2. İstihbarat ahlâka ve bilgeliğe aykırı olmayacaktır.
3. Mâsum vatandaşların özel hayatları tecessüs edilmeyecektir.
ve özel hayatını filme çektiler. Din ve ahlâk böyle bir şeye izin vermez.
(Din ve Şeriat açısından)
Şeriata göre tam
gerekir.
İslam Şeriatı’nda had cezaları vardır. Bunlardan biri
. Bir kadına
Ülkemiz
bir durumdadır. En büyük şehrimiz İstanbul’da mafyalar, çeteler cirit atmaktadır.
Vatandaş bunları şikayet için mektup yazamıyor. Çünkü hüviyet istiyorlar, Mafya kendisinin şikayet edildiğini öğrenirse ne yapar? Hayatını karartır. İnternetle göndersin diyeceksiniz. O da emin bir yol değildir. Mafyalar, çeteler nereden gönderildiğini kolayca bulur ve e-mail ile şikayet edenin dünyasını dar eder.
İstanbul’da çekirdek, fındık gibi
satılıyor. İlgililer bu ticareti bilmiyorlar mı? Bazı yerlerde kırmızı ışıkta bekleyen otomobillerin ön camlarını birkaç saniye yalap şalap silip
niçin durdurulamıyor? Bazı meydanlarda turistlerden
ilgililer ve sorumlular bilmiyor mu?
‘in 1984’ü (Nineteen Eighty Four − George Orwell) çok gerilerde kaldı.
‘nde yaşıyoruz.
Havaalanında uçağa bineceksiniz. İhtiyacınızı görmek için WC’ye gittiniz. Affedersiniz donunuzu indirdiniz, fennî dijital ortamda hemen resminiz çekilecektir. Modern hayat!
Tepeden inme emirlerle, baskılarla, görevlileri tehdit ederek bazı camilerin arka taraflarına gerekenden çok fazla tabure veya sandalye konulması mâsum ve plansız bir iş değildir.
Bu bid’atin arkasında
vardır.
Secde edemeyecek kadar ârızalı birkaç vatandaş, eskiden olduğu gibi yere oturarak namaz kılabilirler.
Bu sandalye işi ne zaman çıktı, nereden çıktı? Kimler tarafından çıkartıldı? Bozuk mezhepler camileri, Diyanet teşkilatını ele geçirmek için seferber olmuştur.
Onların namazı sahih değildir. İmam zâmindir. (Yani cemaatin namazı kabul olmayabilir ve imam da bunun bedelini Allah’a öder, çünkü imam zâmindir yani tazmin eden, kefil olandır –REB)
Diyanet’te neler döndüğünü anlamak için (Abdülkadir Sezgin Diyanet) kelimeleriyle internette arama yapmanızı tavsiye ederim. Pakistanlı matrut ve merdut Fazlurrahman’ın Tâtiliye mezhebi mensupları sinsice Diyanet’i ele geçirmek istiyorlar. Diyanet’te şu anda halkın bilmediği çok şiddetli kadrolaşma, teşkilatı ele geçirme savaşları verilmektedir.
Dinî bir cemaat Diyanet’i ele geçirmek için var gücüyle çalışmaktadır. Bir yanda Ehl-i Sünnet ve Cemaat mensubu hocalar; öbür tarafta bilumum
şunlar bunlar…
Kendisine müctehidlerin müctehidi denilen (dedirtilen) bir kimse yeni bir bid’at mezhep kurmuştur ve Diyanet kadrolarını ele geçirmek için sinsi ve devamlı çalışmaktadır.
Camileri sandalye ve tabure sıralarıyla doldurduktan sonra başka reformlar da yapacaklardır. Reformculara yekun olarak milyonlarca dolar telif ücreti dağıtılmakta ve palazlanmaları sağlanmaktadır.
İmanın temel şartlarından olan kader inkâr edilmektedir. Şefaat inkâr edilmektedir. Kitabullaha, Sünnet-i Resûle, icmâ-i Ümmete aykırı bir sürü saçma sapan ictihad yapılmakta,
Müslümanlar!.. Uyumayınız.
Cuma namazından sonra cumanın 4 rekat son sünnetini 4 rekat âhir zuhur namazını ve vaktin 2 rekat sünnetini kıldırtmayan reformcuları protesto ediniz. Bu protesto işini, fitne ve fesat çıkartmadan yasal sınırlar içinde yapınız.
Camileri kiliselere, havralara benzetmek isteyen BOP’cularla mücadele ediniz.
Kâfirler de Cennetliktir diyen bozuk ve sapık kişilerin ardında namaz kılmayınız.
Kaderi inkarın küfür olduğunu biliniz.
Zaruriyat ı diniyede müsamaha (tolerans) olmaz. Tolerans, esasa, temele, usûle taalluk etmeyen muhtelefün fih ayrıntılarda olur.
Bid’atler, dini bozma, reformculuk sektöründe ne büyük rakamlar döndüğünü biliyor musunuz?
Beş ciltlik tefsirin ilk baskısı niçin toplatıldı, biliyor musunuz?
Büyük bir ilimizin baş fetvacısının “Pırıl pırıl Avrupalı gayr-i müslim gençler niçin Cennet’e girmeyecekmiş, o pırıl pırıl gençlerin Cehennemde yanmasını, sizin vicdanınız kabul eder mi?” deyip durduğunu biliyor musunuz?
İslam dini ile Kemalizmi birbiriyle telif etmeye, uzlaştırmaya çalışan kişilerde hayır yoktur.
Azılı Farmason Afganî’yi Müslümanları kurtaracak imam ve önder olarak gösterenlerde hayır yoktur.
Uyanın uyanın uyanın!.. 29 Temmuz 2010